Arama

  • Anasayfa
  • Tarih
  • 11 Türk ressamın fırçasından Milli Mücadele

11 Türk ressamın fırçasından Milli Mücadele

Milli Mücadele, Türk tarihinin dönüm noktalarından biridir. Bu kurtuluş mücadelesi Türk Edebiyatı’nda sıkça işlendiği gibi, Türk resminde de tasvir edilmiştir. İşte, birbirinden kıymetli 11 Türk ressamın fırçalarından, Milli Mücadele'nin tuvallere yansımaları...

11 Türk ressamın fırçasından Milli Mücadele
Yayınlanma Tarihi: 12.01.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 12.01.2018 16:16

Milli Mücadele konulu resimler, savaşların dramatik yapısından çok, toplumsal bir eylemi, duyarlılığı yansıtırlar. Bu resimlerde özgürlüğe karşı duyulan özlem, acıma ya da kendini feda etme ile birlikte işlenmiştir.

Yapılan resimler, toplumun dramını acıyı hissettirirken, bazıları ise yaşayan vahşeti gözler önüne serer. Halkı heyecanlandırarak, özgürlüğe çağrı yapan duyguyu güçlendiren, birlikte daha kuvvetli olunabileceğini anlatan sahneler, coşkulu içerikleriyle o dönemi adeta belgelerler.

1. ALİ CEMAL (1881 – 1939), BİRAZ SU/YARALI DÜŞMAN ASKERİNE YARDIM EDEN TÜRK ASKERİ
Enver Paşa'nın emriyle 1917'de Şişli'de sanatçıların Viyana ve Berlin Sergileri için askeri konulu tablolar yapabilmeleri amacıyla yapılan atölyede İbrahim Çallı, Namık İsmail, Hikmet Onat, Sami Yetik, Ali Sami Boyar, Mehmed Ruhi Bey, Ali Cemal gibi sanatçıların her biri, oluşturulan üstü cam ile örtülü hangara benzeyen bu atölyenin birer köşesinde kurdukları sehpalarda yapıtlarını üretmeye başlarlar.

Bu Türk resim sanatının önemli atölyesinde, savaşın zor koşullarına rağmen sanatçılar için rahat bir çalışma ortamı hazırlanmış, o dönem için bulunması zor olan boya, muşamba gibi gereçler ve ressamların model olarak kullanacakları asker, top arabası, at, silah gibi ihtiyaçlar ordu tarafından sağlanmıştı. Ana teması Çanakkale Savaşı olan bu resimler, Viyana'da sergilenmiş, savaşın etkisiyle Berlin'de sergilenmeden İstanbul'a getirilmiştir.

İlk mesleği resim öğretmenliği olan Ali Cemal'in resimlerinde gerçekçi bir üslup görülürken, zamanla izlenimciliğin etkisi görülmeye başlanmıştır. Bu atölyede resmettiği tabloda, tüfeğini bırakarak yere oturmuş olan ve tablonun isminden de yaralı olduğu anlaşılan düşman askerine atından inerek matara ile su veren bir Türk subayı tasviri yer almıştır. Yaralı Asker adlı bir diğer resmiyle aynıdır. Yaralı Asker'de sadece yaralı asker figürü varken, bu resmine Türk subayının yardım sahnesi eklenmiştir. Belki de birinci resim için bir eskiz çalışması olan ikinci resimde sanatçı bir figür çalışması denemesi yapmıştır. Kalın fırça vuruşlarının görüldüğü resimde, izlenimci yaklaşımın yanında dışavurumcu bir tavır da dikkat çekicidir. Bu resim Türk resminde dışavurumculuğun ilk örnekleri arasındadır.

2. HİKMET ONAT (1882 – 1977), SİPERDE MEKTUP OKUYAN ASKERLER, 1917
İstanbul ve Boğaziçi ressamı, Türk empresyonistlerinden Hikmet Onat Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla, Paris'teki eğitimini yarım bırakarak yurda dönmüştür. İstanbul'un güzelliklerini tasvir eden peyzajlarıyla tanınsa da kahramanlık ve savaşla ilgili konularda eserler de vermiştir. Köyünden Geçerken/Harbe Giderken, Çanakkale'de Siper, Başkumandanlık Meydan Muhaberesi'nden önce durumu harita üzerinde değerlendiren Mustafa Kemal, Mareşal Fevzi Çakmak'la İnönü üçlüsünü bir arada yaptığı tablo savaş heyecanı ile gerçekleştirdiği eserlerdir.

Savaşta askerlerin psikolojisi, ölüm korkusu, özlem gibi insani duygular ya da savaş dinamizmi içinde yaşananlar tablolarında iri fırça darbeleri ile daha da belirginleşir. Resimde bir asker mektup okumakta, diğerleri dinlemekte, belki de diğerleri okuma yazma bilmemekte. Yerde duran okunmuş belki de okunmayı bekleyen mektup dikkat çekici. Mimari mekanın yığma taş çatısının, güneşin aydınlığının ve gölgenin verilişinin, silah ve askeri malzemelerinin ve figürlerin duruşlarının son derece gerçekçi işlenişi sayesinde ortamın duygusal atmosferi başarıyla yansıtılmıştır.

3. İBRAHİM ÇALLI (1882 – 1960), TÜRK TOPÇULARI, 1917
Türk resminin Avrupa başkentlerinde tanıtılmasını sağlamak amacı ile 1917 tarihinde Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın emriyle Şişli'de Harbiye Nezareti Resim Atölyesi isminde savaş konularının işlendiği bir atölye kurulmuştur. Savaşın getirdiği atmosferi hissedebilmeleri için atölyenin bulunduğu araziye hendekler kazılır, silahlarıyla bir manga asker, atlar koşulmuş bir top getirilir. İşte bu atölyede Çallı ve dönemin önemli sanatçıları birlikte çalışmıştır.

İbrahim Çallı da 1917'de Şişli Atölyesi'nde büyük boyutlu yapmış olduğu Türk Topçuları , Milli Mücadele, Gece Baskını ve Yaralı gibi Kurtuluş Savaşı'yla ilgili resimlerinde, Türk askerinin göstermiş olduğu kahramanlıkları yansıtmıştır. Bu resimde, Türk topçularının kararlı bir şekilde topları savaş alanına yetiştirmeye çalıştıklarına, zor şartlara rağmen direnç gösterdiklerine şahitlik edilir. Resmin orta planında, ufuk çizgisine doğru hareket halinde olan topçular, arka profilden gösterilmiştir. Türk topçuları savaş toplarını, atlı arabalarla çekerek ve iterek savaş meydanına ulaştırmaya çalışmaktadırlar. Topçular, arabaların tekerleklerinden tutup iterek güç desteğinde bulunmaktadırlar. Bu şekilde, atların yükünü hafifleterek, top arabalarının daha hızlı yol kat etmesini sağlamaktadırlar. Bunlara, soldan atlı askerler eşlik etmektedirler. Sağ taraftan da, bir atlı askerin, kolunu havaya kaldırarak adeta kılavuz edasıyla eşlik ettiği görülmektedir. Kızıl ve kahve tonundaki renkler resme egemendir. Bu tonlardaki renkler aracığıyla, savaşın esrarengizliğine, karanlığına gönderme yapılmaktadır.

4. SAMİ YETİK (1878 – 1945), MİLLİ MÜCADELE, 1917
Sami Yetik, resim eğitimi için gittiği Paris'te iki yıl kaldıktan sonra 1912 yılında Balkan Savaşları sırasında yurda döner. 1912-13'te, Balkan Savaşı sırasında, subay olarak Edirne Cephesi'nde görevlendirilir. Bu görevi sırasında ressam arkadaşı Mehmet Ali Laga da onunla beraberdir. Edirne'nin düşmesi sonucu sanatçı Bulgarlar'a esir düşmüştür. Sami Yetik Bulgarların öldürdüğü Hasan Rıza'nın dağılarak yağlamalanan atölyesine sahip çıkmış ve ressama ait resimlerin bir kısmının Viyana müzelerinde yer almasına yardımcı olmuştur. Esaretten kurtulduktan sonra I. Dünya Savaşı yıllarında Boğazlar Müstahkem Mevkii'nde görev almıştır.

1917'de Enver Paşa'nın talimatı ile kurulan Şişli Resim Atölyesi'nin kurulma fikri, asker ressam yüzbaşı Sami Yetik'in telkinleri ile olduğu söylenir. Savaşmış, fakat aynı zamanda eskizler, desenler çizerek sanat çalışmalarını da sürdürmüştür. Sami Yetik tabloda doğa ile kaynaşmış figürler yerine hacmiyle, çizgisiyle, rengiyle daha belirgin figürler kullanmayı tercih etmiştir.

Milli Mücadele günlerini anlatan Sami Yetik'in cephede bizzat bulunarak oluşturduğu ön çizimlerden resmettiği eski yazıyla imzaladığı Milli Mücadele tablosu cephede savaşan sivilleri ve askerleri bir arada gösteriyor. Bu eserinde diğerlerinden farklı olarak yeşil tonlarını yoğun olarak kullanmıştır. Eserlerinde empresyonistlerin parlak ve şeffaf renklerini yakalamak mümkündür. Aldığı akademik eğitimi empresyonist hava ile birleştirerek güçlü yorumlar ortaya koymuştur.

5. NAMIK İSMAİL (1890 – 1935), TOPÇULAR, 1917
Namık İsmail'in 1917'de kurulan Harbiye Nezareti Resim Atölyesi'nde gerçekleştirdiği kompozisyonda desen sağlamlığı ön plandadır. Sanatçının bu atölyede kendilerine sağlanan olanaklardan yararlandığı anlaşılmaktadır. Genelkurmay tarafından görevlendirilen askerlerin yine atölyeye yollanan top arabasıyla birlikte modellik yapması, ressamların işini oldukça kolaylaştırır.

Resim, Ankara Resim ve Heykel Müzesi Kataloğu'nda Topçular adıyla, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nde Son Mermi ismiyle kayıtlı bu tablo, aralarında Celal Esad Arseven'in de olduğu birçok sanat tarihçisi tarafından Al Bir Daha, Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu'nda ise Bir Tane Daha adıyla anılır. Savaş meydanında, parçanmış bir top arabasının başında, havaya kaldırdığı sol elinde bir mermi tutan başı sargılı bir asker ve topu atışa hazırlayan bir başka askerin görüldüğü kompozisyondur. Etrafta yaralı askerler, boş mermiler ve dağılmış askeri eşyalar resmedilmiştir. Yumuşak tonların kullanıldığı tabloda, karşı tepenin ardından yükselen gri dumanlar arasında kendine yol bulmaya çalışan ışığın gizli parlaklığı ustaca yansıtılmaktadır. Yer yer beliren aydınlık gri-beyaz tonlarıyla boyanmıştır. Bu aydınlık bölümlerin verilmesi derinliğin verilmesinde etkili olur. Diyagonal hat üzerine yerleştirilen top arabası sahneyi hareketlendirmektedir. Askerlerin elbise kıvrımlarının verilmesinde koyu renklerle yapılan gölgelemelere başvurulmuştur. Solda, elinde mermi tutan askerin hareketi adeta bir heykel gibi durağandır ve sahnenin en önemli rolü bu figür üzerindedir. Yüzlerin ifadelerinin verilmesi yerine, hareketlere yüklenen anlamlar önemsenmiştir.

6. ALİ AVNİ ÇELEBİ (1904 – 1993), SİLAH ARKADAŞLARI (YARALI ASKER)
Kurtuluş Savaşı konulu resim yapmış olan ressamlarımızdan Ali Avni Çelebi'nin resimlerinde desen ön plandadır, çizgisel bir yapı içinde kesin geometrik ve inşaacı tavrı benimser, fakat inşacılığı belli bir oranda taşıyan anlatımcı, dışavurumcu, kübist öğelerle beslenen bir resimdir onun eserleri. Kıymet Giray "Ali Çelebi'nin sanatının en çarpıcı özelliğidir hız ve hızı yakalamak. Resimlediği mekanlarda olayların akış hızını, atmosferik akımların hızını, ürettiği resmin hızı ile özdeşleştirerek resimlemesi ayrıcalığıdır Çelebi'nin. Konstrüksiyona dayalı kuruluşları, oylumlara önem veren tasarımları, ton lokalleri ayırt eden eşsiz fırça akışlarıyla yaratır resimlerindeki mükemmelliği." der. Resimlerinde kübizmin mantıki geometri ve inşacılığının yanında dışavurumculuğun psikolojik etkisi de bir arada bulunmaktadır. Aynı kaderi paylaşan iki silah arkadaşını resmettiği Silah Arkadaşları adlı tabloda dışavurumcu etki belirgindir.

7. HALİL DİKMEN (1906 – 1964), İSTİKLAL SAVAŞI'NDA MERMİ TAŞIYAN KADINLAR, 1933
Halil Dikmen, İstiklal Savaşı'nda Mermi Taşıyan Kadınlar isimli eserde siperde savaşan askerlere mermi ve malzeme taşıyan kadınları tasvir etmiştir. Resimde dik ve geçilmez dağlar savaş sırasında yaşanılan ciddi sorunları simgelemektedir. Kadınların yalınayak yürümesi ve çocukların da malzeme taşıması savaş süresince tüm halkın askerlere destek olduğunu anlatmaktadır.

Halil Dikmen'in eseri sergilediği dönem eleştirmenler tarafından Delacroix'in Halka Yol Gösteren Özgürlük eserinden esinlendiği yönünde eleştiriler gelmiştir. Halil Dikmen'in 1927 yılında Paris'e eğitim almak için gittiği düşünülürse eseri görüp etkilenmesi olağan karşılanmaktadır. Tüm kadın figürleri iri ve heybetli resmedilmiştir. Kadınların üçü ve erkek çocuk yalınayak yürümektedir. Arkada ağaçsız, dik dağlar ve dağların arasında bir köy görüntüsü bulunmaktadır. Gökyüzü karanlık olmasına rağmen figürler sağ üst köşeden güçlü bir ışıkla aydınlanmaktadır. Figürlerin elbiselerinin kıvrımları çok keskin olup, renk tonlamaları pürüzsüzdür. Michelangelo'nun resimlerini andıran kumaş çizimlerinde Rönesans etkisi hakimdir. Resimde kadınlara hız kazandıran güç resmin merkezindeki kadınla simgeleşmiştir. Kadın elini uzatmış ileriyi işaret ediyor. Arkasındaki kadınlar adeta onun işaretinden güç almaktalar. Bu kadınlar idolleştirilerek dönemin kadınlarının savaştaki etkisi ve gücü vurgulanmıştır. Figürlerde bulunan çizgiler ile dağlardaki kıvrımlar birbirini tamamlamış, resmin yüzeyi eşit bölümlere ayrılmıştır.

8. ZEKİ KOCAMEMİ (1901 – 1959), MEKKARE ERLERİ, 1935
Güçlü bir desene sahip olan Zeki Kocamemi'nin Mekkare Erleri adlı çalışması sanatçının en çok konuşulan baş yapıtlarından birisidir. Önde iki süvariyi ve geri planda onları izleyen askerleri gösteren bu resim, konu olarak Kurtuluş Savaşı'ndan bir sahneyi içermektedir. Yakın tarihle ilgili bir konuyu yansıtmasına karşın resimde plastik kaygının ön planda olduğu sezilmektedir. Gri, mavi ve mor tonlarının hakim olduğu resimde, yüzeyler kalın ve hareketli fırça darbeleriyle oluşturulmuştur. Figürlerin hacimli işlenişi ise Kocamemi'nin özgün tarzını ortaya koymaktadır. Kübist ve dışavurumcu anlayışla resmedilen bu eserde Kurtuluş Savaşı'nda güçlerini birleştiren insanların vatanlarını kurtarma adına yaşadıkları zorlukları ve cepheye malzeme götürmeleri at tasvirine de yer vererek mekkare, yani hayvanlar aracılığıyla cepheye sevkiyat yapan askerleri resmetmiştir.

9. HÜSEYİN AVNİ LİFİJ (1886 – 1927), KARAGÜN VE AKGÜN
Karagün, 1923


Akgün, 1923

Hüseyin Avni Lifij'in sipariş olarak aldığı iki kompozisyonu resim sanatımızdaki özgün yerini almıştır. Bunlardan biri yaşanan savaşın acılarını aktaran Karagün, diğeri ise savaşın bitimindeki kazanılan zaferi, yaşanılan gururu yansıtan Akgün'dür. Karagün, 15 Mayıs 1919 tarihinden sonra Anadolu'nun emperyalist güçler tarafından işgalini anlatır. Akgün ise tıpkı ölümden dirilişe, batıştan çıkışa, yok oluştan varoluşa dönüşüm anlamı taşıyan vatanımızın emperyalist saldırılardan arındırması ve işgalci orduları denize döktüğü 9 Eylül 1922 gününü simgeler.

Hüseyin Avni Lifij'in Karagün adlı tablosu, alegorik bir yorumla tarihi bir konuyu ele alınır. Kompozisyonda Kurtuluş Savaşı sırasında düşmanın yakıp yıktığı bir köy kalıntısı içinde, ön planda giysileri parçalanmış ve tecavüz edilmiş izlenimi veren yarı çıplak ve öldürülmüş bir kadın bedeni, kilim üzerinde resmedilmiştir. Kadın figürünün başucunda, Anadolu'nun yerel sanat anlayışıyla üretilmiş ve işlenmiş bir beşik üzerinde, anneye doğru sırt aşağı uzanmış ölü çocuk figürü yer almıştır. Çocuğun ölü bedeninin üzerinde bulunduğu beşiğin ayağına, sivri ve keskin gagalı, kanatlarını heybetle iki yana doğru açmış, kuyruğu beşik üzerinden arkaya doğru uzanan bir kartal yerleştirilmiştir.

10. MEHMET RUHİ AREL (1880 – 1935), ASKERLER
Türk izlenimci kuşağının en güçlü temsilcilerinden biri olan Mehmet Ruhi Arel Paris'e resim eğitimi için gider, fakat 1914 yılında I. Dünya Savaşı'nın çıkmasıyla yurda döner. 1915 yılındaki Çanakkale Savaşı, Mehmet Ruhi Arel'in 1916 yılı Galatasaray Sergisi'ne yansır. Olumlu eleştiriler ona 1917'de Enver Paşa'nın girişimiyle kurulan Şişli Atölyesi'nin yolunu açar. Ruhi Arel Avrupa'da okuduğu halde batılılaşmamış, idealist bir milli ressam olmuştur. Yapıtlarında göze en çarpan özellik, Türk işleme ve halılarındaki renkleri ve uyumu hatırlatmasıdır. Resimlerinde milli varlık ve hisli rengin olgunluğunu yaşatmış, özellikle de ordumuzun kahramanlıklarını gösteren askeri tablolar yapmıştır.

11. ALİ SAMİ BOYAR (1880 – 1960), BORAZANCI
Ali Sami Boyar yoğun renk lekeleriyle ve kalın fırça vuruşlarıyla boyadığı figüratif resimleriyle klasik akademik üslubun en önemli temsilcilerindendir. Borazancı, savaşta görevli bir askerdir. Resimde, sağ elinde borazan, sol elinde bir tüfek tutan Birinci Dünya Savaşı yıllarının Osmanlı er elbiseleri içinde enveriye başlıklı bir asker (Birinci Dünya Savaşı sırasında Enver Paşa ordusuna bir tür siperli başlık giydirmişti. Bu başlığa halk arasında Enveriye dendi) resmedilmiştir. Sanatçının sağlam deseni, bu anlatımı daha da güçlendirmiştir. Şişli Atölyesi etkinliği içinde biraraya gelen ressamların çizdikleri desenler, hatta eskizlerde bile amacın ruhuna uygun olarak hamasi bir hava yaratabilmişlerdir. Ali Sami Boyar'ın Borazancı'sında görülen stabilite içinde bile, fotoğrafçıya poz veren asker resminden öte, bir derinlik bulmak mümkündür.

KAYNAK

Son Dönem Osmanlı Resminde Figüratif Anlayış ve Tarih Yorumu – Seyfi Başkan, Türk Resminde Kurtuluş Savaşı Teması – Doç. Dr. Ümran Bulut, Lebriz Sanal Dergi, İbrahim Çallı'nın Kurtuluş Savaşı Temalı Resimlerinin İkonografik ve İkonolojik İncelenmesi, Hikmet Onat, Mehmet Ruhi Arel, Batılılaşma Döneminde ve Cumhuriyet'in İlk Yıllarında Türk Resminde Propaganda Olgusu, Tek Parti Döneminde Türk Resim Sanatının İdeolojik Üretimi, Cemal Tollu, Namık İsmail'in Yaşamı ve Sanatı, 1910-1930 Yılları Arasında Avrupa'da Eğitim Alan Sanatçılarımızın Aldıkları Resim Eğitimlerinin Eserlerine Etkisi, Sanat ve Siyaset İlişkisinde Sanatçı Misyonerliği, Son Dönem Osmanlı Resminde Figüratif Anlayış ve Tarih Yorumu, Zeki Kocamemi, Dünyadaki Üç Önemli Savaşın Etkisiyle Oluşan Resimler, Türk İkonografisi'nde Kartal Motifi ve Çağdaş Türk Resmine Yansımaları

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN