Byzantionlu Dionysius'un açıklamasına göre MS II. yüzyılda "Khoiragia" adıyla anılan bölge notos [lodos] rüzgârlarına açık, ağaçlarla kaplı bir alandır. Buendelmonti'nin 1422 tarihli gravüründe ise Kasımpaşa, Piyale Paşa Vadisi ile Dolapdere Vadisi boyunca gelişen iki derenin birleşmesiyle oluşan bir suyoluyla kendini belli etmektedir. Bölge, Galata Surları'nın dışında üzerinde dendanları seçilen bir kule [Hipposthenes'in anıt mezarı] ve bir yel değirmeniyle tarif edilmiştir. Herhangi bir iskân izi görülmemektedir.
Fatih'in şehri fethiyle birlikte Kasımpaşa bölgesi iskâna açılır. Evliya Çelebi Fatih Sultan Mehmed'in bölgenin mamur hâle gelmemesi için çaba gösterdiğini, tersane, bir kaptanpaşa divanhanesi ve bir cami yaptırdığını söyler. Kasımpaşa bölgesinin yoğun bir şekilde iskân edilmesi Kanuni Sultan Süleyman döneminde gerçekleşir. Devrin vezirlerinden Kasım Paşa, Piyale Paşa, Ferhad Paşa ve Ayas Paşa bu bölgede nice evler, hayır eserleri yaparak semti geliştirirler.
Günümüzde Büyük Camii / Cami-i Kebir adıyla anılan bu ibadethane de bu dönemde yapılır. Kıble duvarı, eskiden büyük kayıkların Piyale Paşa'ya ulaşması için genişletilen kanala bakmaktadır. Şimdilerde Bahriye Caddesi adıyla anılan genişçe yol, XIX. yüzyıl sonlarına kadar zaman içinde gittikçe dolan bir dere yatağıdır. Caminin ana girişi eski Kasımpaşa Muvakkithane Caddesi'ndendir.
AVLUSUNDA BİR MAHKEME VE DUT AĞAÇLARI
Doğusundaki Potinciler Sokağı ile batısındaki Kasımpaşa Camii sokağından da birer tâli giriş bulunmaktadır. Evliya Çelebi Koca Kasım Paşa Camii'nin kare planlı, tahta kubbeli, tek katlı [tahtani] eski bir cami olduğunu, tek şerefeli, ölçülü bir minaresi bulunduğunu anlatır. Avlusu çınar ve dut ağaçlarıyla süslüdür. İmaret olarak yapılan bir bölümü hastane olarak kullanılmaktadır. Avlusunda bir de mahkeme vardır. Mimar Sinan tarafından H. 940 [1530-1534] yılı içinde tamamlanan yapı, dönemin Anadolu, Mısır ve Rumeli Beylerbeyliği görevlerinde bulunan, III. Vezir Güzelce [Koca] Kasım Paşa tarafından yaptırılır.
Güzelce Kasım Paşa Camii, İstanbul Boğazı'nın Rumeli yakasında Kasımpaşa Camii Kebir mahallesi Bahriye Caddesine cepheli olarak 1533 tarihlerinde inşa edilmiştir.
BİR VEZİR YAPISI OLARAK TEK MİNARELİ İNŞA EDİLEN CAMİ
Kanuni Sultan Süleyman döneminin Rumeli Beylerbeyi Güzelce Kasım Paşa tarafından şehrin imarının bir parçası olarak Pazariçi mevkine Mimar Sinan tarafından bu külliye inşa ettirilir. Mimar Sinan O tarihte Sarayın mimarbaşı değildir. Külliye, camii, medrese, hamam, sebil ve çeşmeden oluşur. Camii ilk olarak ahşap tek minareli olarak inşa edilmiştir. Zaman içinde yangınlar sonunda ahşap camii tahrip olur.
1708 senesinde Sultan III. Ahmet tarafından, 1721'de Feyzullah Bey tarafından, 1864 senesinde Sultan Abdülaziz tarafından yenilenmiştir. Bugünkü yapı 1867 yılına tarihlenen bu yenilemede aslında bir vezir yapısı olarak tek minareli inşa edilen cami, padişah yapısı olarak çift minareli hale getirilmiştir. Kasım Paşa'nın Mısır Valiliğine bir gönderme olarak minareler Arap mimarisi örneklerinde olduğu üstü kapalı olarak yapılmıştır. Bu minareler sonradan onarımlar sırasında yok olmuştur. Son hali ise 2006 yılında tekrar eski haline getirilmiştir.
MİMARİ YAPI
Cami kare planlı olup, merkezi kubbeli bir yapıdır. Dönem mimarisini yansıtan dört ana kemere oturan bir kütledir. Dışarıdan bakıldığı zaman yapı bir küp gibidir. Bu küp formun ön kısmına da son cemaat yeri inşa edilmiştir. Dört ana kemerin köşelerine dört adette ağırlık kulesi bulunmaktadır. Caminin son cemaat yerinden girilir. Son cemaat yerinin sol tarafında L formundaki merdivenlerle kadınlar mahfiline çıkılır.
Kadınlar mahfili 8 ahşap sütun tarafından taşınmaktadır. Cami kare planlı olup ana giriş kapısının yanlarında müezzin mahfilleri yer alır. Minber ve vaaz kürsüsü mermerden yapılmıştır. Salih paşa tarafından 19.yüzyıl sonunda hediye edilmiş on adet şamdan mermer mihrabın iki yanına sıralanmıştır. Mihrap kalem işleriyle süslenmiştir. Doğu ve Batı cephelerde bulunan mekânlara ortadaki harimden geçilir. Bu kapıların sağ ve sol taraflarında kırık taş kemerli birer pencere üzerinde de sivri kemerli, silmeler ile hareketlendirilmiş üçlü pencereler yer alır. Duvarlara eklenen kare planlı ve ahşap tavanla kaplı yan mekânların asıl girişleri her iki yönde de dört tane mermer sütunlu, üç açıklık bölümden oluşur.
Sütunlar arası bağlantı üç tane at nalı kemerle sağlanmıştır. Geçmişin pandantiflerle sağlandığı kubbe her cephesinde bulunan yüksek sivri kemerlerin üzerine oturur. Kurşun kaplı olan kubbe dört taraftan oldukça yüksek alınlıklarla çevrelenmiştir. Kubbe kasnağı ile üçgen alınlıkların duvarlarının arasında boşlukta dört köşede Sultan II. Mahmut devrinde ortaya çıkan ve Fransız aydınlanma mimarlığında tasarlanmış olan ve dünyayı simgeleyen, geleneksellikle nosyonlarda barındıran küreler kullanılmıştır. Yapının dört köşe noktalarında dört tane burmalı sütünce mevcuttur.
Kubbe on eşit dilime ayrılmış, her dilimde pandantiflerdekine benzer süslemeler kullanılmıştır. İç bezemelerde Sultan Abdülaziz Ve Sultan Abdülhamit dönemlerinin eklektik anlayışı egemendir. Ana mekândaki bezemeler 1994 tarihli restorasyonda yenilenmiştir. 2006 yılındaki yenilemede ise ahşap kısımların yaldızı yenilenmiştir. İç mekân da Hattat Seyyit İzzet Mustafa'nın 9 adet ahşap hat madalyonu bulunur. Batı cephesinde ise iyi bir hattat olan Sultan Abdülmecit tarafından yazılmış bir hat levhası bulunur.