Türk edebiyatı tarihinde Baki’den sonra ikinci Sultanu’ş Şuara unvanına sahip olan, Türk düşünce hayatında fikirleri ve eserleriyle derin izler bırakan "Sultanu’ş Şuara" Necip Fazıl Kısakürek, vefatının 34. yılında anılıyor.
Gebze savcılığı ve Kadıköy hakimliği görevlerinde bulunan hukukçu Abdülbaki Fazıl Bey ile Girit ensarlarından bir ailenin kızı Mediha Hanım’ın oğlu olarak 1904’te, Ahmet Necip adıyla İstanbul’da dünyaya gelen Kısakürek, babasının büyükbabası Necip Efendi’den ismini aldı.
Kısakürek’in çocukluğu, dönemin ünlü hakimlerinden büyükbabası Mehmet Hilmi Bey’in Çemberlitaş’taki konağında geçti. Beş yaşlarında dedesinden okumayı öğrenen Kısakürek, büyükannesi Zafer Hanım’ın da etkisiyle okuma tutkusuyla tanıştı.
Aksekili Ahmed Hamdi, Yahya Kemal, İbrahim Aşki ve Hamdullah Suphi Tanrıöver gibi önemli isimlerin öğretmenlik yaptığı Deniz Harp Okulu’na (Mekteb-i Fünun-ı Bahriye-i Şahane) giren Kısakürek, öğrencilik yıllarında şiirle ilgilenmeye başladı. Usta şair aynı yıllarda, tek nüsha elle yazılmış "Nihal" isimli haftalık bir dergi çıkararak yayımcılık faaliyetine başladı.
Şair Nazım Hikmet Ran ile aynı okulda eğitim gören Kısakürek, iyi derece İngilizce öğrenerek Lord Byron, Oscar Wilde, Shakespeare gibi Batılı yazarların eserlerini orijinal dilinde okudu.
1928’de yayımlanan "Kaldırımlar" büyük ilgi gördü
Necip Fazıl Kısakürek, 1921’de Ahmet Haşim, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Faruk Nafiz, Ahmed Kudsi gibi dönemin ünlü edebiyatçılarıyla tanıştığı Darülfünun Edebiyat Medresesi Felsefe Bölümü’ne girdi. Yakup Kadri ve arkadaşlarının çıkardığı Yeni Mecmua dergisinde ilk şiirleri yayımlandı.
Maarif Vekaleti’nin açtığı sınavı kazanan Necip Fazıl, 1924’te Milli Eğitim Bakanlığı bursuyla Paris’e gitti.
Necip Fazıl Kısakürek, 1925’te döndüğü İstanbul’da, ilk şiir kitabı "Örümcek Ağı"nı, 1928’de ise "Kaldırımlar"ı yayımladı. Kaldırımlar, büyük bir ilgi ve hayranlık topladı.
Abdülhakim Arvasi ile 1934’te tanışan şair, bu tarihi kendisi için bir milat kabul etti. Bu tarihten sonra Kısakürek’in eserlerinde tasavvufi düşüncenin izleri görülmeye başlandı.
Kısakürek, 1935’te "Tohum" adlı tiyatro oyununu yazdı. İslamcılık ve Türklük vurgusunun ön planda olduğu eser, Muhsin Ertuğrul tarafından İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelendi. Sanat çevrelerinden büyük ilgi gösterdiği eser, halkın ilgisini çekmedi.
"Bir Adam Yaratmak", Muhsin Ertuğrul tarafından sahnelendi
Şair Necip Fazıl Kısakürek’in "Bir Adam Yaratmak" adlı eseri 1937’de, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Muhsin Ertuğrul tarafından sahneye konuldu ve büyük ilgi gördü.
Yeni bir milli marş yazılması için 1938’de Ulus gazetesinin açtığı yarışmada kendisine yapılan teklifi benimseyen Kısakürek, yarışmadan vazgeçilmesi şartını öne sürdü. İsteği kabul gören Kısakürek, "Büyük Doğu Marşı" şiirini yazdı. Şiire verdiği "Büyük Doğu" adı, daha sonra çıkaracağı derginin de adı oldu.
Necip Fazıl Kısakürek, 1934’te yaşadığı buhranlı dönemini anlattığı "Çile" şiirini 1939’da yayımladı.
İlk sayısı 17 Eylül 1943’te okuyucuyla buluşan Büyük Doğu dergisi, o dönemde İslami değerleri öne çıkaran dergi oldu. Başlangıçta dönemin ünlü isimlerinin yazılarının da yer aldığı dergide Necip Fazıl’ın, Adıdeğmez, İstanbul Çocuğu, BÜYÜK DOĞU, Fa, Tenkitçi, N.F.K., Ne-Mu, Ahmet Abdülbaki, Abdinin Kölesi, Bankacı, Be-De, Dilci, İstanbullu, Muhbir gibi takma isimlerle de yazıları yayımlandı.
Bakanlar Kurulu kararıyla 1944’te kapatılan dergi, Kasım 1945’te yeniden yayımlanmaya başlarken 1946’da bir kez daha kapatıldı. 1947’de yeniden okuyucuyla buluşan dergi kısa süre sonra mahkeme kararıyla bir kez daha kapatılırken, Kısakürek tutuklandı. Derginin sahibi görünen eşi Neslihan Hanım ile "Padişahlık Propagandası Yapmak-Türklüğe ve Türk Milletine Hakaret"ten yargılanan şair, 1 ay 3 gün tutuklu kaldı.
Adnan Menderes’e açık mektuplar yayımladı
Kısakürek, 1949’da başkanı olduğu Büyük Doğu Cemiyeti’ni kurdu.
Eşi Neslihan Hanım ile 1950’de hapse giren usta şair, aynı yıl yapılan genel seçimlerden sonra seçimi kazanan Demokrat Parti’nin çıkardığı Af Kanunu’yla serbest kaldı.
Büyük Doğu’yu yeniden çıkarmaya başlayan Kısakürek, Adnan Menderes’e açık mektuplar yayımlayarak, partiyi İslam ekseninde geliştirmesini önerdi.
Kısakürek’ün, sık sık kapatılan derginin çıkmadığı zamanlardaki günlük fıkra ve yazıları, Yeni İstanbul, Son Posta, Babıalide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Her Gün ve Tercüman gazetelerinde yayımlandı.
Oğlu Mehmet’e, 1973’te Büyük Doğu Yayınevi’ni kurduran Kısakürek aynı yıl hacca gitti. "Esselam" isimli manzum eserinden başlayarak daha evvel çeşitli yayınevlerince basılmış eserlerinin düzenli yayınına başladı.
Milli Türk Talebe Birliği tarafından 1975’te mücadelesinin 40. yılı münasebetiyle jübile düzenlenen Kısakürek, 1976’dan 1980’e kadar 13 sayı "Rapor", 1978’de de "Son Devre Büyük Doğu" dergisini çıkardı.
Kısakürek, Türk Edebiyatı Vakfınca 1980’de Sultanu’ş Şuara (Şairler Sultanı) ve 1982’de ise "Yılın Fikir ve Sanat Adamı" seçildi. Böylece Necip Fazıl Kısakürek, şair Baki’den sonra, Sultanu’ş Şuara unvanına sahip ikinci şair olarak tarihe geçti.
"Üstat" olarak anılan, şair, yazar ve düşünür Kısakürek, hayatı boyunca Künye, Sabır Taşı, Namık Kemal, Çerçeve, Para, Vatan Şairi Namık Kemal, Müdafaa, Halkadan Pırıltılar, Nam, Çöle İnen Nur, Maskenizi Yırtıyorum, Sonsuzluk Kervanı, At’a Senfoni, Altun Halka (Silsile-i Zeheb), O ki O Yüzden Varız, Her Cephesiyle Komünizm, Ahşap Konak ve Reis Bey’in de aralarında bulunduğu çok sayıda esere imza attı.
Usta edebiyatçının "Bir Adam Yaratmak" eseri 1977’de Yücel Çakmaklı tarafından televizyona uyarlandı. Oyun, 2002’de de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından sahneye konuldu. Kısakürek’in Reis Bey oyunu da 2012’de Devlet Tiyatroları, 2017’de ise Şehir Tiyatrolarınca sahnelendi.
Necip Fazıl Kısakürek, 25 Mayıs 1983’te Erenköy’deki evinde hayatını kaybetti. Cenazesi, on binlerce kişinin katıldığı Fatih Camisi’ndeki cenaze namazının ardından, Eyüp Sultan Mezarlığı’nda toprağa verildi.