Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Endokrinoloji Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Serap Demircioğlu Turan, muhabirine yaptığı açıklamada, kan şekerinin vücuda zarar verecek oranlarda yükselmesinin, şeker hastalığı veya diyabet olarak tanımlandığını dile getirdi.
Turan, pankreastan salgılanan insülin hormonunun tam veya göreceli olarak eksikliğinin kan şekerinin yükselmesine neden olduğunu belirterek, "Normalde vücudumuzdaki hücreler, yaşamlarını ve görevlerini sürdürebilmek için gerekli enerjiyi kandaki şekeri kullanarak sağlar. Enerji kaynağı şeker ancak insülinin varlığında hücre içine alınarak kullanılabilir. İnsülin eksikliğinde besinlerle alınan veya vücudumuzun ürettiği glikoz hücreler tarafından kullanılamadığı için birikmeye başlar ve kan şekerini yükseltir. Kan şekeri 180 mg/dl'nin üzerine çıkınca da idrarda atılmaya başlar." diye konuştu.
İdrarda atılan şekerin vücuttan fazla miktarda su çekerek idrar miktarında artışa, sık idrara çıkmaya, hatta çocuklarda idrar kaçırmaya yol açtığını anlatan Turan, vücuttan idrarla kaybedilen fazla sıvının da susuzluk hissini tetikleyerek, çok su içmeye neden olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Turan, insülin eksikliğinin aynı zamanda keton denen asitlerin yapılmasına neden olduğunu ve kanda asit miktarının artmasına ve çok yüksek şeker değerleri ketoasidoz denen ağır bir tabloya neden olabildiğine dikkat çekerek, "Şeker hastalığı, çok su içme, çok idrara çıkma, kilo kaybına sebep olur ve tedavi başlanmaz ise şeker komasına gidebilir." dedi.
"ÇOCUKLUK ÇAĞINDA DA GÖRÜLÜR"
İnsülinin pankreasta bulunan adacık hücrelerinde yapılarak, kan şekerine göre uygun miktarda kana verildiğini belirten Turan, "Bu özel ,hücreler her saniye kan şekerini ölçüp kana insülin verir ve bu nedenle sağlıklı kişilerde kan şekeri yükselmez. Şeker hastası olan bir çocukta ise tedavi parmaktan kan şekeri ölçümü yapıp, kan şekeri ve alınan besinlere göre dışarıdan insülin vererek sağlanır ve bu şekilde kan şekeri dengelenmeye çalışılır." diye konuştu.
Toplumda, şeker hastalığının erişkin hatta yaşlı hastalığı olduğuna dair genel bir kanı olduğunu belirten Turan, şöyle devam etti:
"Sanılanın aksine çocukluk çağında ve hatta yenidoğan bebeklerde de şeker hastalığı görülür. Yenidoğanlarda ve bebeklerde insülin yapımı veya salgılanması ile ilişkili genetik bozukluklar, şeker hastalığına sebep olur ve ileri genetik testlerle sebep anlaşılabilir. Çocuklarda ise diyabet çeşitli çevresel ve bünyesel nedenler sonucu pankreasın insülin üreten hücrelerinin harap olması sonucu gelişir. Enfeksiyonlar gibi bazı tetikleyici faktörlerin bünyesel yatkınlıkla buluşması sonucu çocukluk çağı şeker hastalığı veya tip 1 diyabet görülür. Çocuklarda en sık gördüğümüz şeker hastalığı türü, tip 1 diyabettir."
"GENELLİKLE 10 YAŞ VE ÜSTÜNDE GÖRÜLÜYOR"
Prof. Dr. Turan, "erişkin tipi diyabet" de denen tip 2 diyabette, asıl problemin şişmanlık ve insülin direnci olduğunu ifade ederek, çocuklarda şişmanlığın artması sonucu, son yıllarda çocuk yaş grubunda da tip 2 diyabet görülme sıklığının arttığını vurguladı.
Şişman çocuklarda tip 2 diyabetin genellikle 10 yaş ve üstünde görüldüğünü dile getiren Turan, "Daha ağır şişmanlıklarda ve aile bireylerinde tip 2 diyabet bulunması halinde, daha küçük yaşlarda da görülebilmektedir. Hem tip 1 diyabet hem de tip 2 diyabet için genetik yatkınlık söz konusu olmakla birlikte, aile bireylerinde tip 2 diyabet bulunan çocuklarda şişmanlık olması halinde, tip 2 diyabet gelişimi ciddi oranda artar." diye konuştu.
Şeker hastalığı olan hamilelerin şekerinin kontrol altında olmaması ve aşırı kilo alımının, bu hamilelikten doğan çocuklarda ileride kilo fazlalığına ve diyabete yatkınlık yaratabildiğine işaret eden Turan, ancak anneye yapılan şeker yüklemesinin bu durumla ilişkisinin olmadığını ve zararının da bulunmadığını söyledi.
"TEDAVİ, EGZERSİZ, DİYET VE AĞIZDAN ALINAN ŞEKER İLAÇLARIYLA YÜRÜTÜLÜYOR"
Tip 2 diyabette tedavinin, egzersiz, diyet ve ağızdan alınan şeker ilaçları ile yürütüldüğünü anlatan Turan, tanı anında ve ilerleyen dönemlerde insüline ihtiyaç duyulabildiğini belirtti.
Prof. Dr. Turan, tip 2 diyabetlilerin çoğunda pankreasın insülin üretimi devam ettiği için ağızdan alınan şeker ilaçlarının tedavide kullanılabildiğine, ancak tip 1 diyabette pankreasın insülin üreten hücreleri tamamen harap olduğu için bu durumun mümkün olmadığına dikkat çekerek, şunları kaydetti:
"Tip 1 diyabetlilerin, diyabetli çocukların dışarıdan enjeksiyon ile insülin almaları gerekmektedir. Ayrıca tip 1 diyabeti vücuttan tamamen uzaklaştıracak, yani vücudun yeniden kendi insülinini yapmasını sağlayacak yaygın bir tedavi bugün için mümkün değildir. Ancak, vücudun ihtiyacı olan insülini dışarıdan enjeksiyon ile vererek kan şekerini istenilen düzeylere indirmek mümkündür ve insülinin yanı sıra dengeli bir beslenme ve aktivite planı ile çocuklar tamamen normal ve aktif bir yaşam sürdürebilmektedirler. Tip 1 diyabetli çocuklar tamamen sağlıklı olup, arkadaşlarından tek farkları yemek öncesi kan şekerine bakıp, kan şekerine insülin enjeksiyonu yapmalarıdır. Tedavi ile kan şekerleri kontrol altında tutulan tip 1 diyabetlilerde şekere bağlı uzun dönem göz, böbrek, damar hastalığı olasılığı azdır ve tip 2 diyabetlilerden daha düşüktür."