"Bana neşe verince sen
Düşünüyorum da bazen:
Şimdi ölebilirim diyorum işte
Ve hep mutlu kalırım böylece
Ta sonsuza dek.
Sen yaşlanınca sonra
Ve hatırlarsan beni
Görünürüm yine bugünkü gibi
Ve bir sevgilin olur senin de
Hala gencecik biri."
Yüzyılımıza damgasını vuran oyun yazarı ve tiyatro kuramcılarından Berthold Friedrich Brecht, 1898 Augsburg'da bir kâğıt fabrikası müdürünün oğlu olarak Bavyera'nın Augsburg kentinde doğdu.
Brecht şiirle edebiyat dünyasına girdi, ilk şiirlerini 1913'te okul gazetesinde yayımladı. Bundan bir yıl sonra ise yaşadığı kentin yerel gazetesinde yazıları çıkmaya başladı. Edebiyata ve tiyatroya büyük ilgi duymasına karşın bir süre tıp eğitimi gördü. I. Dünya Savaşı'nın son yılında askere alındı ve bir hastanede görev yaptı. Aynı yıl Ölü Askerin Öyküsü adlı bir şiir yazdı. Bu şiiri, yıllar sonra Nazilerce suçlanarak Alman yurttaşlığından atılmasına neden oldu. 1918'de ilk oyunu şiirsel bir dili olan BAAL yayımlanır.
1916 yılında gençlik aşkı Bi diye hitap ettiği, Paula Banholzer'le tanışır. Bu ilişkiden 3 Nisan 1919 yılında oğlu Frank Banholzer dünyaya gelir. Çocuğa, Brecht'in çok önem verdiği şair Frank Wedekind'in adını verirler. Ayrılırlar, Frank anne babası tarafından bakılamaz ve yurda verilir. Daha sonra değişimli olarak büyükanne, Brecht'in yeni sevgilileri Marianne Zoff ve Helene Weigel çocukla ilgilenirler. Brecht'in oğlu Frank, II. Dünya Savaşı'nda 13 Kasım 1943 tarihinde Rusya'da ordu sinemasına yapılan bir bombardıman sonucu ölür.
Oyuncu ve opera sanatçısı Marianne Zoff ile evlenir. Bir yıl sonra 12 Mart'ta kızları Hanne Hiob dünyaya gelir. Kısa bir zaman sonra da ileride evleneceği ve 1924 yılında ikinci oğlu Stefan'ı ve kızı Barbara'yı dünyaya getiren sevgili Helli'si Helene Weigel ile tanışır. Üç yıl sonra Marianne Zoff'tan boşanır.
EPİK TİYATRO DENEMESİ
20. yüzyıl tiyatrosunun en köklü değişikliğini gerçekleştirerek Epik Tiyatro'nun kurucusu olur.
"Duyumsadığın her şeye
En küçük önemi ver.
Söylemişti sensiz yaşayamayacağını
Unutma bunu, yeniden rastlarsan ona
Tanıyacaktır seni.
Bana bir iyilik yap, bu kadar çok sevme beni
Son kez sevildiğimde
Duymamıştım en küçük bir sevinç bile."
1925 tarihli Adam Adamdır adlı oyunu epik tiyatro anlayışının ilk denemesiydi. Bu oyun bir tez ve onun kanıtlanması biçiminde bir mesel oyunudur. Oyunda, sıradan bir işçi olan Galy Gay'in, sonradan nasıl insanlık için bir savaş makinesine dönüştüğünü, bu nedenle de kişiliklerin nasıl çözülüp dağıldığı anlatılır.
Dünya tarihinin en kanlı iki savaşına tanıklık eden Brecht, geleneksel tiyatro anlayışını ilk kez belli bir estetiğe oturtarak 20. yüzyıl tiyatrosunun en köklü değişikliğini gerçekleştirerek Epik Tiyatro'nun kurucusu olur.
Epik tiyatroda olaylar geleneksel tiyatrodakinin aksine, dramatik bir biçimde canlandırılmak yerine izleyiciye anlatılır. Amaç düşündürmek, izleyicinin bir karara varmasını, harekete geçmesini sağlamaktır. Brecht dünyanın değişmesinden, insanların fırsat eşitliğine, düşünce özgürlüğüne sahip olduğu, adaletli bir düzenin kurulmasından yanaydı. Benimsemiş olduğu Marksist dünya görüşü doğrultusunda, böylesine bir dönüşümün gerçekleşeceğine inanıyordu. Tiyatronun bu amaca ulaşmak için etkili araçlardan biri olduğu kanısındaydı. Brecht, tiyatrosuyla dünyayı yalnızca yorumlamak değil, onu değiştirmek istemiş ve bu doğrultuda kendinden sonrası için değişmez ve aşılmaz referans kaynağı olmayı başarmıştır.
1928'de Brecht'in tiyatro tarihinde çok önemli bir yere sahip eseri Üç Kuruşluk Opera, maceralarla dolu bir anti-kahramanlar dünyası aracılığıyla sadece geçmişe ışık tutmakla kalmıyor, bugünün dünyasına ait çok somut gerçekleri işleyerek, günümüzü farklı bir bakış açısıyla yorumlamaya da imkân tanıyor. Gösteri, ahlak değerlerini irdeleyip savaşın korkunçluğunu sergilerken, müzikal açıdan zengin ve esprili biçiminden de ödün vermiyor.
VAHŞİ KAPİTALİZMİN SİMGESİ
Kent, halkın ihtiyaçlarını ve arzularını gerçekleştirmek için kurulmuş, bu ihtiyaç ve arzular da kentin yıkımına yol açmıştır.
"Bir yaprak gönder bana,
bir koruluktan koparılmış olsun,
hiç değilse evinden yarım saat öteden.
Sen oraya dek yürür güçlenirsin,
bense kalkar teşekkür ederim sana
o güzel yaprak için."
Mahagonny Kenti'nin Yükselişi ve Düşüşü'de, Üç Kuruşluk Opera gibi Brecht'le besteci Kurt Weil'ın işbirliği sonucunda ortaya çıkmış başarılı bir müzikli oyundu. Bu ikinci operasında Brecht, artık görüşlerini somutlaştırarak kapitalist toplumun olumsuz bir ütopyasını sergiliyordu. Marksist Brecht için Mahagonny, burjuva saygınlığı yaldızının ardında gizlenen vahşi kapitalizmin simgesidir. Kent, halkın ihtiyaçlarını ve arzularını gerçekleştirmek için kurulmuş, bu ihtiyaç ve arzular da kentin yıkımına yol açmıştır. Yapısal olarak Mahagonny, operayı hicveden bir operadır.
Naziler'in yönetime gelmesiyle birlikte Brecht 1933'te Almanya'yı terk eder. Önce İsviçre'ye, oradan Danimarka'ya gider. 1939'a kadar kaldığı Danimarka'da Tak-Tik, Hitler Rejiminin Korku ve Sefaleti, Galilei'nin Yaşamı, Cesaret Ana ve Çocukları gibi her biri başyapıt olan oyunlar yazar.
Cesaret Ana ve Çocukları'nda savaştan ekmeğini çıkarmaya hatta zengin olmaya çabalayan Cesaret Ana, bir yandan da üç çocuğunu savaşa kaptırmamak için didinip durur. Bertolt Brecht, II. Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde 1939'da kaleme aldığı, sanki geleceği haber veren bu oyunda Cesaret Ana ve Çocukları'nın başına gelenler üzerinden gırtlağına kadar savaşa gömülmüş bir dünyayı mercek altına alırken, günümüze de ışık tutmaktadır.
1939'da Danimarka'nın da Nazi tehdidi altına girmesi üzerine önce Finlandiya'ya, oradan da 1941'de ABD'ye gitti. Brecht'in oyunlarından bazıları bu dönemde İngilizce'ye çevrildi ve ABD'de sahnelendi. Ne var ki, bu ülkede izleyici Brecht'in oyunlarından tedirgin oldu ve ilgi göstermedi. 1947'de ABD'de esen Soğuk Savaş rüzgârı, Brecht'in Amerika'ya Karşı Etkinlikleri Soruşturma Komisyonu tarafından sorguya çekilmesine yol açtı. Dünya görüşüne ilişkin suçlamalara karşı çıktı. ABD'de barınmayacağını anlamıştı.
Brecht, Alman Demokratik Cumhuriyeti yöneticilerinin çağrısı üzerine Doğu Berlin'e yerleşti ve içlerinde eşi Helena Weigel'in de bulunduğu bir grup oyuncuyla 1948'de Berliner Ensemble adlı tiyatro topluluğunu kurdu. Berliner Ensemble, gerek kuramsal çalışmaları, gerek sahnelediği çok başarılı oyunlarıyla dünya çapında tanınır oldu. 1956 yılında bir kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.