Ankara İli Altındağ ilçesi, Talatpaşa Bulvarı üzerinde bulunan Taceddin Dergâhı, İstiklâl Marşı'nın yazıldığı mekândır. Akif, Milli Mücadeleye katılmak için Ankara' ya geldiğinde ev bulmanın çok zor olduğundan dolayı Dergâhın şeyhi tarafından ikâmet etmesi için Mehmed Akif'e tahsis edilmiştir. Burası Akif in dostlarını ağırladığı, ülke sorunlarının, sanatın ve Milli Mücadele ile ilgili konuların konuşulduğu, tartışıldığı ve bağımsızlık mücadelesinin odak noktalarından biridir. Bu açıdan da Taceddin Dergâh'ı önemli ve hatırlanması, korunması gereken bir mekândır.
Daha sonra, bazı sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte Mehmed Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı' nın çabalarıyla Akif'i anma günlerinin yapıldığı bir merkeze dönüştü. Hacettepe Üniversitesi Merkez Kampüsü sınırları içerisinde yer alan Dergâh, "Mehmed Akif Ersoy Evi" olarak hizmet vermektedir. Vaktiyle Taceddin Dergâhı olan bu yapı, Taceddin Şeyhi tarafından savaş yıllarında Mehmet Akif'e tahsis edilmişti. Yapı 1949'da şehir meclisi kararı ile müze eve dönüştürüldü, ancak uzun yıllar harap durumda kaldı. 1982 yılında yeniden onarıldı ve 1984'te ziyarete açıldı. Müze ev'de Mehmet Akif Ersoy'a ait cep saati, gözlük, tesbihi, tüfek ve büyük şairin yüzünün kalıbı müzede teşhir edilen eserlerdendir. Evin karşısında 2003 yılında yapılmış olan Mehmet Akif'in büstü ile İstiklâl Marşı'nın ilk iki kıtasının yazılı olduğu bir kitabe yer almaktadır. Son yapılan tadilat ve düzenlemelerle hak ettiği konuma kavuşturulan dergâh ve civarı, yoğun olarak ziyaretçi akınına ev sahipliği yapmakta ve halkın hizmetine sunulmuş bulunmaktadır.
BAŞKENTİN HÜVİYETİNİ OLUŞTURAN "TACEDDİN DERGÂHI"
Taceddin Dergâhı, ilk olarak Kanuni Sultan Süleyman tarafından Hacı Bayram-ı Veli'nin kurduğu Bayramiye tarikatının bir kolu olan Celvetiler için yaptırılmıştır. Adını, bahçesinde kabri bulunan Tacaeddin Sultan'dan alır. 1826'da tamir edilmiş ve Sultan Abdülmecit tarafından ilaveler yapılarak türbe, dergâh evi, çeşme, hazire ve camiden oluşan bir külliye haline gelmiştir. Dergâhın bulunduğu sokak sonradan Mehmet Akif Sokağı adını almıştır.
Bu küçük dergâhta onlarca müderris, şeyh, hoca efendi ders okutmuş ve sayısız talebe buradan feyz alıp yetişerek halka halka halkla buluşmuşlar. Ve bu yetiştirme faaliyeti de Şeyh Tâceddîn hazretleriyle başlayıp (öl. 1610), Şeyh Mustafa Tâceddîn Efendi'yle 1925 yılları arasında devam etmiş.
ŞEYH TÂCEDDÎN-İ VELÎ?
Ankara Şereflikoçhisar doğumlu olan Aziz Mahmud Hüdâyî hazretlerinin halifelerinden olan şeyhin tek erkek evladı Tâceddînzâde Mustafa Efendi'dir. On altıncı asırdaki Celali baskınında yakılıp yıkılan Şeyh Paşa Zaviyesi yerine Şeyh Mustafa Efendi Tâceddîn Camii ve zaviyesini yaptırır.
Anadolu'da doğmadan önce babası vefat eden çocuklara genelde babasının adının verilmesi gibi bir gelenek olduğundan, Tâceddîn Velî hazretlerine de doğmadan önce vefat etmiş babasının adı verilir. Bu vesileyle künyesi "Tâceddîn b. Tâceddîn"dir. Tâceddîn Efendi'nin tek erkek evladı Şeyh Mustafa Efendi, yaptırdığı dergâha imam olan kimsenin her gün öğle namazlarından sonra "aşr-ı amene'r-resulü"nü okuyup vakfın ruhuna hediye etmesini ve imama bu hizmetine karşılık da vakıf gelirinden günlük üç akçe verilmesini şart koşar.
TASAVVUFÎ HAYATIN MERKEZİ OLAN ANKARA
Tâceddîn Efendi'nin yaşadığı dönem, Ankara'nın bir nevi tasavvufun beşiği olduğu bir dönemdir. Bayramî, Mevlevî, Nakşî, Halvetî ve Ahî dergâhları ile Hacı Bayram-ı Velî Camii'nin bitişiğindeki Bayramîliğin merkezi olan "Pîr Evi" dolup boşalan birer mektep konumunda faaliyet gösterirler.
Tâceddîn Efendi'nin, Bayramî-Celvetî şeyhi Aziz Mahmud Hüdâyî hazretlerine 1576 yılından sonra Bursa, İstanbul ve Sivrihisar'da intisap ettiği tahmin edilir ve 1601 yılında Ankara Müftülüğü görevine başlayıp, Şeyh Paşa Zaviyesi'nde Celvetî şeyhi olarak irşad faaliyetlerinde bulunduğu belirtilir. Hacı Bayram-ı Velî hazretlerini "pîr" olarak kabul eder ve şiirlerinde ona atıflarda bulunur.
Osmanlı dönemi belgelerinde Taceddin Külliyesi, "Tâceddîn Velî Dergâhı", "Tâceddîn Tekyesi", "Tâceddîn Hanikâhı", "Tâceddînzâde Mustafa Efendi Zaviyesi ve Camii", "Tâceddînzâde Velî" adı ile kayıtlıdır. Külliye, cami ve bitişiğinde türbe, dergâh evi, çeşme ve hazireden meydana gelir. Külliye II. Sultan Mahmud zamanında çeşitli onarımlar geçirmiş, İkinci Abdülhamid Han ise kendi kişisel hazine-i hassasından büyük bir bütçe ayırarak 1892-1901 yılları arasında cami, minare ve türbeyi yıktırıp yeniden yaptırmış.
MEHMET AKİF ERSOY'A TAHSİS EDİLEN BİR YER
Gece gelen ilhamı kaçırmamak için bazı dörtlükleri mum ışığında dergâhın duvarlarına kazdığı bilinmektedir.
Mehmet Akif Ersoy, İstanbul'un işgalinden sonra aldığı davet üzerine milli mücadeleye katılmak için Ankara'ya gelmişti. Kendisine büyük hayranlık duyan Taceddin-i Veli Camisi imamı Tevfik Hoca (Tevfik Çiftdoğan) kendisini karşılamış; şehirde kiralık ev bulmanın çok zor olduğu o dönemde külliyede yer alan bu yapıyı kendisine tahsis etmişti.
Şair, 1. TBMM Burdur milletvekili olduğu yıllarda günlerini bu mütevazı evde geçirdi; dostlarıyla milli mücadele meselelerini tartıştı. Mehmet Akif, bir ulusal marş yazılması için açılan yarışmaya para ödüllü olduğu için başlangıçta katılmamıştı. Yarışmaya katılan şiirlerin hiç birisi uygun nitelikte bulunmayınca; dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey, Akif'in arkadaşı dönemin Balıkesir Milletvekili Hasan Basri Bey'den marş yazma konusunda Akif'i ikna etmesini rica etti. Mehmet Akif, Hasan Basri Bey'in ısrarı üzerine İstiklâl Marşı'nı bu evde yazmaya başladı. Gece gelen ilhamı kaçırmamak için bazı dörtlükleri mum ışığında dergâhın duvarlarına kazdığı anlatılır. Şair, meşhur Bülbül şiirini de bu evde yazmıştır.
MUHSİN YAZICIOĞLU'NUN MEZARI
2009 yılında bir helikopter kazası sonucu hayatını kaybeden Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, vasiyeti gereği, Bakanlar Kurulu Kararıyla dergâhın bahçesine defnedilmiş bulunmaktadır. Muhsin Yazıcıoğlu, hayattayken ölümü halinde Taceddin Dergâhına gömülmesini, eğer orası olmazsa Hacı Bayram Camii haziresine, orası da olmazsa Yazıcıoğlu Camii'ne defnedilmesini istemişti.