Arşiv en basit anlamıyla geçmişe ait belgeler topluluğu olarak tanımlanabilir. Geçmişle irtibatı ve gelecekte doğru olanın aydınlatılması hususunda yardımcı olabilecek en güvenilir kaynaktır. Bu irtibatı sağlamak gibi çok önemli görev üstlenen arşivler, hiç şüphesiz bir milletin en değerli hazinesi ve varlığının hafızasıdır.
19'uncu yüzyılın ortalarından itibaren dönemin güçlü devletlerinin Osmanlı coğrafyasına yönelik hesaplarının sonu ortaya çıkan karışıklıklar, yıllar boyu sürüp giden savaşlar, bunların neticesinde meydana gelen siyasi ve toplumsal parçalanmalar, aynı çatı altında yüzyıllarca sorunsuz yaşamış halkların bulunduğu toprakların anlaşmazlık ve çatışmalarla dolu bir coğrafyaya dönüşmesiyle sonuçlanmıştır. Bugün Osmanlı coğrafyasını oluşturan alanda kırktan fazla devletin ortaya çıkmış olduğu somut bir gerçektir. Bu bakımdan Osmanlı devleti arşivi sadece ülkemiz için değil, bütün Ortadoğu, Balkanlar, Kuzey Afrika ve Kafkasya bölgeleri için de vazgeçilmez öneme haizdir. Sahip olduğumuz arşiv varlığı hem milli hem uluslararası açılardan hayati bir önem taşımaktadır.
OSMANLI ARŞİVİ'NDE 95 MİLYON BELGE
İçerisinde dev bir tarih hazinesini barındıran Başbakanlık Osmanlı Arşivi, 2013'ün Haziran ayında açıldı. Yaklaşık 130 bin metrekarelik kapalı alanıyla dünyanın önde gelen arşiv merkezlerinden biri olarak faaliyet gösteriyor. Eski sınırları dâhilinde bugün kırktan fazla devletin tarihinde doğrudan veya dolaylı rol oynamış Osmanlı Devleti'nin bu büyük arşivinde yaklaşık 95 milyon belge bulunuyor. Arşiv binası; evrakın sağlıklı şartlarda saklanması, tasnifi, konservasyonu ve ulaşılabilir hale gelmesi için, gerekli tüm alt yapıya sahip olmasından başka; taş kaplaması, geniş saçakları ve pencere nispetleriyle klasik sivil mimariden de izler taşıyor.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın açıkladığı bilgilere göre, Osmanlı Arşivi'nde yaklaşık 95 milyon belge ve 400 bin defter bulunuyor. Oktay, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nde ana hizmetlerin yürütülmesinde görevli, fiilen arşiv iş ve işlemlerinde çalışanların tamamının 31 Ağustos itibariyle sürecin tekâmül etmesi ile Devlet Arşivleri Başkanlığı'nda görevlendirildiğini belirtti.
Oktay, Osmanlı Arşivi olarak bilinen ve Osmanlı Devleti'ne ait belgelere yönelik arşiv faaliyetlerinin yürütüldüğü İstanbul Kâğıthane'deki yerleşkenin, Devlet Arşivleri Başkanlığı döneminde de etkin şekilde faaliyetlerini sürdüreceğini belirtti.
Oktay, Osmanlı Arşivi'nde yer alan evrakın genel olarak 1326-1920 arasını kapsadığını söyledi. Yaklaşık 95 milyon belge ve 400 bin defter serisinden oluşan arşivin yaklaşık yüzde 75'lik kısmının sayımının ve dökümünün tamamlandığını anlatan Oktay, tasnifi tamamlanmış belgelerin araştırmacıların hizmetine sunulduğunu açıkladı.
ARŞİVDEKİ MALZEMELER
95 milyon farklı belge bulunan Osmanlı Arşivi'nde üç ana malzeme türü vardır. Bunların en geniş yer tutanı 93 milyona yakın kayıt ile evraklardır. Divan-ı Hümayun kayıtları, sadaret, nezaret, yerel yönetim yazışmaları, tebaanın devlet büyüklerine gönderdiği istek mektupları, yabancı devletlerle yapılan görüşmeler ve padişah fermanları da dahil olmak üzere tüm devlet yazışmaları evraklara dahildir. Evrakların ardından 400 bin kayıt ile defterler arşivin ikinci geniş bölümünü oluşturmaktadır. Divan-ı Hümayun kararlarının kaydedildiği Mühimme Defterleri, devletin asker sayısı, vergi gelirleri gibi istatistiklerinin kaydedildiği Tapu Tahrir Defterleri ve 19. yüzyıldan sonra tutulmaya başlanan etnik, nüfus yapılarının kaydedildiği Nüfus Defterleri en önemli defter serileridir. Üçüncü malzeme türü ise haritalar, projeler ve fotoğraflardır. Dönem haritaları, inşa edilecek demiryolu, dinî bina, köprü vs. inşa planları bunlara dâhildir.
Osmanlı Arşivi cumhuriyet döneminde çeşitli isimler almış, 1927 yılında başbakanlığa bağlanmış ve son olarak 1984'te Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı adını almıştır. 2011 yılında yeni arşiv binası inşaatı başlamış, 1 Haziran 2013 tarihinde ise açılışı yapılarak hizmet vermeye başlamıştır.
Arşivin nadir belgelerinden biri. Belgede hem III. Selim'in hem de sonraki padişah IV. Mustafa'nın el yazıları bulunuyor. Alt sıradaki III. Selim'in yazdığı cümlede Hamidiye Vakfı'na geri ödenmesi şartıyla 50 bin kuruş verilmesi emrediliyor. III. Selim bu emir gerçekleşmeden tahttan indirilmiş, yerine IV. Mustafa gelmiştir. IV. Mustafa da III. Selim'in el yazısının üzerine kendi el yazısıyla emri onayladığını belirten bir cümle yazmıştır.
MODERN ARŞİVCİLİĞE İLK ADIM
Arşiv, ilk dönemde Yedikule'de saklanan arşivler daha sonraları Topkapı Sarayı'nın içinde ve Sultanahmet civarında bulunan binalara taşınmış, sağlıklı olmayan şekillerde muhafaza edilmiştir. İmparatorluğun ilk yıllarından 14. yüzyıl sonlarına kadar geçen sürede arşivlenen belge sayısı yok denecek kadar azdır. II. Mehmed'in saltanatının başlangıcı ile 16. yüzyıl ortalarına kadar geçen iki yüz yıllık sürede ise birkaç defter ve yaklaşık yüz kadar belge arşivlenmiştir. Osmanlı arşivciliğinin bir düzene oturtulması ancak I. Süleyman döneminde gerçekleşmiştir. I. Süleyman'ın saltanatı ve sonrasında her anlaşma, defter ve tüm belgeler korunmaya başlanmıştır.
18. yüzyıl sonlarına dek arşiv için özel bir bina tahsis edilmemiş, belgeler gerektiğinde kolayca ulaşılması için kese, torba ve sandıklara yerleştirilmiş, muhafazaya elverişsiz mahzenlerde dağınık bir biçimde saklanmıştır. Bu dönemde bir takım çalışmalar yapılsa da modern arşivciliğe ilk adım 1845 yılında atılmıştır. Tanzimat'la birlikte başlayan modernizasyon süreci arşivcilik anlayışına da yansımıştır. 1846 yılında Sadrazam Koca Mustafa Reşid Paşa tarafından Hazine-i Evrak Müdürlüğü kurulmuş, arşiv için de Bâb-ı Âli içerisinde bir bina inşa ettirilmiştir.[3] 1848 yılında başlayan Hazine-i Evrak binası inşaatı Darülfünun'un mimarı Fossati Biraderler tarafından 1849'da tamamlanmasına rağmen nemini iyice çekmesi için bir yıl boş bırakılmış, belgeler 1850 yılında yeni binaya taşınarak tasnif edilmiştir. Koca Mustafa Reşid Paşa böylelikle modern Osmanlı arşivciliğinin öncüsü olmuştur.
Cumhuriyet sonrasında da belgelerin tasnif işlemleri yıllarca sürmüştür. 1925'te Hazine-i Evrak'ın kısıtlı kadrosu tarafından tasnif devam etmiş, 1932'de Muallim Cevdet başkanlığında yeni bir heyet kurulmuş, 1936'da ise Layoş Fekete'nin çalışmalarıyla yeni bir tasnif sistemi yaratılmıştır. Son büyük tasnif işlemi 1987 yılında başlamış, arşiv bu çalışmalarla dijital ortama geçirilmeye başlanmıştır. 1987-1992 arası dönemde tasnif edilen belge miktarı daha önceki 140 yıllık sürede tasnif edilen belgeler ile eşit miktardadır. 1987 ve 2012 yılları arasında geçen sürede ise 45 milyon belge tasnif edilmiştir. Bunların 5 milyonu ise dijital ortama aktarılmıştır.