İlk binası on sekizinci yüzyıl sonu; bugünkü binası ise on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında yapıldı. Ön ve kuzey cepheleri – çürümüş olduğu için – 1978 -1980 yılları arasında Anıt ve Çevre Koruma Vakfı'nın (Taç Vakfı) teknik sorumluluğunda Anıtlar Yüksek Kurulu izni ile aile tarafından yenilendi. İstanbul Boğazı'nda fotoğrafı en çok çekilen yapılar arasında yer alan Hekimbaşı Salih Efendi yalısı, kuzeyden güneye üç-iki- bir katlı yapısı ve aşı boyasıyla, Boğaziçi ile ilgili takvim / poster / broşür ve rehberlerde sık yer alır. Hala canlılığını koruyan yalının bu özelliği, dünyada en çok nişan almış bilgin insanın "Hekim Başı"nın ününe bağlanabilir.
YALININ TARİHÇESİ
Hekimbaşı Salih Efendi yalıyı on sekizinci yüzyıl başında iki oda bir sofadan oluşan küçük bir yapı olarak satın aldı. Daha sonra ise ilave inşaatlarla büyüdü. Kuzey kısmı selamlık, güney kısmı ise harem olarak inşa edildi.
Selamlık da güney bölümü gibi kazıklar üzerinde bulunmaktaydı. Kuzey tarafı büyük çiçek bahçesine, batısı denize, doğusu da yalının arkasındaki ormana bakan etrafı çepeçevre şark sedirleri ile döşenmiş, bu büyük salonun ortasına kadar deniz süzülerek girer, ortadaki kapaklar kaldırılarak etrafına limon saksıları dizilir ve denizin sesi dinlenirdi. Bu bölüm Hekimbaşı'nın ortanca kızı Meliha Hanım tarafından 1947 yılında yıkılarak satıldı.
Günümüze kadar ayakta kalmayı başaran harem kısmı ise Hekimbaşı Salih Efendi'nin eşi Payidar Hanıma kalan bölümdür. Payidar Hanım'ın ölümünden sonra bu bölüm en küçük kızı Sakibe'ye geçmiş ve onun varisleri tarafından günümüze kadar korundu.
Büyük botanik bahçesi Hekimbaşının büyük kızı Übeyde'ye kaldı. Varisleri bahçeyi 1966 yılında sattı.
Hekimbaşı Salih Efendi 1866 yılında Galatasaray'da gerçekleştirilen "Uluslararası Karantina Toplantısı"na başkanlık yapmıştır. Bu dönemde İstanbul da bulunan Avrupalı tıp bilginlerini Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı'nda ağırladı ve davetler verdi. Orta katta, ön misafir odasında, bu kongrenin otuz üç kişilik üyelerinin birlikte çekilmiş fotoğrafı yer alır. Resmin bulunduğu odadaki ve evin diğer bölümündeki eşyaların tümü Salih Efendi zamanından kalmadır.
YALININ YAPISAL ÖZELLİKLERİ
Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı'nın tarihçesi üzerinde yapılan çalışmalar yapının ahşap karkas olduğu ve Boğaz sahilindeki birçok yalı gibi ahşap kazıklar üzerine oturtulduğu sonucuna varılmasını sağlandı. Yalının bugünkü taksimatı üçüncü kattan aşağıya doğru şöyledir:
Üçüncü kat, 3 oda, yüklük, koridor, merdiven sahanlığı ve ikinci kata inen merdivenden oluşur. Merdivenler dik, 19 adet kavallı basamaktan oluşur.
İkinci kat, deniz tarafında 1 küçük, 2 büyük; arkada daha büyük 3 oda. Deniz tarafı kuzey köşe odası misafir odası, özgün mobilyalarla döşenmiş, önünde ahşap dört kare sütunlu, demir dökme korkuluklu balkonu bulunur. Arka büyük odanın üç kapısı, dokuz penceresi var. Tavanı düz ahşap, dışında ise bir taşlık, bir küçük servis mutfağı ve caddeye ulaşılan merdivenler.
Zemin kat, Aşağıya dönerek inilen ahşap merdivenler üç odanın açıldığı bir koridorda son buluyor. Bu katta 2 misafir yatak odası, yemek odası; mutfak ve hamam yer almaktadır.
Hamam külhanlı ve üç kurnalı, kubbe pencereleri "dağınık sivri yapraklı çiçek" denilen şekilde.
Boğaziçi yalılarının uçup giden çeşitli özelliklerinden bir sahne burası. Koridordan siyah beyaz yuvarlak taşlarla döşenmiş bir iç bahçeye çıkılıyor. Bahçede büyük bir mermer çeşme ve oluklardan gelen suyun toplandığı bir hazne var. Hamam da ve taşlıkta bulunan mermer çeşme de oluklarda toplanan yağmur suları kullanılıyor.
Kuzey tarafında koridorun sonundan geçilen taşlıkta ön sağda yüklük içinde bir dönme dolap bulunuyor. O devirde harem mutfağında pişen leziz yemekler kadın hizmetliler tarafından bu dolap yardımı ile selamlık tarafına gönderilir ve erkek hizmetliler tarafından selamlıkta servise sunulurdu. Bu dolabın İstanbul'da ancak bir kaç örneği kaldı.
Mutfak zemini, kiremidi renkte, sekiz köşeli büyük mozaiklerle döşeli. Yalının yegâne kâgir kısmı, bu mutfak bölümü. Son tamirde Anıtlar Yüksek Kurulu izni ile yalının bütünlüğünü sağlamak için bu bölüm de dıştan ahşap kaplandı. Zamanından kalma davlumbazı, asma kata çıkan asma merdiveninin inşa tekniği ve görüntüsüyle, kanımızca yalının en ilginç bölümü.
Salih Efendi yalının bahçesinde, yıldız, kasımpatı, sümbül, şakayık, lâle gibi çiçekler yetiştirdi. Çapraz aşılama ile yarattığı yeni türlerle bezediği botanik bahçesi o zamanın en ünlüsü idi. Bu çiçeklerin bir yağlı boya (natürmort) tablosu, yalının ikinci katındaki bahçe giriş salonunda bulunur ve Hekimbaşının damadı, Mimar Süleyman Sami Bey tarafından yapıldı.
CENAZESİ YALIDAN KAYIKLA ALINDI
Sultan Abdülmecit'in ölümünden sonra saraydan ayrılan Mehmet Salih Efendi ölümüne kadar Tıp fakültesinde Nebatat( Botanik) dersleri verdi. Tıp eğitiminin Fransızca yerine Türkçe okutulması için mücadele etti ve sultanı bu konuda ikna etti. Ders kitaplarının Fransızcadan Türkçeye çevrilmesinde büyük katkıları oldu.
79 yaşına kadar uzun ve üretken bir ömür süren Hekimbaşı Salih Efendi, kızı Sakıbe altı yaşındayken bir Bayram Günü Anadolu Hisarı'ndaki bu yalıda öldü (1895). Cenazesi yalıdan kayıkla alındı ve Eyüp Sultan'a deniz yoluyla nakledilip orada gömüldü.
ÖZEL ORGANİZASYON VE DAVETLER İÇİN KULLANILAN BİR YER
Yalı; özel organizasyon, davet ve düğünler için kullanılıyordu. Ödüllü yönetmen Ferzan Özpetek'in 'İstanbul Kırmızısı' adlı filmi de, bugün enkaza dönen ünlü yalıda çekildi. Olay yerinde yetkililerce inceleme yapılırken, kaza sırasında yalının boş olduğu bildirildi. Kazanın nedeninin araştırıldığı belirtildi. Öte yandan, kaza dolayısıyla İstanbul Boğazı çift yönlü gemi trafiğine kapatıldı. Olayın duyulmasının ardından bölgeye Kıyı Emniyeti tahlisiye botu ve römorkörleri sevk edildi.
HEKİMBAŞI SALİH EFENDİ YALISI'NDA BİR KAZA
İstanbul Boğazı'nda geminin çarptığı Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı'nda büyük çapta hasar oluşurken, alınan son bilgiye göre, Malta bandıralı, 225 metre boyunda, 32 metre enindeki 38 bin 732 grostonluk "Vitaspirit" adlı gemi, kazanın ardından Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü'ne ait römorkörler tarafından çekilerek götürüldü.