Bir petrol tankeri kaptanının, Karadeniz ve Akdeniz arasında seyretmek için kullanabileceği tek bir rota bulunuyor: İstanbul Boğazı…
Saatler 05:30'u gösterirken Libya'dan aldığı 96 bin tonluk ham petrolü Köstence Limanı'na götürmek için boğazdan geçen 150 bin grostonluk Rumen tankeri "İndependenta", Karadeniz yönünden gelen Yunan kosteri Evriali'yle çarpışır.
Türkiye'nin en karışık dönemlerinden birinde gerçekleşen kazada, Kabataş ve Kadıköy cephesine bakan evlerin camlarının tamamı patlamanın etkisiyle tuzla buz olur. Sahilden uzakta bulunanların bir kısmı depremden; bir kısmıysa ülkenin bulunduğu durum nedeniyle bir dış gücün büyük bir patlama yaptırdığından şüphelenir.
96 bin tonluk ham petrolün aktığı deniz yanmaya başlar. Gemi de tamamen yanar ve kullanılamaz hale gelir. Geminin ölen 43 mürettebatından bazılarının cesedi ilerleyen günlerde yanmış halde kıyıya vurur.
KOPKOYU BİR DUMAN BULUTU İSTANBUL SEMALARINDA
Kopkoyu bir duman bulutu İstanbul semalarını zapt eder. Gökyüzü uzun bir süre mavi yüzünü göstermeyecek, siyaha yakın gri tonuyla gizlenecektir. Deniz canlılarının ve havaya karışan kimyasal çıkışın verdiği zararlar ise olayın sıcağında hemen hemen hiç kimsenin aklına gelmez.
İkinci bir patlamayı düşünmeksizin sahil şeridi insanlarla dolar. Kadıköy/Altıyol'dan bile gözlenebilen kaza Kasım ayında olmasına rağmen sahilden sıcak vurmaya başlar; kıyıda yürüyenler sahilde cam kırıklarına rastlar. Meydana gelen patlamadan ve sıcaktan dolayı binanın Linneman adlı ustanın yaptığı kurşun vitraylar da hasara uğrar. 1983'ün sonunda dört dış cepheyle iki kulenin restorasyonu tamamlanır.
Kazanın 22'nci gününde gemide sıkışan petrol ilki kadar olmasa da yine büyük bir patlamaya yol açar. Tanker bir ay boyunca yanmaya devam ederken söndürme çalışmaları da ağır aksak sürer. Kaza sırasında denizden çekilen sular, römorkörler aracılığıyla tankerin söndürülmesinde kullanılır.
ZEHİRLİ BOĞAZ SUYU
Zaman geçtikçe her şey normale dönmeye başlar ancak denize akan ham petrol o kadar çoktur ki aylarca bir tabaka olarak Boğaz'da yüzer. Deniz dibinde yaşayan canlıların ölüm oranının %96 olduğu tahmin edilmektedir. Bu nedenle İstanbul halkı uzun süre balık yiyemez.
Olaydan sonra İstanbul-Kadıköy, İstanbul-Haydarpaşa, İstanbul-Adalar, İstanbul-Yalova ve Mudanya vapur seferlerinin tümü iptal edilir. Kara yollarındaki sıkışık trafiği engellemek için tüm İETT otobüsleri ile resmî araçlar Anadolu yakasında oturan vatandaşları kentin Avrupa yakasına taşımak üzere görevlendirilmişlerdir.
Tankerin ortadan kaldırılması görevi Deniz Kuvvetleri'ne veriliyor. Deniz Kuvvetleri tarafından da özel bir müteahhit kurtarma firmasına devrediliyor. Ancak 1983 yılının sonlarına doğru, görevi devralan firma iflas ediyor. 1986 yılında, iş başka bir firmaya veriliyor. Tarihler Nisan 87'yi gösterdiğinde ise enkaz Tuzla'ya doğru çekilmeye başlanıyor.