Yazar, çevirmen ve düşünür Cemil Meriç'in kızı Ümit Meriç, babasının 20 kitap kaleme aldığının altını çizerek, "Türk düşünce hayatına 20 eser hediye etmiştir. Bu cömertliği aslında gerçek bir mucize olarak kabul etmemiz gerekir. Çünkü gözleri 38 yaşında kör olmuş ve tercümeleri hariç bütün eserlerini gözlerini kaybettikten sonra kaleme almıştır." dedi.
Dil, tarih, edebiyat, felsefe ve sosyoloji dahil sosyal bilimlerin birçok alanında araştırma yapıp yazılar kaleme alan düşünce adamı Cemil Meriç, ardında onlarca makalenin yanında 8 çeviri ve 12 kitap bırakarak, 13 Haziran 1987'de hayata veda etti.
Prof. Dr. Ümit Meriç, yaptığı açıklamada, babasının Türkiye'de bir düşünce aristokrasisi yarattığını dile getirerek, "Cemil Meriç 12 eser kaleme aldı, 8 tane de tercümesi var. Yani Türk düşünce hayatına 20 eser hediye etmiştir. Bu cömertliği aslında gerçek bir mucize olarak kabul etmemiz gerekir. Çünkü gözleri 38 yaşında kör olmuş ve tercümeleri hariç bütün eserlerini gözlerini kaybettikten sonra kaleme almıştır. Dünya düşünce tarihinde ikinci bir örneği yok. Tek benzeri (Jorge Luis) Borges'tir. Borges, Cemil Meriç'ten daha ileri bir yaşta gözlerini kaybetmiştir ve ondan sonra Cemil Meriç kadar verimli olamamıştır. Bu açıdan bir insanın göz gibi en önemli uzvunu kaybettikten sonra dahi ne kadar önemli işler yapabileceğinin dünya çapındaki örneğidir." diye konuştu.
"TANELER İNCE BELDEN AKIP DÜŞTÜKTEN SONRA MUTLAKA BİR ANLAM KAZANMALI"
Usta yazarın kum saati teşbihine işaret eden Ümit Meriç, şunları kaydetti:
"Üstteki kum tanelerinin her biri, bize hediye edilmiş günler. Taneler, ince belden akıp düştükten sonra mutlaka bir anlam kazanmalı, bir değere kavuşmalı. Cemil Meriç'in her günü, eserinin bir sayfasında mündemiçtir. Hiçbir gününü değil, görmediği halde bir dakikasını boş geçirmeyen bir insandır. Ağzından en çok çıkan söz 'Oku evladım' ve arkasından 'Yaz evladım' olmuştur. Onu bir insanlık kahramanı olarak değerlendirmemiz bu açıdan çok önemli. Hepimize, bütün beşeriyete vereceği bir mesaj var. Bunu hiç unutmadan her nefesimizi alıp vermemiz gerekiyor."
ÇOCUKLUĞU VE GENÇLİĞİ SAVAŞ YILLARINA DENK GELDİ
Ümit Meriç, babasının çocukluğunu ve gençliğini savaş yıllarında yaşadığına dikkati çekerek, "Kut'ül Amere'nin olduğu yıl doğmuştur ve Birinci Dünya Savaşı devam etmekte, son demlerini yaşamaktadır. Bir savaş sonrası çocuğudur. İkinci Dünya Savaşı'nı Türkiye'nin yaşadığı bütün mahrumiyetlerle birlikte yaşamıştır. Özellikle 1968'den sonra dış savaşın yerini alan bir iç savaş söz konusu olmuştur Türkiye'de. Bunun da en acı günlerini Cemil Meriç öğrencilerinden gelen haberlerle yaşamıştır çünkü sokaklarda dövüşenler onun okuru olan genç okuyuculardır." ifadelerini kullandı.
Babasının Türkiye'ye verdiği bir mesaj olduğunu söyleyen Prof. Dr. Meriç, şu açıklamayı yaptı:
"Biz büyük bir tarihin çocuklarıyız, cami avlusunda bulunmuş bir bebek değiliz. Bizim dünya çapında kurmuş olduğumuz devletler var. Bu devletler, getirdiği insani sistem sayesinde yüzyıllar boyunca yaşamış. Hala onların kurduğu adalet düzenini yenilemiş olan ikinci bir devlet onların topraklarında kurulmamış. Bugün Suriye'nin, Irak'ın, Balkanların hali, hepimizin malumu. Evvela savaşların sona erdiği, onun yerine insanların konuştuğu, kılıçların yerini kaleme bırakması gerektiği bir devre girmemiz yönünde bir telkini var Cemil Meriç'in. O dönemde sağ ve sol mücadelesi içindeydi ülkemiz ve onbinlerce gencimizi bu abes savaşta kaybettik. Cemil Meriç, verdiği mesajla bize tarihimizi tanımamız ve keşfetmemiz gerektiğini söylüyor."
Yazar Meriç, Türk insanının kendi tarihine yabancılaştığını dile getirerek, "Bu yabancılaşmayı sona erdirmemiz ve tarihimizi yeniden keşfederek bu kadar önemli bir dönemi ve geniş bir tarihi kucaklayan bir devletin devamcıları olarak, gelecek yüz yıllara aynı güzellikte bir toplumsal sistemi teklif etmeliyiz. Bu, Cemil Meriç'in ayakları kendi ülkesinin tarihine basan özelliği." değerlendirmesinde bulundu.
"O AYNI ZAMANDA BİR DÜNYA ENTELEKTÜELİ"
Cemil Meriç'in yazılarına yansıyan özelliklerine de değinen Ümit Meriç, "O aynı zamanda bir dünya entelektüeli. Sadece kendi tarihimizi keşfetmekle kalmayalım, bir dünya vatandaşı olarak dünyanın yetiştirdiği bütün değerlere pencerelerimizi açalım mesajını veriyor Cemil Meriç. Hint edebiyatını kaleme alıyor ve Buda'nın getirdiği mesajı da ülke insana taşımak istiyor." dedi.
"Saint Simon/İlk Sosyolog-İlk Sosyalist" kitabından örnekle, babasının hem yerli hem evrensel bir düşünür olduğunun altını çizen yazar Meriç, "Glokal tabiri var günümüzde yani hem global hem lokal. Cemil Meriç bu açıdan hem bir dünya entelektüelidir hem de son derece değerli, sonuna kadar bizden olan bir mütefekkirdir." diye konuştu.
Ümit Meriç, babasının görme yetisini kaybettikten sonra dahi çalışmayı son derece seven ve vaktini boşa geçirmeyen bir kişi olduğunu vurgulayarak, şunları aktardı:
"Sabah 8.00 gibi kalkar, kahvaltı yapardı. 9.00'da gazeteler, dergiler okunurdu. 10.00-10.30 arası 'arkası yarın' programı vardı, bugünkü dizilere benzeyen. Onu mutlaka dinler, kahvesini içer ardından istirahat ederdi. Ondan sonra ciddi olarak kitapları üzerine çalışmaya başlardı. Öğlen yemeği hariç akşam aşağı yukarı 5.00-6.00'ya kadar devam ederdi mesai. Sadece ben okumadım. Bu 12 cildin yazılışında birçok insanın nefesi var."
Kendisinin yazdığı "Babam Cemil Meriç" adlı kitabın 57. baskısının yapıldığını belirten Ümit Meriç, babasının yazdığı eserlere okuma ve yazma anlamında katkıda bulunan tüm isimlerin kitapta yer aldığını kaydetti.
"HER KİTAP MEÇHULE GİDEN BİR MEKTUPTUR"
Ümit Meriç, babasının "Okunmuyorum evladım." dediğini dile getirerek, "Biliyordu ki her kitap meçhule giden bir mektuptur. Nitekim o meçhule giden kitaplar adreslerini buldu. Cemil Meriç bugün Türkiye'de kitapları bütün kitapçılarda raflarda dizili olan ve en çok okunan yazar." ifadelerine yer verdi.
Sosyal medyada zaman zaman ünlü isimlere atfedilen bazı yazı ve sözlerin yanlış olduğuna işaret eden Ümit Meriç, "Namazını kılan bir ferdin, bir insanın psikolojinin aydınlığına, zekatını veren bir toplumun da sosyolojinin ışığına ihtiyacı yoktur. Bu cümle internette babama ait olarak geçiyor. Halbuki bana ait bir cümle. Hiç önemli değil. Biz babamızdan o kadar çok şey öğrendik ve o bize o kadar çok şey nakletti ki bu cümlenin babama atfedilmiş olması sadece benim için sadece bir şereftir." şeklinde görüşlerini aktardı.
Sosyal bilimlerin birçok alanında araştırmalar yapan Meriç, "Balzac", "Hint Edebiyatı", "Saint Simon/İlk Sosyolog-İlk Sosyalist", "Dillerin Yapısı ve Gelişmesi", Sosyalizm ve Sosyoloji Tarihinde Pierre Joseph Proudhon:1809-1865", "İdeoloji", "Bu Ülke", "Umrandan Uygarlığa", "Kırk Ambar", "Bir Facianın Hikayesi", "Mağaradakiler", "Işık Doğudan Gelir", "Kültürden İrfana", "Jurnal I-II" ile "Sosyoloji Notları ve Konferanslar" eserleriyle çok sayıda makale ve çeviriyi Türk edebiyatına kazandırdı.
Antakya'ya göçmüş bir ailenin çocuğu olarak 12 Aralık 1916'da Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde dünyaya gelen usta edebiyatçı, hayatını kaybettiğinde 71 yaşındaydı.