Arama

Tespih sanatının incelikleri

Zümrüt, akik, mercan, öd ağacı, kehribar; ya da Mevlânakapılı Mahmud Usta, Horoz lakaplı Hasan Usta, Tophaneli İsmet… Neden mi bahsediyoruz, tabi ki tesbihten. Tesbih işçiliğinde her ustaya ayrı bir yetenek verilmiş; öyle ki kimi arpa kesimde, kimi beyzi tanede göstermiş hünerini. Peki, tesbihçiliğin piri kimdi? Tesbih çekmenin kuralları var mıydı? Kısaca hatırlayalım istedik.

Tespih sanatının incelikleri
Yayınlanma Tarihi: 14.05.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 30.05.2018 15:55

Tesbih 'sebbeha' nın tef'il vezninde masdarı olup, Allah'ı her türlü eksiklikten ve O'nun yüceliği ile bağdaşamayacak her türlü nitelikten tenzih etmektir. Tesbih işçiliğinde her ustaya ayrı bir yetenek verilmiştir; öyle ki kimi arpa kesimde, kimi beyzi tanede gösterir hünerini. Ama bunların içinde asıl sanatı yaşatan ise doksan dokuzluk tespihlerdir; çünkü burada yetenek ve sabır kol koladır.

Tesbih kelimesi Kur'an-ı Kerîm'in birçok ayetinde geçen en temel kavramlarından biridir. Bu kelimenin yakın ilişki içerisinde olduğu Zikir, Şükür, Hamd ve Secde başta olmak üzere Tekbir, Tehlil, Dua gibi kavramlar da Kur'an'da oldukça geniş bir kullanım alanına sahiptir.

İSLÂM'DA TESBİHİN ORTAYA ÇIKIŞI

Tesbih kelimesi Türkçe'de ses uyumuna göre "tespih" şekline dönüşür. Araplar tesbih aleti anlamında "misbaha" kelimesini kullanırlar. İslâm'da tesbihin ilk ortaya çıkışı sahâbe dönemine kadar uzanır. Hz. Peygamber'in terekesi arasında bir tesbih bulunduğunu söyleyenler varsa da bu iddiayı sahih kaynaklarla doğrulamak mümkün değildir. Tesbihin ortaya çıkmasını hadis kaynaklarında yer alan belli sayıda zikirlerle alâkalı rakamların etkilediği şüphesizdir. Zikirlerin eksik veya fazla yapılmasının sünnete uygun düşmeyeceğini düşünen sahâbeden bazıları çakıl taşı, hurma çekirdeği veya ip üzerine atılmış düğümlerle sayıyı belirlemeye çalışırlardı.

Tavsiye edilen farklı rakamlarda başka zikirler söz konusu ise de namazlardan sonra otuz üçer defa "sübhânellah", "elhamdülillâh", "Allāhüekber" demenin mükâfatıyla ilgili olanlar diğerlerine göre öne çıkmaktadır. Bu bakımdan müslümanların kullandığı tesbihler çoğunlukla araları farklı tipte boncukla ayrılmış, her zikir lafzı için otuz üçerden doksan dokuz tanelidir. Genellikle 99'luklar cami ve evlerde yer alır. Bunların taneleri normal tesbih taneleri büyüklüğünde olduğu gibi çok daha büyük olanları da vardır.

TESBİHİN BÖLÜMLERİ

Tam bir tesbih taneler, imâme, nişane (durak), pul, tepelik, püskül veya kamçı gibi bölümlerden meydana gelir. Eskiden taneler "çıkrık-kemâne" denilen el tornalarında yapılırdı. Tane taslağı çıkrığa takılan ve kemâne ile ileri geri döndürülen matkapla delinir, sonra deliğin bir tarafı "çarkûşe" adlı konik matkapla genişletilir ve ardından taslak malafaya takılarak önce arda, peşinden rende denilen kalemlerle şekillendirilip kaol ile cilâlanırdı. Tesbih ustaları 1965'ten sonra elektrikli torna kullanmaya yönelmiş, son dönemlerde ise bilgisayarlı tornalarla bu iş daha kolay hale gelmiştir.

TESBİH İÇİN KULLANILAN MALZEMELER

Tesbih yapılan maddeler genelde mineraller, değerli madenler, hayvanlardan elde edilen kabuk, kemik, boynuz türleri ve dişler; denizden çıkarılan inci, mercan ve sedef; bazı fosiller; sert veya kokulu ağaçlar; bir kısım bitkilerin çekirdekleri ve son zamanlarda ortaya çıkan sentetik maddeler şeklinde ele alınabilir.

Minareller otuz üçlük bir tesbihin her tanesi farklı bir türden yapılacak kadar çeşitlidir. Değişik renklerde akik, jasper, ametist, malakit, hematit, oniks, unakit, azurit, kuvars, ayn-i hir, kaplan gözü, fîrûze (turkuaz), lapis, necef, yeşim, yakut, zebercet, zümrüt ve Afganistan'da çıktığı yere nisbetle şahmaksut denilen (Şah Maksûd) şeffaf serpartin bunların başlıcalarıdır.

Amber, bağa, balık dişleri, şîr-i mâhî (deniz aslanı, mors) dişi, fildişi, zergerdandan (gergedan boynuzu) elde edilen maddeler de tesbih yapımında kullanılır.

KULLANILAN AĞAÇ TÜRLERİ

Tesbih yapılan çok sayıda ağaç türü vardır, bunlardan bazıları; Assamela (afrormasia [pericopsis elata]), abanoz, anjan, ardıç, demirhindi, fıstık, gül ağacı, pelesenk, sakız, sandal, servi, tik, kokobolo, şimşir ve öd ağacı. Bir tür hindistan cevizinin kabuğundan elde edilen kuka tesbihler çok değerlidir. Ayrıca on yılda olgunlaşan ve dünyanın en büyük meyvesi kabul edilen, yine bir tür hindistan cevizinin zamanla taş sertliğinde katılaşmış sütü olan narçıl, kuruyunca sertleşen andız meyvesi, hurma ve zeytin çekirdekleri de tesbih yapımında kullanılır. Daha çok Baltık denizi etrafındaki ülkelerde toprak altından çıkarılan ve bir çam reçinesi fosili olan kehribar da tesbih imalinde yararlanılan en değerli maddelerdendir. Son zamanlarda katalin, bakalit ve fiber gibi sentetik maddelerden tesbih yapımı yaygınlaşmıştır.

TESBİHİN TANELERİ VE ÖZELLİKLERİ

Tesbihin taneleri genellikle toparlak (kürevî), yassıca yuvarlak, uçlu toparlak, dolgun ya da yarım beyzî (söbü), şalgamî, üstüvâne, kesme (iki tarafı düz), fasetalı (elmas gibi tıraş edilmiş) şeklinde olabilir. Doksan dokuzluk tesbihlerde otuz üçlük bölümlerin arasına diğer tanelerden biraz dışa doğru taşan ve durak denilen (nişane, halk arasında müezzin) iki adet ayırıcı parça yerleştirilir. Duraklar biçim bakımından imâmelerle bir bütünlük arz eder. Pullar daha çok otuz üçlük tesbihlerin her on bir tanesi arasına konur. Tanelerin dizildiği ipin birleştiği yerde tesbihin imâme denilen uzunca başlığı yer alır. İmâme tepelikle birlikte tesbih ustasının sanat gücünü gösterdiği en önemli parçadır.

Klasik ağaç tesbihlerde imâmeden sonra ipek bir püskül veya imâme ile arasına küçük taneler dizilmiş, tepelik (hâtime) yer alır. Tepelik, tanelerin dizildiği ipin (tahril) düğümünü gizleyen, ipin içinden geçirildiği "çivi" geri çekilerek ağzı kapatılan uzunca bir parçadır. Torna sanatının inceliklerine izin vermeyen taş tesbihlerde ise genellikle, imâmenin ucuna altın veya gümüş kılaptanla örülmüş ve küçük mercan parçalarıyla bezenmiş kamçı takılır. Tanelerin arasına süs olarak fazladan konulan parçalara "harç" adı verilir. Tesbihlerin küçük tanelilerine "zenne" (kadın tesbihi), 1000 tanelilerine "elfiye" denir.

OSMANLILAR'DA TESBİHÇİLİK

Osmanlılar'da tesbihçiliğin bir sanat halini alması 17. yüzyıldan itibaren başlar. İstanbul İslâm dünyasında tesbihçiliğin merkeziydi. Türk erkeğinin çok sevdiği bir aksesuar olan tesbihin çok yüksek değer taşıyanları vardı. Kuka tanelerin üzeri kalem oymalarıyla süslenebilir ve içi ajur tekniğiyle oyulabilir; fildişi, zergerdan, Oltu taşından tanelerin üstüne kıymetli taşlar ve madenlerden kakma süsler yapılabilir veya çekilirken söylenen hamdele, tesbih ve tekbir lafızları kakma yahut oyma olarak işlenebilirdi. Kakmalı tesbihlerde altın veya gümüş çivilerle değişik motiflerde süslemeler yapılmıştır. Bazan bir tesbihin yapımı bir yıl sürebilmektedir. Müzelerde ve özel koleksiyoncular elinde çok değerli tesbihler bulunmaktadır.

Topkapı Sarayı Müzesi'nde çoğu XVIII. yüzyıla ait zümrüt, akik, yeşim, mercan, Oltu taşı, necef, öd ağacı, kehribar, boynuz gibi maddelerden elde edilmiş çok sayıda tesbih vardır. Sarayda özellikle bayramlarda hediyeleşme bir gelenekti ve sadrazamların Kadir gecesi padişaha seccade ve tesbih takdimi usuldendi (Uzunçarşılı, s. 176). Ramazan davetlerinde diş kirası olarak elmaslı veya incili, altın kamçı takılmış çok değerli tesbihler hediye edilirdi.

Tesbihler sanatlarıyla büyük bir saygınlık ve ün kazanmış olan ustalarına nisbetle anılırdı. Ustalar çoğu kere imâmenin alt kısmına imzalarını atarlardı. II. Mahmud'un Mevlânakapılı Mahmud Usta'nın evine kadar gidip kürevî tesbih çektirdiği söylenir.

Yine Horoz Sâlih Usta'nın yıl boyunca hazırladığı tesbihleri arefe günü bir torbaya koyup sultana götürdüğü ve karşılığında aldığı bir torba altınla yıllık geçimini sağladığı rivayet edilir. Cumhuriyet döneminin başlarından elektrikli torna dönemine kadar Horoz lakaplı Hasan Usta, Halil Usta, Tophaneli İsmet, Arap ve Sarı Nûri ustalar, Edirnekapılı Galip Usta, Tosunum Halil, Akgerdan Mehmed Efendi, Kehribarcı Muhiddin en tanınmış tesbih ustaları idi. Bazı ustalar yaptıkları tesbihin maddesine göre sedefçi, kehribarcı, fildişici gibi lakaplarla anılırdı.

TESBİHÇLERİN YOĞUN OLDUĞU İSTANBUL SEMTLERİ

İstanbul'da Uzunçarşı, Mercan Yokuşu gibi tesbihçilerin yoğun olduğu semtler vardı. Rivayete göre 1617 yılında Sultan Ahmed Camii'nin ibadete açılışında I. Ahmed yaptırdığı caminin kaç kişi alacağını merak edip ilk cuma namazına gelen cemaatin tamamına camiye giriş ve çıkışlarında birer öd ağacı tesbih verilmesini istemiş, her iki seferde de seksen altışar bin tesbih dağıtıldığı görülmüştür; bu da çok sayıda ustanın bulunmasını gerektirir. 19. yüzyılın sonlarında Kapalı Çarşı yöresinde (Uzun Çarşı, Sahaflar) 300'den fazla tesbih tezgâhı çalışırdı. Günümüzde Erzurum'da Oltu taşından yapılan sade, altın veya gümüş kakmalı, Eskişehir'de lüle taşından oyma tezyinatlı tesbihler meşhurdur. Buralarda bu işle geçimini sağlayan çok sayıda esnaf vardır.

TESBİHÇİLİĞİN PÎRİ VEYSEL KARANİ

Tesbihçiliğin pîri Veysel Karanî kabul edilir ve tesbihçi dükkânlarına; "Besmeleyle açılır her gün bizim tezgâhımız/Hazret-i Veysel Karanî pîrimiz üstadımız" yazılı levhalar asılırdı. Onun Hz. Peygamber'in Uhud Savaşı sırasında dişinin kırıldığını duyunca otuz iki dişini kırdığı ve Peygamber'in kırılan dişiyle bu rakamı otuz üçe tamamladığı söylenir.

TESBİH ÇEKMENİN KURALLARI

Yaz aylarında doğal kristal olan necef, şahmaksut, yeşim ve Kâbe toprağı tesbihler çekilmelidir, bunların dışındakiler yazın sıcağında ele yapışır. Kehribar tesbihler yumuşak olduğundan deliklerinin büyümemesi için daha nazik çekilir. Tesbihlerin yere düşürülmemesine dikkat edilmelidir. Çünkü tanelerin üzerinde meydana gelecek pürüzler tesbihin değerini düşürür. (Kaynak: TDV, TESBİH - Nebi Bozkurt)

DİVAN ŞİİRİNDE TESBİH

Osmanlı şiirinde tesbih kelimesi Bâkî, Fuzûlî, Nabî, Nailî, Necatî, Nedim, Şeyh Gâlib, Şeyhülislam Yahya gibi önemli ustaların mısralarında yerini bulmuştur. Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse;

Bâkî: "Koyup tesbîh-i mercânı seni kim dinler ey vâ'iz?

Necatî: "Ba'zılar halka olup dâne-i tesbîh sayar."

Ahmed Paşa: "Rişte-i tesbîh elimden gitse zâhid gam degil."

Nef'î: "Lâzım mı hemân sübha-i mercân elimizde."

Şeyhülislam Yahyâ: "Birisi sübha aldı ele biri câm-ı mey / Gûyâ ki rind ü zâhidi tahyîr itdiler."

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN