Ben bilmez idim, gizli âyân hep Sen imişsin,
Canlarda ve tenlerde nihayet hep Sen imişsin,
Âlemde nişan isterdim ben Sana Sen'den,
Gördüm ki âlemde nişan hep sen imişsin.
(Dîvân-ı Kebîr'den Seçmeler, s.1)
Tevekkül, değiştirilmesi insan gücünün dışında olan acı olayların, ezelde takdir edildiğini bilip, üzülmemek, Allah'tan geldiğini düşünerek seve seve karşılamaktır. "Allah bes" diyen, tevekkül eden, O'nu vekil eden kurtulur.
Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî hazretleri: "Güneşin varlığına delil, yine güneştir. Sana delil lazımsa güneşten yüz çevirme!" der. (Mesnevî, I, beyit, 117)
Kur'ân-ı Kerim'in ifadesiyle: "O evveldir, âhirdir, zâhirdir, bâtındır ve O her şeyi bilendir." (Hadîd, 57/3)
"Bes" Farsça'dır. "Allah bes" ifadesinin Arapçası, Hasbiyallah demektir. Hasbiyallah, Allah bana yetişir demektir. Hasbiyallahü ve ni'mel vekil ise, Allah bana yetişir, O, güvenilip dayanılan ne güzel vekil, demektir. Hasbünallahü ve ni'mel vekil ise, Allah bize yetişir, O, güvenilip dayanılan ne güzel vekil, demektir. Kur'an-ı Kerim'de, cesur müminlerin, (Hasbünallahü ve ni'mel vekil) dedikleri bildiriliyor. (Al-i İmran 173)
Allahü Teâlâ, Peygamber efendimize buyuruyor ki:
"Sana hile yapmak isterlerse, Allah sana kâfidir." [Enfal 62]
UZAKLARA GİTMEYİN…
O'nun varlığını anlamak ve bilmek için uzaklara gitmemize gerek yok. Zira Allah bir şeyin var olmasını, meydana gelmesini dilediği zaman ona sadece "ol" der, o da hemen oluverir. Kur'ân-ı Kerim'in birçok yerinde bunu açıkça ifade eden âyetler vardır.
"O, gökleri ve yeri eşsiz/örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece "Ol!" der, o da hemen oluverir." (Bakara, 2/117), "Allah dilediğini yaratır. O, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece "Ol!" der, o da hemen oluverir." (Âl-i İmrân, 3/47. Ayrıca bk. Âl-i İmrân, 3/59; En'âm, 6/73)
"Biz varlığımızın delillerini kâinattaki uçsuz bucaksız ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz." (Fussilet, 41/53)
"Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok deliller vardır. Hâlâ görmüyor musunuz?" (Zâriyât, 51/20-21)
EDEBİYATTA "ALLAH BES BÂKİ HEVES" KAVRAMIYLA İLGİLİ SÖYLEMLER
Büyük mutasavvıf Aziz Mahmud Hüdâî (k.s)
Hüdâ'ya hamd ü minnet evvel âhir
Ki oldur zâhir ü bâtında zâhir
Zuhûru perde olmuştur zuhura
Gözü olan delil ister mi nura
Güneş zâhir değil midir karındaş
Ne var anı görmezse çeşm-i huffâş.
Muallim Naci de şöyle diyor:
Allah ki mûcid-i cihandır
Bin türlü nikabdan ıyandır.
(Osmanlı Müellifleri, I, 127)
Kur'ân'da beyan buyrulan bu gerçeği merhum Süleyman Çelebi, milletimiz tarafından doğum, ölüm, nikâh, sünnet gibi merasimlerde çokça okunup dinlenilen ve Mevlid olarak bilinen Vesîletü'n-Necât isimli eserinde şöyle ifade eder:
Birdir ol birliğine şek yok durur
Gerçi yanlış söyleyenler çok durur
Cümle âlem yoğ iken ol var idi
Yâradılmışdan ganî cebbâr idi
Var iken ol yoğ idi ins ü melek
Arş u ferş ü ây ü gün hem nüh felek
Sun' ile bunları ol var eyledi
Birliğine cümle ikrar eyledi.
Kudretin izhar idüp hem ol celîl
Birliğine bunları kıldı delîl.
Ziya Paşa da bir beytinde şöyle der:
Her nesne kılur varlığına hüsn-i şehadet
Her zerre eder vahdetine arz-ı güvâhî/şehâdet, tanıklık
Mevlid müellifi Süleymen Çelebi Hazretleri gayet veciz olarak şöyle der:
Ol dedi bir kerre var oldu cihân
Olma derse mahvolur ol dem hemân
Kur'ân'da, "Kuluna Allah kâfi değil mi?" (Zümer, 39/36), Hasbünallâhü ve ni'melvekîl/ Allah bize kâfidir, O ne güzel vekildir." (Âl-i İmrân, 3/173) buyrulur. Bu ayetlerden ilham alan büyük Sûfî Aziz Mahmud Hüdâî şöyle der:
Ehl-i tevhîd olmak isteyen sivâya meyli kes
Aç gözün, merdâne bak! Allah bes, bâki heves
(S. Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s.44)
İnsanın hevâ ve hevesini terk edip Rabbini tanıması ve O'nun buyruklarına uyması onu yüceltir, kanatlandırır, yücelere uçurur. Mevlânâ ne güzel söylemiş:
"Ne zamana kadar fânî sevgiliyi kucaklayacaksın? Öyle bir canı kucakla ki, O'na son yoktur. Beden atının üzerinde titreyip durma, in aşağı, yaya yürü. Bedene ait arzulardan kurtul, Allah sana manevî kanatlar versin." (Dîvân-ı Kebîr'den Seçmeler, s.2)
"Yürüyeceksen sana ayak lütfedene doğru yürü. Bakacaksan sana göz verenin eserlerine doğru bak, onu görmeye çalış." (Dîvân-ı Kebîr'den Seçmeler, s.6)
Derlenmiştir.
Zuhur Dergisi, Durak Pusmaz