Medicana International İstanbul Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Füsun Tokatlı, Dünya Kanser Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, kanserin, dünya genelinde giderek artan bir sağlık problemi olduğunu belirterek, hastalığın toplumlarda önemli bir sosyoekonomik yüke, bireylerde de maddi ve manevi kayıp ve zorluklara yol açtığını ifade etti.
Bunun yanı sıra kanserin önemli bir kısmının önlenebilir olmasının bu konuya verilen önemin de giderek artmasına yol açtığını dile getiren Tokatlı, bu amaçla belirlenen "Dünya Kanser Günü"nde, hastalıkla ilgili farkındalık ve bilinç düzeyinin artmasını sağlamak, bu mücadelede önemli bir adım olan doğru bilinen yanlışlardan kurtulmak ve doğruların herkese ulaşmasını hedeflemek amacıyla dünya genelinde çeşitli etkinlikler düzenlendiğini aktardı.
Füsun Tokatlı, "Dünyada her yıl 17 milyon kişinin yakalandığı ve 8,2 milyon kişinin ölümüne sebep olan kanser, tüm insanları etkilemektedir. ABD'de 2017'de kansere yakalanan hasta sayısı 1 milyon 700 bindir. Türkiye'de ise bu rakam 160 bindir. Erkeklerde, kadınlara göre yüzde 20 daha fazla kanser görülmektedir. Kanserde benzer seyir devam ettiği takdirde, 2030'da 22 milyon yeni vaka ortaya çıkması beklenmektedir." diye konuştu.
OBEZİTE KAYNAKLI KANSERLER EN ÇOK KADINLARI VURUYOR
Türkiye'deki en son resmi rakamlar değerlendirildiğinde bir yıl içerisinde yaklaşık 96 bin 200 erkek ve 67 bin 200 kadına kanser teşhisi konulduğunun tahmin edildiğini ifade eden Tokatlı, şu bilgileri verdi:
"Bir yıl içinde yaklaşık 17 bin kadına meme kanseri teşhisi konulmuştur. Obeziteye bağlı gelişen kanserlerin sayısı 6 bin civarında tahmin edilmektedir. Obezitenin etken olduğu kanserler daha çok kadınları etkilemektedir. Obezite, meme, yumurtalık ve rahim kanserlerinde en önemli risk faktörüdür. Türkiye ve dünyada en sık görülen ilk üç kanser türü erkeklerde; akciğer, prostat, bağırsak (kolorektal) kanserleri. Kadınlarda; Türkiye'de meme, tiroid ve bağırsak iken dünyada meme, bağırsak ve rahim ağzı (serviks) kanserleridir. Çocuklarda ise ilk sırayı tüm dünyada lösemiler almakta olup, merkezi sinir sistemi tümörleri ve lenfomalar bunu takip etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü'nün önerisiyle birlikte ülkemizde de ilk sıralarda yer alan meme, rahim ağzı, bağırsak kanserleri için toplum tabanlı tarama programları yürütülmektedir. Tüm kadın kanserleri vakaları içerisinde, taranan kadın kanseri türlerinin payı yüzde 35'tir. Erkek kanserleri içinde ise bağırsak kanseri yüzde 10 civarında üçüncü sırada yer almaktadır."
Rahim ağzı kanseri taramasının 30-65 yaş aralığındaki kadınlarda, 5 yılda bir kez pap smear testi ile HPV DNA testi, kolorektal kanser taramasının ise 50-70 yaş aralığındaki erkek ve kadınlarda 2 yılda bir gaitada gizli kan testi ve 10 yılda bir yapılan kolonoskopiyle tekrarlandığını aktaran Tokatlı, meme kanseri taramasının da 40-69 yaş aralığındaki kadınlarda 2 yılda bir mamografi filmi çekilerek gerçekleştirildiğini söyledi.
Prof. Dr. Tokatlı, toplum tabanlı kanser taramalarının, 81 ilde bulunan 208 Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) aracılığıyla gerçekleştirdiğini, 2016'da 2 milyon 17 bin 128 kişinin meme, 2 milyon 898 bin 424 kişinin rahim ağzı, 1 milyon 708 bin 25 kişinin de bağırsak kanseri tarama programlarına dahil olduğunu aktardı.
KANSERLE MÜCADELEDE AKILLI İLAÇ SİLAHI
"Günümüzde kanser tedavisindeki gelişmeler pediatrik kanserlerinin yüzde 80'inin, erişkin kanserlerinin de yüzde 60'ının tedavi edilebilir olmasını sağlamıştır." diyen Tokatlı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özellikle son yıllarda akıllı ilaç denilen kanser hücresine ve tipine özgü ilaçların geliştirilmesi sayesinde bireyselleştirilmiş tedaviler, immünoterapi ile tedavi sonuçlarında elde edilen ilerlemeler ümit vaat etmektedir. İmmünoterapi, vücudun kendi savunma mekanizmasının kullanılmasıyla kanserin tedavi edilmesi esasına dayalı bir tedavi şeklidir. Yakın zamanda akciğer kanseri, rahim ağzı kanseri için geliştirilen aşı tedavileriyle kanserin önlenmesinde yüz güldürücü sonuçlar rapor edilmektedir. Son yıllarda, radyoterapi tekniklerindeki gelişmeler sayesinde de kritik organlara zarar vermeden tümörlü bölgelerde daha yüksek dozlara çıkılabilmiş ve kontrol oranlarında artış sağlanmıştır.
PET-BT rehberliğinde yapılan planlamalar sayesinde kanserli bölgeler hedeften vurulmaktadır. Proton tedavileri ülkemizde olmasa da özellikle çocukluk çağı tümörlerde ve bazı özel yerleşimli (göz dibi gibi) tümörlerin tedavisinde başarı sağlayan bir tedavi olarak dünyada kullanılmaktadır. Tedavilerdeki ve erken tanı tarama yöntemlerindeki gelişmelerin yanı sıra bireyler de kanser riskini azaltmak için sağlıklı yaşam tarzı seçimleri yapabilir. Sigarayı bırakmak, fiziksel olarak aktif olmak, aşırı kilolu veya şişman olmamak, sağlıklı yiyecek ve içecek seçmek, kırmızı et alımını sınırlamak ve işlenmiş etten kaçınmak, alkol tüketiminin azaltılması, güneş ve solaryum gibi diğer kaynaklardan gelen ultraviyole radyasyona maruziyetin azaltılması gibi unsurlar önemli başlıklar arasında bulunmaktadır."