Dünyada her yıl 17 milyon kişi kansere yakalanıyor. Ülkemizde ise bu sayının yaklaşık 160 bin civarında olduğu biliniyor. Günümüzün yaşam ve beslenme şekilleri nedeniyle bu rakamların her yıl daha da artacağı tahmin ediliyor.
Bu anlamda yanlış beslenme ve kilo artışının obeziteye yol açarak kolon kanseri, meme kanseri, rahim kanseri gibi hastalıkları tetiklediğini vurgulayan Bahçeşehir Üniversite Hastanesi Medical Park Göztepe Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bala Başak Öven, kanserden nasıl korunulabileceği hakkında bilgilendirmede bulundu.
"Çok sıcak çay içimi ve işlenmiş et tüketimi yemek borusu kanserine yol açabilir" diyen Prof. Dr. Bala Başak Öven, "Tütsülenmiş gıdalar mide kanseri için riski artırır. Yine işlenmiş et, çok yüksek ısıda pişen ya da direkt ateşle temas eden et türü beslenmenin de kolon kanserine yol açtığı tespit edilmiştir" ifadesini kullandı.
Kanserden korunmak için beslenme konusunda yapılması gerekenlerin altını çizen Prof. Dr. Öven, özellikle kolon kanseri, meme kanseri, rahim kanseri gibi hastalıkların obezite ile ilişkili olduğunu, yanlış beslenme ve kilo artışının bu kanserleri de tetiklediğini belirtti.
"Bununla beraber çok sıcak çay içimi, işlenmiş et tüketimi yemek borusu kanseriyle ilişkili iken tütsülenmiş gıdalar mide kanseri için riski artırır" diyerek sözlerine devam eden Prof. Dr. Öven, "Yine işlenmiş et, çok yüksek ısıda pişen ya da direk ateşle temas eden et türü beslenme de kolon kanseriyle ilişkili bulunmuştur" dedi.
GÜNDE 2.5 PORSİYON MEYVE ÖNERİSİ
Amerikan Kanser Derneği'nin kanserden korunmak için hergün2.5 porsiyon meyve ve sebze tüketimini önerdiğini söyleyen Prof. Dr. Öven, her besin grubunun yeterli ölçüde tüketilmesi gerektiğini de vurgulayarak şu tavsiyelerde bulundu:
"Protein kaynağı olan besinlerin tüketimi özellikle kanser tedavisi süresince artırılmalıdır. Yağlar, vücudun enerji ihtiyacını karşılar. Doymamış yağların kullanımı tercih edilmelidir. Mineraller veselenyum, anti-kanserojen olup deniz ürünlerinde bol bulunur. Çinko ay çekirdeği, su ürünleri, etler, mantar, yumurta ve kuru baklagillerde bulunur. Yeterli düzeyde çinko alımı, A vitamininin etkisini ve savunma sistemini güçlendirerek kansere karşı koruyucudur. Kalsiyum, kemik gelişimi ve sağlığı için en önemli besin ögesidir. Kalsiyumun en iyi kaynağı süt, yoğurt, peynir, dondurma, yeşil yapraklı sebzeler ve kuru baklagillerdir. Kalsiyum, kemik ve kalın bağırsak kanser riskini de azaltır."
"UN, TUZ VE ŞEKER İÇİN BİLİMSEL DAYANAK YOK"
Kanser hastalığının doğrudan şeker, un, tuz ile ilişkili olabileceği konusunda pekçok spekülasyon bulunduğunu ancak bir bilimsel dayanağı olmadığını ifade eden Prof. Dr. Öven şöyle konuştu:
"Şeker ve şekerli gıdaların besleyici değeri oldukça düşüktür, bunları yüksek oranda yemek doyum sağlayabilir, besleyici değeri yüksek olan gıdaların yeterli oranda tüketilmesini engelleyebilir. Bunun dışında şeker ve sütün kanser hücresine olumsuz etkileri söz konusu değildir."
HAFTADA BİRKAÇ ÖĞÜN KIRMIZI ET
Kırmızı etin haftada birkaç öğün yenmesi, yüksek şeker ve yağ içeren yiyeceklerden uzak durulması gerektiğini belirten Prof. Dr. Öven, ayrıca günde 2 lt civarında su içilmesi önerisinde bulundu.
Prof. Dr. Öven, "Hormon bağımlı meme kanserinde düşük de olsa östrojen kapsayan soyadan kaçınılması yararlı olabilir.Zencefil, çörek otu,ısırgan gibi ek besinlerin kanser tedavisinde kanıta dayanan bir yararı gösterilememiştir. Sadece zencefilin ilaçlara bağlı bulantıyı azalttığı gösterilmiştir" dedi.
Doğru beslenme konusunda bilgilendirmede bulunan Prof. Dr. Öven, "Her öğünde porsiyonunuzun yarısı meyve ve sebzeden oluşmalı.Aralarda marul, domates, soğan, fasulye veya diğer sebzeler ile hazırlanmış sandviçler tercih edilebilir. Domates sosu ve ekstra sebze kullanılarak hazırlanmış makarna veya sebze çorbası tercih edin.Ev dışında yemek yenecekse vejeteryan beslenme tercih edilmeli.Çalışma ortamınızda şeker ihtiyacınız için kuru meyve bulundurun" diye açıklamada bulundu.
FARKLI TESTLERLE ERKEN TESPİT MÜMKÜN
Kanser semptomları ortaya çıkmadan yapılan tarama testlerinin erken tanı konulmasını sağlayarak hayat kurtarıcı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Bala Başak Öven, günümüzde 5 farklı kanser türünü tarama testleriyle erken tespit etmenin mümkün olduğunu belirtti.
Meme Kanseri'nde Amerikan Kanser Birliği'nin önerileri doğrultusunda 40 yaşından sonra tüm kadınlara yılda bir mamografi ile tarama önerildiğini belirten Prof. Dr. Öven, "Kolon kanserinde 50 yaşından sonra her 10 yılda bir kolonoskopi ile tarama önerilir. Taramaya 75 yaşına kadar devam edilir. Ailesinde kolon kanseri görülenler taramaya 40 yaşından itibaren başlamalıdır. Rahim ağzı kanserlerinde taramaya 21 yaşında başlanır. 21-29 yaş arasında her 3 yılda bir vajinal smear testi, 30-65 yaş arasında ise smear testi beraberinde HPV testinin 5 yılda bir yapılması önerilmektedir. Eğer rahim ve yumurtalıklar ameliyatla alındıysa taramaya gerek yoktur. Akciğer kanserinde de 55-74 yaş arasında, aktif sigara içicisi olan veya 15 yıldan daha kısa süre içinde sigarayı bırakmış olan kişilerde yıllık düşük doz akciğer tomografisi ile tarama önerilir. Prostat kanserinde ise standart tarama önerilmese de aile öyküsü olan veya genetik yatkınlığı olan bireylerde 50 yaşından sonra, PSA kan testi ve rektal muayeneyle tarama yapılabilir" dedi.