Tarihte, namaz vakitlerinin belirlenmesinde kullanılan çeşitli saatleri düzenleyen, bunların ayarlarına ve tamirlerine bakan kişilere "muvakkit" denir; faaliyet gösterdikleri yerler ise "muvakkithâne" olarak adlandırılırdı. Muvakkitlerlere ayrıca "saatçi" ve "muvakkit-i salât" da denirdi.
Osmanlı'dan önce, İslâm devletlerinde vakit tespitiyle ilgili meslek bulunuyordu ancak, hususi bir mekân olan muvakkithâne tabiri ilk defa Osmanlılar tarafından kullanıldı. Muvakkithaneler, genellikle cami veya mescidlerin müştemilâtı içinde bir iki oda halinde inşa edilirdi. Buralarda yapılan en önemli faaliyet çeşitli aletler vasıtasıyla belirlenen namaz vakitlerinin müezzinlere bildirilmesiydi.
EMEVÎLER DÖNEMİNDE ORTAYA ÇIKTI
Namaz vakitlerinin güneşe göre ve hassas bir şekilde belirlenmesi, ayrıca kıble yönünün dakik olarak tayini ihtiyacı, muvakkitliğin daha Emevîler döneminde ortaya çıkmasını sağlamış, ilk muvakkithâne Şam'daki Emeviyye Camii'nde kurulmuştu. Ancak muvakkitliğin bir kurum haline gelmesi 13'üncü yüzyılın sonlarında Kahire'de gerçekleşti.
Muvakkit tabiri ilk defa bu tarihlerde ortaya çıktı. Bu kurum 14'üncü yüzyılda Suriye'de daha da yaygınlaştı ve meşhur muvakkitler yetişti. "Mîkātî" tabiriyle de anılan Mısır ve Suriye muvakkitleri çeşitli şehirlere göre namaz vakitleri tabloları hazırlayarak yeni bir ilmin öncülüğünü yaptılar. Bu sahada Hasan b. Ali el-Merrâküşî, İbnü'ş-Şâtır ve Şemseddin el-Halîlî önde gelen âlimlerdir.
Kahire ve Şam'daki muvakkitler ayrıca başta İstanbul gibi daha fethedilmemiş şehirler olmak üzere, pek çok yerler için tablolar hazırladılar. Kuruluşun ilk asırlarında Osmanlı astronomisinde ilm-i mîkāt konusunda Şam ve Kahire ekolleri önemli tesirler icra etti. Daha sonraları Osmanlı şehirleri için Şeyh Vefâ, Takıyyüddin er-Râsıd ve Dârendeli Mehmed Efendi gibi kişiler namaz vakitlerini gösteren dakik cetveller hazırladılar.
Osmanlı Devleti'nde ilk muvakkithânenin ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmiyor.
İSTANBUL'DAKİ İLK MUVAKKİTHÂNE FATİH CAMİİ'NDE
İstanbul'un fethinden önce bazı şehirlerde muvakkitlerin varlığına dair kayıtlara rastlansa da, muvakkithâne bulunup bulunmadığı bilinmiyor. Fâtih Camii'nin avlusundaki muvakkithâne İstanbul'daki ilk muvakkithâne kabul edilir. 894 (1489) yılına ait bir muhasebe defterine göre burada 15 akçe yevmiye ile Mûsâ adlı bir muvakkit görev yapmaktaydı. Aynı yıl Ayasofya Camii'nde muvakkit olan Alâeddin ise 13 akçe almaktaydı.
18'inci yüzyılın sonlarından itibaren ise, sayıları giderek artan muvakkithâneler inşa edildi. Beyazıt, Sultan Selim, Şehzade, Üsküdar Yeni Vâlide ve Lâleli camileriyle Yeni Cami, Kasımpaşa, Emirgân, Teşvikiye camilerindeki muvakkithânelerden başka, özellikle Üsküdar Selimiye, Nusretiye, Dolmabahçe, Ayasofya ve Beylerbeyi camilerinde olduğu gibi son derece güzel binalara sahip muvakkithâneler yapıldı.
Beyazıt Camii Muvakkithanesi, zamanla en ünlü muvakkithane hâline geldi. Evliya Çelebi, Beyazıt Camii'nin bu üne muvakkithane saatlerinin çok dakik olması hasebiyle kavuşulduğunu dile getirdi. Diğer meşhur muvakkithaneler ise; Yavuz Selim, Fatih, Şehzade ve Eminönü'ndeydi.
Muvakkithâne içerisinde rubu' tahtası, kadran, usturlap, sekstant, kum saati, güneş saati, mekanik saatler gibi astronomi aletleriyle zaman ve takvimle ilgili hat levhaları bulunurdu. Ayrıca astronomiye ve matematiğe dair çok sayıda eserden oluşan kütüphaneleri vardı. İstanbul'da camiler dışında sarayda, bazı türbe, tekke ve dergâhlarda da muvakkithâne mevcuttu. Galata Mevlevîhânesi ile Bâlâ ve Koca Mustafa Paşa külliyeleri içindeki muvakkithâneler bunlar arasında sayılabilir.
SAATLERİN YANI SIRA HAVA OLAYLARI DA İZLENİYORDU
Muvakkithânelerde, güneş saatlerinin yardımıyla namaz vakitleri düzenlenir, Ramazan için imsakiye hazırlanırdı. Soğuklar, sıcaklar, cemreler, fırtınalar, kar taneleri hep buralarda izlenirdi. Ayrıca isteyenlere basit astronomi dersleri de verilirdi. Muvakkithaneler, muvakkitlerin bilgisine göre hem bir astronomi eğitimi yeri, hem de basit bir gözlem eviydi.
Döneminin tarihi yapılarını en güzel şekilde anlatan muvakkithanelerin yola bakan cepheleri üzerinde gelip geçen insanların saatleri kolayca görebilmeleri için geniş pencereler, iç kısımlarında ise saat için kalın ve üstü mermer bir kaide bulunurdu.
Galata Mevlevihanesi ve Ayasofya Camii bahçesindeki muvakkithanelerdeki bu orijinal kaideler halen duruyor. Bazen sağlam yerde olmayan saatlerin ayarları, herhangi bir sarsılma sonucu bozulur, muvakkitler tarafından tekrar düzeltilirdi.
MEKANİK SAATLER MUVAKKİTLERİN İŞLERİNİ KOLAYLAŞTIRDI
Muvakkithânelere tayin edilecek kişilerde aranan şartlar kurumun bağlı bulunduğu vakfın vakfiyesinde belirtilirdi. Buna göre muvakkit ilm-i nücûma ait bilgilere, ilm-i mîkāta / san'at-ı mîkāta vâkıf olacak, ezan vakitlerini müezzinlere bildirecek, irtifa alma fennini bilip muvakkithâne saatlerinin doğruluğunu kontrol ve tashih edecek, cuma ve bayram namazlarında hâfızlar ve müezzinlerle birlikte mahfilde hazır bulunacaktı.
Beyazıt Camii'nde olduğu gibi farklı özelliklere sahip bazı muvakkithânelerde muvakkit olacak kişiler için değişik şartlar aranabilirdi. Saray muvakkitleri saray saatlerinin tamiri, bakımı, padişaha ve saray mensuplarına namaz vakitlerinin bildirilmesi gibi işlere bakardı.
Mekanik saatlerin yaygınlaşmasına kadar muvakkitler namaz vakitlerinin tespitini güneş saati, kum saati, su saati veya astronomik birtakım hesaplar vasıtasıyla yaparlardı. 18'inci ve 19'uncu yüzyıllarda yaygınlaşmaya başlayan mekanik saatler muvakkitlerin işini nispeten kolaylaştırdı. Ayrıca bu saatlerin muvakkithânelere girmesiyle muvakkitlerin görevi zaman içerisinde saatleri tamir ve ayarlarını kontrol etmeye dönüştü.
MUVAKKİTLERİN İLMİ BİLGİSİ ÇOK ÖNEMLİYDİ
Muvakkitler ayrıca astronomi, astroloji ve takvim gibi konularda ders verir, vakit tayiniyle ilgili basit aletlerin yapımını da öğretirlerdi. Bazı muvakkithâneler dönemin küçük birer rasathânesi gibi çalışıyordu. Bir kısım muvakkitler sahalarına dair eserler vermişler, saat ve astronomi aletleri imal etmişlerdi.
Muvakkithânelerin idaresi bağlı bulundukları vakfın mütevellisine ait olup muvakkitlik vakıfların imâmet, hitabet, müezzinlik gibi "cihât-ı ilmiyye" denilen kısmındandı. Muvakkitlerin, yerine geçecek birini bırakmadan veya tayin etmeden vefat etmesi durumunda, ayrıca yeni açılan muvakkithânelere muvakkit tayininde adayların imtihanları müneccimbaşı tarafından yapılırdı. Bu hususta 19'uncu yüzyılın sonlarına kadar takip edilen resmî prosedür şöyledir: Adaylardan imtihanı kazananlar tayin için Dîvân-ı Hümâyun Ruûs Kalemi'ne kaydedilir. Aday bir arzla divana müracaat eder. Divan, muvakkithânenin son durumu hakkında Evkaf Muhasebesi Kalemi'nden bilgi ister, ilgili şahsın imtihanı kazandığına dair müneccimbaşından i'lâm alınır. Ardından bir yazıyla beratının verilmesi emredilir.
EN MEŞHUR MUVAKKİT MEHMED ÇELEBİ'YDİ
16'ıncı yüzyılda yaşayan Mehmed Çelebi, muvakkitler içinde en meşhur olanlardan biriydi. Gençliğini ilimden uzak bir şekilde geçirmiş, daha sonra yıldızlar ilmiyle matematiğe yönelmişti. Önce Şehzade Camii muvakkitliğine, buradan da müneccimbaşılığa kadar yükselmişti.
Yazdığı eserler diğer muvakkitler tarafından da kullanıldı. 17'inci yüzyılda yaşayan Ahmed Nakşi Efendi ise, Süleymaniye Camii'nin ilk muvakkitlerindendi. Yaşadığı dönemin önde gelen âlimlerinden olan Ahmed Nakşi Efendi, minyatür sanatındaki başarısıyla daha da ünlenmişti. Yine 17'inci yüzyılda, Müneccimek Mehmed bin Ahmed, tahsilini İstanbul'da tamamlayarak, astronomi ve yıldız ilmi dersi alıp Fatih Camii Muvakkithanesi'nde muvakkitlik vazifesi yapmıştı. Yedi sene müneccimbaşılık yaptıktan sonra vefat edince yerine talebesi Derviş Ahmed Dede geçmişti.
İSTANBUL MUVAKKİTHANELERİ
Atik Ali Paşa Camii Muvakkithanesi: Bu muvakkithane Çemberlitaş'taydı. Muvakkithane, Yeniçeriler Caddesi'nden girilen avlu kapısının solunda Sıbyan Mektebi'nin yanında yer alan iki katlı kare bir yapıdır. Son yıllarda dış ölçülerinde değişiklik yapılmadan yeniden inşa edilmiş, oda mutfak gibi bölümler yapılarak cami görevlilerince kullanılmaya başlanmıştır.
Ayasofya Camii Muvakkithanesi: 1453 yılında Fatih Sultan Mehmed'in kiliseyi camiye çevirme girişimiyle başlayan yeni tamirler yapıyı genişletip ebedileştirmişti. 1849 yılında Sultan Abdulmecid tarafından İsviçreli Mimar G. Fossati'ye yaptırılan tamirler sırasında muvakkithane yapısı da ilave edildi. Yapı bugün Ayasofya Müzesi Müdürlüğü'nce kullanılıyor. Beylerbeyi Camii Muvakkithanesi, Dolmabahçe Camii Muvakkithanesi, Emirgan Camii Muvakkithanesi, Eyüp Sultan Camii Muvakkithanesi, Galata Mevlevihanesi Muvakkithanesi, Sultan Ahmet Camii Muvakkithanesi de diğer muvakkithanelerimizdir.
SAAT KULELERİNİN SAYISI ARTIYOR
Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde mekanik saatlerin yaygınlaşması ve özellikle II. Abdülhamid devrinde saat kulelerinin yapılmaya başlanması ile muvakkitliğe olan ilgi giderek azaldı.
Son müneccimbaşı Hüseyin Hilmi Efendi'nin 1924 yılında vefatıyla müneccimbaşılık müessesesi lağvedilince yerine aynı yıl başmuvakkitlik adıyla yeni bir müessese kuruldu ve başına Ahmet Ziya (Akbulut) getirildi. Bu müessese de 20 Eylül 1952 tarihinde kapatıldı. Osmanlı devrinde bazıları müneccimbaşılığa yükselen meşhur muvakkitler arasında Mustafa b. Ali el-Muvakkit, Yûsuf b. Ömer es-Sââtî, Küfrî Hasan Çelebi ve Cihangirli Mehmed Sâdık Efendi sayılabilir.
MUVAKKİTHÂNELER ZAMANA YENİLDİ
Muvakkithâne binaları istimlâk ve ilgisizlik yüzünden ya tamamen harap oldu ya da camilere ait meşruta veya depo olarak kullanıldı. İstanbul'da otuz kadar muvakkithâne binası halen ayakta. Bunların içindeki astronomiye ait aletler ve saatlerin çok az bir kısmı bazı merkezlerde toplandı. Birçok muvakkithâneden, büyük saatlerin konulması için yapılmış mermer kaidelerden ve camilerin duvarlarındaki güneş saatlerinden başka bir şey kalmadı.
Bazı İslâm ülkelerinde de, muvakkithâne binaları varlığını sürdürüyor. Bosna'da Gazi Hüsrev Bey Muvakkithânesi uzun süre eski geleneği sürdüren müesseselerin başında gelir ve içindeki aletler de korunmuştur.
DERDE DÜŞENE SOR, GECE KAÇ SAATTİR
Muvakkithanelerde dönemin hattatlarının yazdığı, zamana dair levhalar bulunurdu. Buna enfes bir örnek ise, Fuzûlî'nin bir beyiti;
"Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilur,
Müptela-yı gama sor kim, giceler kaç saat"
(Karanlık geceleri müneccim, muvakkit nereden bilsin,
Derde düşene sor bakalım geceler kaç saattir)
TDV, derlenmiştir.