Geçtiğimiz hafta Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa'nın kızamık salgını tehdidi ile karşı karşıya olduğu noktasında uyarıda bulundu. Bu yılın ilk yarısında Avrupa'da 41 binden fazla kızamık vakası görüldü, 37 kişi hayatını kaybetti. Kızamık salgını ile mücadelenin en önemli yolu 1960 yılından beri etkin bir şekilde kullanılan kızamık aşısı. Ancak ne yazık ki son birkaç yılda dünyada ciddi bir aşı karşıtı popülist hareket belirdi. Soner Yalçın gibi çok sayıda yazar bu fikirleri Türkiye'de yaygınlaştırdı. Bunun sonucunda bu yıl Türkiye'de 23 bin ailenin çocuğuna aşı yaptırmayı reddettiği tespit edildi. Sağlık Bakanlığı, bu ayın başında bu konuda özel bilgilendirici site kurmak zorunda kaldı. Peki, aşı karşıtları haklı olabilir mi? Çocuğumuza aşı yaptırmak onları otistik yapabilir mi? Ya da gerçekten aşılarda toksik zararlı maddeler var mı? Bu yazımızda bu iddiaları ele alacağız. Bu iddiaları ele almadan önce aşının önemine değinmek istiyorum. İnsanlık tarihinin en ölümcül hastalıklarından biri çiçek hastalığı idi. Sadece 20. yüzyılda 500 milyon insan bu hastalıktan hayatını kaybetti. Hastalanan her üç kişiden biri ölmekte, kurtulanların büyük çoğunluğu ise görme yetilerini kaybetmekte idi. Sadece 1967 yılında 15 milyon insan bu hastalıktan hayatını kaybetti, bunun üstüne Dünya Sağlık Örgütü aşılanma seferberliği başlattı ve çok değil 10 yıl içinde hastalık dünya sahnesinden kayboldu. Aşı, bir celladı tarihe gömdü. Ülkemizde 13 hastalığa karşı rutin olarak aşı hizmeti verilmekte, Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre bu sayede 14 bin 296 yavrumuzun ölümü engellenmektedir. Aşı faaliyetleri sonucunda 1998 yılından itibaren Türkiye çocuk felcinden arınmış, difteri, boğmaca, kızamık gibi 30 yıl önce can alan hastalıklar ciddi oranlarda ortadan kaldırılmıştır. 1980'den 2010'lara Türkiye'de beş ölümcül çocuk hastalığı yüzde 90 ila yüzde 100 oranında azalmıştır. Dolayısıyla sağlıklı bir toplum için aşı, olmazsa olmazdır. Aşı yaptırmamak sadece çocuğunuzun değil, özellikle bağışıklık sistemindeki sorunları yüzünden aşı olamayanların hayatını tehlikeye atar.
AŞI, OTİZME NEDEN OLMAZ
Aşı karşıtlarının en temel iddiası, aşının otizme neden olduğu. Bu iddia 1997 yılında İngiliz doktor Andrew Wakefield'ın Lancet dergisinde yayımlanan araştırmasına dayanıyor. Bu araştırmaya göre KKK aşısı (kızamık, kabakulak, kızamıkçık aşıları) otizm riskini arttırıyordu. Buraya kadar her şey doğru, ancak aşı karşıtları eksik bilgi veriyor. 2010 yılında Wakefield'ın makalesi yayından kaldırıldı, zira sonuçlar sadece 12 deneğe dayanıyor, çeşitli teknik hatalar içeriyordu. Ayrıca Wakefield'ın çeşitli şirketlerle finansal bağlantısı gizlenmişti. Aynı yıl Wakefield, etik gerekçelerden tıp lisansını kaybetti. 2013 yılında Amerikan Hastalık Kontrol ve Koruma Kurumu'nun yayımladığı rapora göre otizm ve aşı arasındaki ilişkiyi inceleyen tam 20 farklı çalışma yapıldı. Hepsi de arada bir bağ olmadığı sonucuna vardı. Her ne kadar otizmin nedenleri tam olarak saptanamasa da, aşıdan çok daha önce hatta anne karnında bile otizmin geliştiğini gösteren bulgular mevcut. Yani otizmin kaynağının aşı olduğu iddiası yanlıştır. Bebeklerin bağışıklık sisteminin birden fazla aşıyı kaldıramadığı, bunun çocuklar üstünde ciddi zararlar bırakabileceği iddiası da yaygındır. Ancak bu iddia da komik derecede yanlıştır. Bebeklerin bağışıklık sistemi zannedildiğinden güçlüdür. Bebek vücudundaki antikor sayısına bakarak bebeğin rahatlıkla 10 bin tane aşıya bile dayanabileceğini söyleyebiliriz. Bebekler her gün yüzlerce bakteri ve virüsle karşı karşıya kalırlar ve bağışıklık sistemleri ile bunları devre dışı bırakırlar.
ALERJİYE YOL AÇMA İHTİMALİ MİLYONDA BİR
Aşıların formaldehit, alüminyum ya da cıva gibi zehirli kimyasallar içerdiğini ve bunun çocuklarımıza çeşitli zararlar verdiğini söyleyenler vardır. Bu kimyasalların aşıda bulunabileceği doğrudur, ancak bu nedenden aşıların zararlı olduğu iddiası bilimsel değildir. Formaldehit, yüksek dozda zehirlidir, ancak az miktarda zararsızdır. Vücut metabolizmamız ve sindirimimiz aşıdan aldığımızdan çok daha yüksek miktarda formaldehit üretir. Yani bu zaten vücudumuzda bulunan ve kolayca atılan bir kimyasaldır. Alüminyum, aşının etkisini arttırmak için aşıya katılabilir. Ancak yine, aşı ile aldığımız alüminyum halihazırda vücudumuzda bulunan alüminyumdan daha fazla değildir. Ortalama her insan günlük 3-10 mg alüminyuma maruz kalır, bunun yüzde 1'i kana geçer. İşte aşı ile aldığımız alüminyum, bu dozu hiçbir zaman aşmaz. Bütün aşılarını yaptıran bir bebeğin maruz kaldığı toplam alüminyum, bir adet levrek yerken alınan alüminyumdan azdır. Bazı aşılarda cıva içeren bir bileşik olan thimerosal ya da etil cıvanın olduğu doğrudur. Ancak cıva kendi başına çok tehlikeli, nörotoksik bir element olsa da, organik bir molekül olan etil ile birleşmesi sonucunda ortaya çıkan etil cıva 4-9 gün içinde kolayca vücuttan tamamen atılan güvenli bir maddedir. Tehlikeli olan saf cıva ya da metil cıvadır ancak bunlar aşılarda bulunmaz. Aşıların alerjiye yol açabileceği gerekçesiyle yapılmaması gerektiğini söyleyenler vardır. Bu da doğru, ancak eksik bir bilgi. KKK aşısının alerjiye yol açma ihtimali 1-2 milyonda 1'dir. Diğer taraftan aşının bağışıklık kazandırdığı kızamık hastalığından ölme ihtimaliniz 500'de 1, sağırlık yapan enfeksiyon kapma ihtimaliniz 10'da 1'dir. Bu rakamların ise aşı karşıtlığını desteklemediği açıktır. Aşıların domuz ürünleri içerdiği ve dolayısıyla dinen sakıncalı olduğu ise bir şehir efsanesi. Aşılarda hiçbir domuz ürünü mevcut değildir. Sonuç olarak aşıların zararlı olduğunu düşünmek için hiçbir bilimsel gerekçe yoktur. Velilere tavsiyem Sağlık Bakanlığı'nın ve hekimlerimizin tavsiye ettiği zorunlu aşıları yaptırmalarıdır. Çocuklarımızın hayatı riske atılamayacak derecede değerli. Bana göre aşı karşıtlığı, aşılması gereken bir cehalettir.