Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet İlkin Naharcı, yaptığı açıklamada, yaşlanma ile beslenme alışkanlıklarında değişiklikler olduğunu hatırlatarak, hastalıklar, tat ve koku alma duyusunun azalması, diş kaybı, yiyecek temininde problemler, engellilik ve hareket kısıtlılıkları, çok sayıda ilaç kullanma, bunama ve depresyon gibi hastalıklar ile beslenme ile ilgili bilinen yanlış inanışların beslenme bozukluğu riskini arttırdığını söyledi.
Yaşlıların beslenme bozukluğu neticesinde gelişebilecek hastalıklara gençlere göre daha duyarlı olduğunu belirten Naharcı, şöyle devam etti:
"65 yaş üstü bireylerde, hemen hemen her 5 yaşlının birinde beslenme problemi görülebilmektedir. Yaşlılık döneminde, kronik hastalıklar ve beslenme sorunları arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. İyi beslenememe sonucu zayıflık, enerji ve protein alımında azalmaya bağlı ortaya çıkmaktadır. Bu durum, hastalıkların ortaya çıkışını kolaylaştırır, vücut direncini azaltır, kemik kırıkları riskini arttırır ve sonuçta yaşam kalitemizi düşürebilir. Aşırı beslenme neticesinde gelişebilecek şişmanlık ise şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp-damar hastalıkları ve kanser gibi kronik hastalıklara yol açabilir, ayrıca hareket kısıtlılığı ile beraber kazalara ve düşmelere neden olabilmektedir."
Naharcı, sıvı kaybının yaşlılarda sıklıkla görülebildiğini ifade ederek, bu durumun yetersiz sıvı alımı veya fazla kayıp neticesinde gelişebildiğini, yaşlılık döneminde susama duygusunun azalması, kaybedilen suyun yerine yeteri kadar geri alınmaması ile ölüme kadar varabilen ciddi sağlık problemleri oluşabildiğini söyledi.
Su kaybının genelde enfeksiyonlar, kabızlık ilaçları ve idrar söktürücü ilaçların kullanımı neticesinde oluşabildiğini dile getiren Naharcı, yetersiz sıvı alımının bunama hastalığı, aşırı idrara çıkıp altına kaçırma korkusu ve fiziksel kısıtlılıklar gibi hallerde görülebildiğini belirtti.
Naharcı, yaşlılarda vitamin eksikliklerine sıklıkla rastlandığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Yaşlılık döneminde dengeli beslenebilmek için günlük öğünler atlanılmamalıdır. 3 ana öğün haricinde, 3 ara öğün yapılmalıdır. Bu sayede, öğünlere düşen yiyecek miktarları azaltılarak sindirim güçlüklerinin önlenmesi sağlanabilir. Her ana öğünde et ve süt ürünleri, sebze, meyve ve tahıl bulunmalı, besin çeşitliliğinin sağlanmasına çalışılmalıdır. Salata en az 1 öğüne eklenmelidir. Posalı gıdaların tüketilmesine çalışılmalıdır. Beyaz ekmek yerine kepekli veya tam tahıllı ekmek, pirinç pilavı yerine bulgur pilavı tercih edilmelidir. Günde en az 8-10 bardak su tüketilmelidir. Kalsiyum içeriği yüksek gıdalar (süt, peynir, yoğurt) öğünlerde bulunmalıdır Omega-3 yağ asiti içeren balık haftada en az 2 kez, fındık, keten tohumu, semiz otu ve ceviz beslenmeye eklenmelidir. Katı yağların tüketiminden uzak durulmalı, zeytinyağı tüketimi arttırılmalıdır. Aşırı tuz tüketiminin yüksek tansiyon ve damar hastalıkları sorunlarına neden olabileceği için tuz tüketimi sınırlı olmalıdır. Tatlı olarak, az şekerle hazırlanmış sütlü ve meyveli tatlılar tercih edilmelidir. Fast food türü yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Kefir, yoğurt ve probiyotik ürünler bağışıklık sistemini güçlendirdikleri, hastalık yapıcı mikroorganizma yapımının engelledikleri için günlük beslenmede yer verilmelidir. Özellikle ana öğünleri tüketirken aile bireyleri ile beraber olunması, yalnız başına kalınmaması yaşlıda beslenmeye önemli katkı sağlamaktadır."
"HER 3 YAŞLININ 1'İNDE ÇOK İLAÇ KULLANIMI VAR"
Naharcı, yaşlı bireylerde çoğu hastalıkların tedavisinde ve önlenmesinde ilaç kullanımı gerektiğini, bu durumun yaşlı bireylerin "çok ilaç kullanımına" (Polifarmasi) maruz kalma risklerini de arttırdığını ifade ederek, kronik hastalıkların çokluğu ve farklı doktorlar tarafından muayene edilmenin, yaşlılarda "çok ilaç kullanımına" yol açabildiğini belirtti.
Genellikle 5 ve üzeri ilaç kullanımının "çok ilaç kullanma" olarak kabul edildiğini söyleyen Doç. Dr. Naharcı, "Birçok yaşlı hasta, anlaşılması ve uyum sağlaması güç ilaç doz uygulamaları ile karşı karşıya kalmaktadır. Yaşlı bireyin birden fazla hekime muayene için başvurması ve bu hekimlerin birbirleriyle iletişiminin olmaması, ilaç listelerinin hastalarda veya elektronik ortamda bulunmaması ve kişinin fazla ilaç kullanmaya istekli olması altta yatan sebeplerdir. Ülkemizde yapılan çalışmalarda, 65 yaş üstü her 3 yaşlının 1'inde çok ilaç kullanımı var." ifadelerini kullandı.
Naharcı, ilaç sayısının fazla olmasının, ilaçların yan etki riskini ve birbirleriyle etkileşime girebilecek ilaçların birlikte kullanım oranlarını arttırabileceğini sözlerine ekledi.