İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Kliniği Eğitim ve İdari Sorumlusu Doç. Dr. Sevda Şener Cömert, tüberkülozun kendisini fark ettirmeden ilerleyen ve dünyada hala en çok ölüme sebep olan hastalıktan biri olduğunu ifade etti.
Doç. Dr. Cömert, tüberkülozun, solunum yoluyla kolayca bulaşabilen bir mikrop nedeniyle ortaya çıkan bakteriyel ve bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığı olduğunu aktararak, hastalığın en sık akciğerlerde olmak üzere bütün organlarda görülebildiğini bildirdi.
Tedavi edilmeyen veya yetersiz tedavi edilen hastalarda ölüme yol açabilen sorunun, günümüzde tıp biliminin ilerlemesiyle kolayca tedavi edilebildiğini, hastalarda yüzde yüze yakın iyileşme sağlanabildiğini vurgulayan Cömert, şunları kaydetti:
"Tüberküloz insandan insana sadece hava yolu ile bulaşır, bunun dışında kişinin kullandığı havlu, çatal, bıçak ya da yiyeceklerle bulaşmamaktadır. Tüberküloz mikrobunun en önemli kaynağı, tedavi görmemiş akciğer tüberkülozlu hastalardır. Tüberküloz hastalığı grip, nezle gibi kolaylıkla bulaşmaz. Tedavi altında olmayan, hala basil saçan bir hasta ile uzun süre kapalı bir yerde birlikte yaşanırsa hastalık bulaşabilir. Bu nedenle hastalık genellikle aynı evde birlikte oturanlara ya da yakın arkadaşlara bulaşır. Hasta olan kişiler konuşurken, öksürürken veya hapşırırken ortama yayılan damlacıklar yolu ile mikroplar havaya saçılır. Sağlıklı kişiler bu mikropları solunum yolu ile alırlar ve enfeksiyona yakalanırlar. Fakat enfeksiyonu alan her kişide hastalık gelişmez. Tüberküloz hastalığının ortaya çıkması için kişinin vücut direncinin düşmesi gerekmektedir. Eğer vücut direnci yeterliyse vücut o enfeksiyonu alır, kendi bağışıklık sistemiyle o mikrobu sınırlandırır."
"VÜCUT DİRENCİNE DİKKAT"
Doç. Dr. Sevda Şener Cömert, tüberküloz mikrobunun vücutta bulunduğunu ama hastalığa neden olmadığını ancak kişinin vücut direnci düşükse o zaman organlara saldırdığını ve hastalığın ortaya çıktığını anlatarak, şöyle devam etti:
"Yaşlılar ve çocuklar vücut dirençleri daha düşük olduğu için hastalığa açıktır. Uykusuzluk, beslenme bozukluğu, stres, içki ve sigara gibi etkenler de vücut direncini düşürmektedir. Bunların dışında operasyon geçirenler, böbrek, karaciğer, kalp hastaları ve diyabetliler, KOAH, astım gibi rahatsızlıkları olan hastalar ayrıca kortizon ve kanser ilaçları kullanan kişilerde tüberküloza yakalanma riski bulunmaktadır. Tüberküloz sinsi bir şekilde ilerleyebilir ve aylar boyunca belirtileri anlaşılamayabilir. Hastalığın en fazla görülen belirtisi uzun süren öksürüktür. Ayrıca akşamları yükselen ateş, gece terlemesi, iştahsızlık, kilo kaybı, halsizlik, sürekli yorgunluk hissi ve öksürük ile gelen kanlı balgam, göğüs ağrısı tüberküloz belirtileridir. Belirtiler hafif başlar ve yavaş yavaş ilerler. Dolayısıyla aylar boyunca belirtiler fark edilemeyebilir. Eğer tüberküloz hastalığı akciğerde bir yara şeklinde ise kanlı balgam ya da direk öksürükle kan gelmesiyle de kendini gösterebilir. Belirtiler genellikle hafif başlar ve yavaş yavaş ilerler. Bu nedenle, hastalar doktora başvurmakta gecikir."
"TEDAVİDE İSTİRAHAT, DOĞRU BESLENME VE UYKU ÖNEMLİ"
Tüberkülozlu hastalarla aynı evde oturan yakınlarının mutlaka Verem Savaşı Dispanserlerine başvurması gerektiğine dikkati çeken Cömert, gereken kişilere de koruyucu ilaç tedavisi verilebildiğini aktardı.
Cömert, tüberkülozun tedavisinde istirahat, doğru beslenme ve uyku düzeninin önemine değinerek, "Sigaradan ve alkolden uzak durulması şarttır. Tedavide en önemli nokta, hastanın ilaçlarını her gün uygun dozda ve düzenli olarak içmesidir. Ayrıca tüberküloz hastalarının evinin iyi havalandırılması gerekmektedir. Güneş ışınları havadaki tüberküloz mikrobunu öldürmektedir. Havasız ve oksijeni az yerlerde bu mikrop daha çabuk çoğalmaktadır." ifadelerini kullandı.