Prof. Dr. Selda Erensoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2009'da kurulan derneklerinin, mikrobiyolojik hastalıklar konusunda çalışmalar yaptığını, Edinilmiş Bağışıklık Eksikliği Sendromu (AIDS) hastalığının da çalışma konularından biri olduğunu dile getirdi.
HIV'in korunmasız cinsel ilişki, enjektör paylaşımı, HIV ile enfekte kan ve kan ürünleri transfüzyonu veya anneden bebeğe gebelik döneminde, doğum sırasında veya doğum sonrasında emzirmeyle bulaşabildiğini anlatan Erensoy, hastalığın ölümcül sonuçları olduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Erensoy, HIV'den korunmak için henüz bir aşının bulunamadığını belirterek, şunları kaydetti:
"HIV'de erken tanı ve tedavi çok önemli. Çok etkili ve başarılı ilaç seçenekleri var. Hastanın yaşam kalitesinin artmasına hem de virüsü baskılamaya yardımcı oluyor. HIV doğru zamanda erken olarak tanınır, tedaviye başlanırsa, düzenli ilaç kullanımıyla kontrol altında tutulabiliyor. Ancak tamamen enfekte olmuş kişinin vücudundaki tüm hücrelereden yok edilmesi henüz mümkün değil."
Dünyada HIV'in yayılmaması için tüm kurumların çalışma yaptığını anlatan Erensoy, sözlerini şöyle tamamladı:
"DSÖ, 2030 yılına kadar tüm dünyanın sorunu olan HIV/AIDS salgınının kontrol altına alınması ve hatta sonlandırılmasını hedeflemektedir. Bu amaçla enfekte kişilerin yüzde 90'ının durumunun farkında olmasını yani tanı almasını, tanı alan kişilerin yüzde 90'ının tedaviye ulaşmasını ve tedavi alan bireylerin yüzde 90'ının da etkin bir şekilde viral replikasyonunun baskılanması hedefini koymuştur. Bu hedef 90-90-90 olarak isimlendirilmiştir."
Prof. Dr. Erensoy, tedavinin başarısında HIV'li kişilerin ayrımcılığa uğramamasının da son derece önemli olduğunu sözlerine ekledi.