Yeşilova Höyüğü'nde 2005 yılından beri devam eden kazı çalışmaları, 8 bin 500 yıl öncesindeki ilk Egelilerin yaşamına ışık tutuyor. 50 bin metrekarelik alanda Prof. Dr. Zafer Derin başkanlığında devam eden kazı çalışmaları çerçevesinde her geçen gün yeni buluntulara ulaşılıyor. Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Grafik Tasarımı Programı Tasarım Bölüm Başkanı Öğretim Görevlisi Korkut Ünal, İzmir'in ilk yerleşim yerindeki yaşama dair ulaşılan bilgiler doğrultusunda 'Bir Gün' adını verdiği eserde bin yıllık süreci resmetti. 2 metre 65 santimetre boyunda ve 45 metre uzunluğundaki illüstrasyon, kazı alanına bakan duvara yerleştirildi. Yeşilova Höyüğü Ziyaretçi Merkezi'ne gelen ziyaretçilerin müzeyi ve kazı alanını gezdikten sonra karşılaştıkları eser, M.Ö. 6 bin yılındaki yaşamı gözler önüne seriyor.
"Bin yıllık süreci bir güne sığdırdım"
Eserini anlatan Korkut Ünal, bir hikaye yazıp daha sonra görselleştirdiğini söyleyerek, "Neolitik dönemde üretilen çizim ve boyama teknikleriyle bağlantı kurabilmek için eserde kömür kalem kullandım. Öncelikle 7 metre boyutlarındaki kağıda resmedip, daha sonra dijital ortama aktardım. Eseri dijital ortamda boyarken höyüğün günümüz renklerinden ve doğal ortam renklerinden ilham aldım. Zafer Hoca, burada yaşayan halkın Bayraklı'ya gidip balık avlayıp geri dönmesinden bahsetmişti. Onun üzerine ben de hikayeye buradan başladım. Bin yıllık süreci bir günün içine sığdırarak anlattım. Resimde çok önemli olan bir pars figürü var. Onunla karşılaşıyorlar, onun avını alıp köye getiriyorlar. Köye gelirken hem midyeleri, balıkları hem de buldukları hayvanı getirirken diğerleriyle selamlaşıyorlar. Hayvancılık, tarım, kil ve seramik yapımı gibi detayları görüyoruz. En sonunda da iklim değişikliği yaşanmasıyla birlikte bu topraklardan göç ediyorlar" diye konuştu.
"Ege'nin ilk avcı toplumu"
Höyüğün tarihini anlatan Yeşilova Höyüğü Kazı Başkanı Prof. Dr. Zafer Derin, "8 bin 500 yıl öncesinden itibaren burada üst üste 10 köy kurulmuş. Köyler doğal afetler nedeniyle yıkılmış, tekrar kurmuşlar. Bin yıl boyunca burada yaşamışlar. Biz de İzmir'in ilk kültürünü, kim olduklarını, nasıl yaşadıklarını, nasıl bir çevre içinde bulunduklarını anlamaya çalışıyoruz. Buradaki sadece bir arkeolojik çalışma değil, aynı zamanda kentin içinde olması nedeniyle toplumla tarihi buluşturan, toplumun iyi bir çevre içinde yaşamasını sağlayan hem turizm hem kalkınma açısından olanaklar sunan bir proje. İlk Egeliler, balık ağlarıyla çipura avlamışlar ve bol miktarda kum midyesi, istiridye, deniz salyangozu gibi birçok ürünü toplamışlar. Bu anlamda Ege'nin ilk avcı toplumu diyebiliriz. Hayvancılık ve tarım da var. İlk ilkel buğdayı ve mercimeği burada yetiştirmişler. Ender bir örnek bulduk. Kilden küçük bir ev modeli. Belki de ilk mimarlar olarak güzel kırma çatılı bir ev modeli yapmışlar. İçine de bereket olması amacıyla buğday koymuşlar, dinsel bir obje olduğunu düşünüyoruz. Köyü planlayıp yerleşmişler. Köyün içine dereyi getirip, kenarını taşlarla çevirerek ıslah etmişler. Bir metre mesafeli evlerle güneşin yönüne göre yerleşmişler. Bu toplum, iklim değişimi nedeniyle M.Ö. 5 bin 600 civarlarında bu toprakları terk etmiş" dedi.
"Bir ilk"
'Bir Gün' adlı eserin arkeolojik açıdan öneminden bahseden Prof. Dr. Derin, şunları söyledi:
"Günümüze kadar korunmuş olan yapı kalıntıları içindeki yaşamın canlanmış bir şekli, bir aynası gibi. Anlatımı daha yüceleştiren, anlaşılır hale sokan, bir taraftan kalıntıya bakarken öbür taraftan yaşamı gördüğünüz bulunmaz bir sunum şekli. Arkeolojik alanlarda daha önce hiç rastlanmamış bir şey bu. Kazı alanında böyle bir eserin bulunması bir ilk diyebiliriz. Bu anlamda bütün arkeolojik alanlara örnek olacak bir çalışma. Bir antik kenti dolaşabilirsiniz ama bir şey anlamazsınız. Ancak burada baktığınız her şeyi size kimse anlatmasa bile anlatacak bir duvar resminiz var. Korkut hoca devasa bir resimle her şeyi anlatıyor. Kentin ilk yerleşim alanına böyle bir katkıda bulunmuş olması bizim için çok değerli."