Zamanı öğrenmek insanlar için hep mühim olmuş. Bunun için saat makineleri yapılmış. Ama pahalı olduğu için herkesin kullanması mümkün olmamış. Mesele, şehirlerde umumi yerlere dikilen saat kuleleri ile çözülmüş. Bunlar zamanla saati göstermekten ziyade, şehirleri süsleyen birer sanat eseri hüviyeti kazanmış. Yine de estetik değeri bir yana, pratik maksatlara hizmet etmiştir. Zira XVIII. asırdan evvel pek çok evde saat bulunmuyordu; hatta XX. asrın başlarına kadar çoğu kişinin saati yoktu. İlk saat kuleleri, ibadet saatlerini haber vermek için çan çalardı; çoğunda saat kadranı yoktu. Çan sesinin uzun mesafelerden işitilmesi için kuleler tercih edilmiştir.
BİG BEN
Bugün ayaktaki en eski saat kulesi, ME 50 yılında Atina'da Akropolis civarında yaptırılan ve içinde su saati bulunan Rüzgâr Kulesi'dir. Çin'de Kaifeng'de 1088 yılında Su Sung'un yaptırdığı kule, astronomik saat kulelerinin en eskisidir. Avrupa'da bilinen en eski mekanik saati, Londra'da 1288'de Westminster Kulesi'ne konulmuştur ki bugün Big Ben diye bilinir. Bunu 1292'de Canterbury Katedrali takip etmiştir.
1908'de tamamlanan ve 'Old Joe' diye anılan Birmingham Üniversitesi'ndeki kule, 100 metre boyuyla dünyanın en yüksek müstakil saat kulesidir. Bazı saat kuleleri, bulundukları yerin sembolü hâline gelmiştir. Londra'da Big Ben, Venedik'te San Marko meydanında Torre dell'Oorologio, Philedelphia'da City Hall, Bombay'da Rajabai, Moskova'da Kremlin'in Spasskaya, Bern'de Zytglogge ve Prag'daki saat kulesi gibi. Bunlardan Prag'daki gibi bazısı, sadece sanat ve fen tarihinde değil, efsaneleri ile kültür tarihinde de kendilerine bir yer edinmiştir.
ŞEYTAN GİRMİŞ!
İbadetler için, zamanı bilmek mühim olduğundan, Müslümanlar arasında saate ayrı bir ehemmiyet verilmiş; saatçilik hayırlı bir iş olarak görülmüştür. Abbasî Halifesi Harun Reşid'in, Frank Kralı Şarlman'a gönderdiği hediyeler arasında bir de çalar saat vardı. Saatin çanı çalınca, kralın divanındakiler, şeytan girmiş diye korkarak kaçışmıştı.
Selçuklular zamanında Mardin'de yaşamış el-Cezerî adında bir bilgin, 1206'da 3 metre boyunda ihtişamlı bir su saati projeyi yaptı. Delikli bir kâse, bir fil figürünün karnındaki su tankında yüzer. Suyla dolan kap, yavaşça batarak yan yatar. Bu esnada kendisine bağlı üç ipi çeker. Bu üç ip, teker teker bırakılan otuz tane topu; ejderlerin hareketini ve kendi etrafında dönen kâtip figürünü kontrol eden mekanizmaları harekete geçirir. Kâse dibe batınca, flüt sesi duyulur. Zümrüdüanka kuşu, kendi etrafında dönmeye başlar. Serbest kalan top, Salâhaddin Eyyubi figürünün arkasındaki kadranı çevirir.
Sultan, sağa veya sola döner ve bu hareketiyle hangi şahin figürünün, hangi topu bırakacağına da karar verir. Şahinin bıraktığı top ağzına düşen ejder, bu ağırlıkla aşağı iner. Topu, fil bakıcısının arkasındaki vazonun içine bırakır. Bu fil bakıcısının kolunu hareket ettirir. Topun vazoya girmesiyle, bir zil sesi duyulur. Sultan'ın yukarısındaki kadranda, yarım saatte bir yarıya kadar dolan daireler saati gösterir. Bu hareketler yarım saatte bir tekrarlanır. Saatin, sabah ve akşam iki kere kurulması; su seviyesinin de hep korunması icap eder.
GÜNEŞ SAATİ
Osmanlılar zamanında, büyük câmilerde muvakkitler, yani vakit ayarlama uzmanları çalışırdı. Bunların bürosuna da muvakkithane denirdi. Selçuklulardan beri çok câminin avlusunda veya dış duvarında, güneş saatleri vardır. Sadece câmilerde değil… Nitekim Sultan Fatih tarafından zamanın meşhur astronomu Ali Kuşçu'ya yaptırılan güneş saati, Topkapı Sarayı bahçesinde hâlâ duruyor.
Fatih, Süleymaniye, Sultanahmed, Bayezid, Mihrimah, Hekimoğlu Ali Paşa ve Cerrahpaşa câmilerinde; ayrıca Adana, Amasya, Balıkesir, Erzurum, Gaziantep, Gebze, Kütahya, Manisa, Safranbolu, Kozluk ve Şanlıurfa'da birer; Bitlis, Diyarbakır, Konya, Sivas ve Tavşanlı'da ikişer; Edirne'de ise altı adet güneş saati vardı.
1798'de Sadrazam İzzet Mehmed Paşa'nın memleketi Safranbolu'ya şehre hâkim bir tepeye ilk çanlı saat kulesini yaptırdı. Hâlâ çalışan bu eski model saatin, bir eşi yoktur.
İzmir saat kulesi
Osmanlı memleketinde saat kuleleri öteden beri mevcuttu; ama sayıları XIX. asırda arttı. Sultan II. Abdülhamid, bu işe pek meraklıydı. Her şehre bir saat kulesi dikilmesi seferberliği başlattı. Kendisi, İstanbul'a ve başka şehirlere çok sayıda saat kulesi yaptırdığı gibi, devlet adamları ve mahalli zenginleri de kendi şehirlerine saat kulesi yapmak hususunda teşvik ederdi.
Böylece Osmanlı ülkesinde 144 saat kulesi yapılmıştır. Bunlardan 72 tanesi Türkiye sınırları dışında kalmıştır. Çoğu zamana veya insanların hoyrat ellerine yenilerek ortadan kalkmış. Şu anda Türkiye'de sadece 52 tanesi ayaktadır. Bu devirde saat kuleleri, zamanı haber vermenin yanı sıra, devletin, giderek azalan otoritesinin de sembolü vazifesini görmüştür. Vâli Âbidin Paşa'nın 1882'de Adana'da yaptırdığı saat kulesine yazdığı şiirde Fâni Efendi der ki:
Bir muazzam eserdir ki, misli yok, nazîri yok
Zâhiren saat çalar; ma'nen hükûmet seslenir.
Erzurum saat kulesi
Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
Türkiye Gazetesi