Selanik ilk olarak 1392'de Yıldırım Bayezid tarafından alınmıştı; Fetret devrinde ise, bu topraklar kaybedildi. II. Murad, cülusundan itibaren Selanik'in fethini tasarlıyordu. Ancak Anadolu'daki meseleler, Bizans'ın barışa yanaşmaması ve Balkanlardaki hareketlilik bu fethin sürekli ertelenmesine sebep oluyordu.
Nihayetinde Anadolu'daki meselelerin çözüme kavuşturulması bu fethi mümkün hale getirmiş, Osmanlı askerinin moral ve fetih isteğini artırmıştı.
Bu durumu sezen Selanik ahalisi, II. Manuel'in ölümü sonrası, Bizans'ın gösterdiği zaaf nedeniyle Venedik'in himayesi altına girme kararı aldı. Selanik Hükümdarı, Bizans İmparatoru Yannis'in kardeşi Andronikos'du. Venedik'e elçi göndererek kendilerine bir vali atanmasını istediler.
Elbette bu reddedilemeyecek kadar büyük bir fırsattı. Venedik tarafından atanan Selanik valisi yola çıktığında, Selanik halkı eski hükümdarları Andronikos'u Bizans'a doğru sulh ile yolcu etmişlerdi.
"VENEDİKLİLERİN BURAYA YERLEŞMESİNE MÜSAADE ETMEM!"
Selanikliler, meseleyi barış ile sonuçlandırmak niyetiyle II. Murad'a elçi gönderdiler. Ancak Murad, toprakların Venediklilere teslim edilmesine tepki göstererek, elçilere "Selânik, babamdan kalma mülkümdür. Büyük babam Bayezid kuvvetiyle burasını Rumlardan aldı, eğer oranın idaresi Rumların elinde bulunsaydı, bunlara haksızlık ettiğimi belki iddia edebilirlerdi. Siz ise İtalya'dan gelen Latinlersiniz. Buralara sokulmanıza sebep ne? Ya arzunuzla oradan çekiliniz ya da hemen gelirim" diyerek niyetini açıkça ortaya koydu.
Selanik'i kaybeden Bizans da Edirne'ye elçilerini göndermiş, II. Murad onlara verdiği yanıtta "Selanik efendinize ait olsaydı orayı zapt etmek fikrinde bulunmayacaktım, fakat Venediklilerin buraya yerleşmesine müsaade etmeyeceğim" demiştir.
OSMANLI ASKERİ SAYICA ÜSTÜNDÜ
Nihayetinde sefer hazırlıkları başlamış, kuşatma için gerekli araçlar temin edilmiş, Hamza Bey Bursa'dan yola çıkmıştı. II. Murad da, Edirne'den Siroz'a doğru harekete geçti. Orduların hazırlığını tamamlaması ile Selanik'e doğru sefere çıkıldı.
Osmanlı kuvvetleri, Selanik savunmasına katılan askerlere kıyasla o kadar kalabalıktı ki; Dukas Kroniği'nde, 1 Selanik askerine karşı 100 Osmanlı askeri olduğu geçer.
ŞEHİR GÜÇLÜ HİSARLARLA KORUNUYORDU
Selanik'in müdafaası doğrudan Venedik kuvvetlerinin idare ve idamesindeydi. Ancak sayılarının çok az olması sebebiyle, her asker iki hatta üç tabyayı savunmak zorunda kalmıştı.
Şehri koruyan hisarlar mukim, aşılması güçtü ve savunma hattına avantaj sağlıyordu.
26 Şubat 1430'da Selanik'te şiddetli bir deprem meydana geldi. Bu sarsıntı hem Selanik halkını heyecanlandırmış, hem de din adamlarının "Selanik düşman tarafından işgal edilirse doğal afetlerle yerle bir olacaktır" şeklinde bir hurafeye inanmasına yol açmıştı.
VENEDİK SAVAŞI KAÇINILMAZ HÂLE GETİRMİŞTİ
Hamza Bey, Selanik'in mukim surlarını aşmanın güçlüğünü de görmüş olacak ki, şehri sulh ile teslim almanın yollarını aradı. Vazifelendirdiği birkaç asker ile hisar savunmasındaki Bizanslı askerleri ikna etmeye, böylelikle hisarın kapılarını açtırmaya teşebbüs etse de, Venedikliler bu tür teşebbüslerin önlemini almışlardı.
Zira her Rum askerinin yanında Venedik ordusundan bir yağmacı bulunuyordu. Hamza Bey, bu yol fayda vermeyince oklara sarılı kâğıtlarla şansını denemiş, ancak Venediklilerin temkinli davranması hasebiyle yine muvaffak olamamıştı. Çarpışma kaçınılmaz hâle gelmişti.
OSMANLI SURLARI AŞTI!
II. Murad, muharebe başlamadan evvel, umumi taarruz için emir vermek üzereydi ki, Vezir Ali Bey hisar savaşının çok zor olduğunu, sabır ve şevk gerektiğini, bunun için de yağma iznini çıkartmanın faydalı olacağını söyledi. II. Murad, yağma iznini verince 28 Şubat gecesi ilk taarruz başladı.
Halk korkuyla kiliselere giderek dualar ediyordu. Çetin geçen muharebenin ilk günü sonrasında Venedik kuvvetleri büyük bir hata yaptılar. Destek için gönderilen üç kadırganın Osmanlı kuvvetleri tarafından yağmalanmasından çekinerek bir kısım kuvveti limana kaydırdılar. Zaten sayıca az olan Venedik kuvvetlerinin bu hamlesini gören Rumlar, Venediklilerin savaştan kaçtıklarını düşünerek savunma hattını bırakıp geri çekildiler.
Savunmada ortaya çıkan bu zaaf, Osmanlı kuvvetlerinin merdiven ve kamışlı kalkanlarla surları aşmalarının önünü açtı. Nihayet surlar aşılmış, hisarın kapıları açılmıştı. II. Murad, yağma müsaadesini tekrarlayarak kadın, çocuk bütün sakinlerin hayatları, bulacakları altın, gümüş ve taşınabilir her mal gazilerindir diyerek, kendisine yalnızca toprak ve üzerindeki yapıların mülkünü aldığını ilân etti.
PEK ÇOĞU ÖLDÜRÜLDÜ; KALANLAR ESİR ALINDI
Kaçan Venedik askerleri, kadırgalarla uzaklaşmayı düşünerek limana çekildiler. Rum askerler de aynı yolu denediler, ancak Venedikliler canlarını kurtarmak için Rum askerlerini limana almadılar. II. Murad tarafından defalarca uyarıldığı hâlde icabet etmeyen Rum askerlerin akıbetleri şiddetli oldu.
Pek çoğu öldürüldü; kalanlar ise esir edildi. Selanik'in fethi sonrasında Osmanlı kroniklerinde de belirtildiği üzere menfur olaylar yaşandı. Malları yağmalanan ahaliden karşı gelenler doğrudan yağmacılar tarafından katledildi; 7000'den fazla kişi ise esir edildi.
ŞEHİR YENİDEN İMAR EDİLDİ
Mihrapların altına gizlenen hazineler nedeniyle ile mihraplar yıkıldı, tasvir levhaları parçalandı. II. Murad, yağma faaliyetlerini görünce şehrin tamamiyle harap olmasının önüne geçti ve yağmaya son verip şehrin yeniden imarına karar verdi.
Boşalan hanelere gazi ve aileleri yerleştirildi. Ancak nüfusun yetersiz gelmesi sebebiyle esir edilen ecnebilerin azat edilmesine karar verildi. Böylece şehirlere yeniden yerleşmelerinin önü açıldı. Ancak pek çoğu esir tüccarları tarafından satıldığı için bu da yeterli gelmedi.
Nihayetinde bölgeye Vardar Yenicesinden göç ettirilen Türkler yerleştirildi. Neticede Selanik, fethine müteakip büyük bir yıkıma uğramış, II. Murad'ın gayreti ile şehir yeniden imar edilmişti. Zamanla eski hanelerine yerleşen Rumların evleri, Vardar Yenicesinden gelenlere tevdi edilerek bölge hem nüfus, hem imar, hem de idari bakımdan Türkleştirilmişti.
Derlenmiştir.