Prof. Dr. Sadettin Ökten, İslam medeniyet tasavvurunda muhabbetin önemine değinerek, "İnsan, muhabbeti muhabbet ehlinden öğrenir. Bu öğrenme zihni bir öğrenme değildir. Muhabbet ehlinin terbiyesinden geçen, onunla ortak bir hayatı en azından bir müddet için birlikte yaşayan insan, muhabbet dediğimiz o manevi hazzı ağır ağır deneyimlemeye başlar." dedi.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) ve Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi (IIUM) iş birliğiyle düzenlenen "2. Uluslararası İslami Mimari Mirası Konferansı" (ISL@H 2019), İslami mimari alanında çalışan farklı ülkelerden uzmanları konuk ediyor.
FSMVÜ Topkapı Yerleşkesi'nde iki gün sürecek olan konferansa katılan Ökten, "İslam Medeniyet Tasavvurunda Sanat Eseri Üzerine Bir Deneme" başlıklı konuşma yaptı.
Sadettin Ökten, bireyin hayatta karşılaştığı nesne ve olguların her zaman iki boyutu olduğunun altını çizerek, şu bilgileri verdi:
"Bunlardan biri işlevsel boyut, diğeri ise simgesel boyuttur. İşlevsel boyut, isminden de anlaşılacağı üzere işe yarayan bir meseleyi çözen, hayatı kolaylaştıran bir hususa delalet eder. Simgesel boyut ise aklın ötesinde yer alan duygusal alanımıza hitap eder. Her nesne ya da eylemde her iki boyut da birlikte bulunur."
İşlevsel bir nesne ya da eylemin zihnen kolayca anlaşılıp kuşatılabildiğine işaret eden Ökten, buna karşılık simgesel boyutu ağır basan sanat eserinin ise zihnen kuşatılamadığına vurgu yaptı.
Prof. Dr. Ökten, tahlil için insanın iç dünyasında üç alanın bulunduğunu dile getirerek, "Bunlar içgüdü, akıl ve duygu alanlarıdır. Bunları birbirinden ayırmak imkansıza yakın bir zorluk içeriyor. Ancak şunu söylemek mümkündür ki insan eğitilebilen, daha doğrusu eğitilmesi gerekli olan bir mahluktur. Burada önemli olan bu eğitimin hangi esaslara ve kıstaslara göre verileceğidir." ifadelerini kullandı.
Çağımızda evrensel olma iddiası taşıyan iki büyük medeniyet tasavvuru olduğunu dile getiren Ökten, bunlardan birinin modernite diğerinin ise İslam medeniyet tasavvuru olduğunu aktararak, şöyle konuştu:
"İslam medeniyet tasavvurunda içgüdü kurallarla, akıl bilgiyle, duygu da sevgi veya daha doğru bir tabirle muhabbetle eğitilir. Konumuz sanat eserinin hitap ettiği duygu alanı olduğu için İslam medeniyet tasavvurunda bu alanın mürebbisini 'muhabbet' olarak gündeme getirmemiz gerekiyor. İnsan, muhabbeti muhabbet ehlinden öğrenir. Bu öğrenme zihni bir öğrenme değildir. Muhabbet ehlinin terbiyesinden geçen, onunla ortak bir hayatı en azından bir müddet için birlikte yaşayan insan, muhabbet dediğimiz o manevi hazzı ağır ağır deneyimlemeye başlar."
Sadettin Ökten, sözünü ettiği muhabbet ve nasihatin bir mürşidi kamilin tahtı terbiyesi altında gerçekleştiğini söyleyerek, "İslam medeniyet tasavvuruna mensup bir sanatkar, başlangıçta zanaat safhasından geçtikten sonra gerçek manada sanat eseri ortaya koymak niyetinde ve nasibindeyse, mutlaka kalbini temizlemek zorundadır. Bu sayede oraya Allah'ın ilahi güzelliğinin tecelli ettiği cemal bahçelerinden yansımalar düşer. Sanatkar sahip olduğu yetenekle bu ilahi lütufları fiziki alemde ortaya koyduğu eserlerle bütün insanlara sunmak görevini üstlenmiştir." dedi.
Sanat eserinin sihrinin ve cazibesinin sanatçının duygu dünyasının zenginleşmesinden, arınmasından ve durulaşmasından kaynaklandığını belirten Ökten, şöyle devam etti:
"Sanatkarın safiyet kesbederek cemal tecellilerine mazhar olan iç dünyası, onun yine ilahi bir lütuf olan yeteneği sayesinde İslam sanatına ait sanat eseri haline gelir. Bu esere muhatap olan herkes eserin simgesel yani duygu dünyasına hitap eden boyutundan etkilenir. Eserin sihri ve cazibesi, cemal tecellilerinin görülür hale gelmesinden başka bir şey değildir. Kanaatime göre İslam sanatının özü ve İslam medeniyet tasavvuruna mensup sanatkarın özgün kimliği de buradan gelmektedir." diye konuştu.
Türkiye, Malezya, Endonezya, İtalya, Bosna Hersek, Kosova, Ürdün ve Cezayir'den katılımcıların yer aldığı ISL@H 2019'a katılanlar, yarın tarihi yarımada gezisi ve Boğaz turuna katılacak.