Bu hafta çıkan fırtına İstanbulluları korkuttu. Bu durumu iklim değişikliğine bağlayanlar oldu, ancak İstanbul fırtınayla ilk defa karşılaşmıyor. 21 Şubat 1785'te meydana gelen fırtınada yüzlerce kayık batmış, binlerce insan ölmüştü.
Asırlar boyunca fırtına İstanbul'da birçok kez hasara yol açmış, binlerce insanın ölümüne sebep olmuştur. Osmanlı dönemindeki fırtınalarla ilgili Mustafa Cezar, Said Öztürk ve Önder Kocatürk'ün eserlerinden teferruatlı bilgi öğrenilebilir.
GEMİLERİ PARÇALADI
Osmanlı dönemi İstanbul'unda ilk büyük fırtına 1469'da meydana geldi.
Fatih döneminde meydana gelen fırtınada gemiler karaya sürüklendi. İkinci Bâyezid döneminde 1490'da patlayan fırtına ise şehri harabeye çevirdi. Kanunî döneminde 11 Ağustos 1554'te patlayan şiddetli fırtınada deniz kabarıp, dereler taşınca köyler sular altında kaldı.
Ağaçlar devrildi, hayvanlar sel sularıyla sürüklendi, gemiler ve kayıklar battı, birçok insan boğuldu. 29 Kasım 1567'de çıkan şiddetli fırtına ise gemileri karaya sürükledi.
1663 Kasım'ında meydana gelen deprem ve aynı zamanda patlayan fırtınayla birlikte İstanbul'a büyük zararlar verdi. 5 Haziran 1690'da ikindiden sonra başlayan şiddetli rüzgâr yüzünden kabaran dalgalar, İstanbul'da hayatı altüst etti.
Sahildeki tekneler birbirine çarparak parçalanırken, Üsküdar ve Beşiktaş arasında birçok kayık ve gemi batınca yüzlerce insan boğuldu. 32 yıl sonra 28 Kasım 1695'te meydana gelen ve yedi gün süren şiddetli lodos ise kıyılarda birçok yeri harap etti. 23 Ocak 1715'te çıkan yangının söndürme çalışmaları, süren fırtına yüzünden zorlaştı.
Üçüncü Osman (1754-1757) döneminde şiddetli fırtınaya yakalanan bir Mısır kalyonu geceleyin Kumkapı'da karaya oturdu. Dalgaların şiddetinden gemideki 600 kişi çıkartılamadı. Padişah bizzat sahile gelerek kurtarma çalışmalarını takip etti. Tersane'den mavnalar getirtilerek yolcular zar zor kurtarıldı. Üçüncü Osman, bu olay üzerine Ahırkapı'da bir fener yaptırttı.
BİNLERCE KİŞİ BOĞULDU
Birinci Abdülhamid'in (1774-1789) hükümdarlığı döneminde meydana gelen büyük fırtına Taylesanizâde Hafız Abdullah Efendi'nin tarihinde genişçe anlatılır. 21 Şubat 1785'te İstanbul'da önemli bir cenaze vardı, padişahın oğullarından Şehzâde Murad vefat etmişti. Sakin bir hava vardı.
Ancak şehzâdenin cenazesinin mezara konduğu sırada hava birden fırtınaya dönüştü.
Fırtına evlerin çatılarını, kiremitlerini, tahta çıkmalarını uçurdu. En büyük felaket denizde yaşandı. Gemi ve kayıklar birbirine girdi, birçoğu battı. Binlerce kişi denize düştü. Sarayburnu'ndan, yani Eminönü'nden Samatya'ya kadar olan bölgede bulunan balıkçı kayıklarından 169'u batmış ve içindeki insanlar denize dökülmüştü.
Fırtına geçtikten sonra talihsiz balıkçı ve yolcuların cesetleri Yedikule açıklarında görülmeye başlandı. Denizden 3 bine yakın ceset çıkarılmıştı. Bu, felaketin sadece Eminönü ile Samatya arasındaki bilânçosuydu.
Haydarpaşa'dan İzmit'e kadar olan bölge de fırtınadan etkilenmiş, sayılamayacak kadar çok kayık batmış, binlerce insan ölmüştü. Fırtınayı bizzat yaşayan Tarihçi Taylesanizâde Hafız Abdullah, olayın sanki bir kıyamet alameti olduğunu söyler. Aynı yılın ağustos ayında çıkan fırtınada da denizdeki kayıklar battı.
1788 Nisan'ında çıkan fırtına Osmanlı donanmasından bir gemiyi Riva civarında batırdı. Ayrıca İstanbul'a yük getiren bir gemi de battı. 1789 Ocak ayında çıkan yangının söndürme çalışmaları, süren fırtına yüzünden zorlaştı. Bazı kayıklar battı ve boğulanlar oldu. Bir ay sonra da şiddetli bir fırtına yaşandı.
AĞAÇLARI KÖKÜNDEN SÖKTÜ
ÜÇÜNCÜ Selim döneminde 4 Kasım 1805'te İstanbul'da meydana gelen fırtınada limandaki gemiler, Bahçekapı ile Yalı Köşkü arasında birbirine çarparak parçalandı. 8 Mayıs 1808'de meydana gelen fırtınada özellikle Haliç civarında bina ve ağaçlar yıkıldı, çatılar uçtu.
İkinci Mahmud döneminde, 25 Temmuz 1813'te patlayan kasırga Sarayburnu'nda kayık ve gemileri batırdı. Beyoğlu'ndaki süvari kışlalarının yüzlerce camı kırıldı, tavanının kiremitleri uçtu.
Minareler yıkılırken, asırlık çınar ağaçları bile devrildi.
İkinci Mahmud döneminde meydana gelen başka büyük bir fırtına ise Şanizâde Tarihi'nde anlatılır.
12 Kasım 1820'de batı tarafından esen rüzgâr sabah saatlerinde şiddetlenerek, bazı binaların kiremit ve camlarını tarumar etti. Kurşunla kaplı çatıların kurşunlarını söküp büküp atarak ve bazı ağaçları devirip, kırarak oldukça hasara sebep oldu. Ardından şiddetli bir yağmur ve fındık büyüklüğünde dolu yağdı. Dolu özellikle bağ ve bostanlara zarar verdi.
Balat yakınlarında İvaz Efendi Camii ile Cerrahpaşa Camii ve bazı yüksek binalara yıldırım düştü.
Şiddetli rüzgârdan Okmeydanı'ndaki caminin minaresi zeminden yıkıldı. Hekimoğlu Ali Paşa ve Davud Paşa camilerinin minarelerinin külahları koptu. Rüzgâr Şehzâde Camii avlusundaki büyük bir çınar ağacını kökünden söküp, oldukça uzağa sürükledi.
Dolmabahçe ve daha birçok bölgede de büyük ağaçlar rüzgârdan yıkıldı. Fırtına Hasköy önünde bağlı duran Avrupalı bir tüccar gemisini sahilden söküp, Tersane önüne kadar getirdi. Gemi burada devrilip, battı. Denizin dalgalarından sahildeki birçok bina, özellikle de Salı Pazarı'ndan Ortaköy'e kadar olan bölgedekiler zarar gördü.
20 Aralık 1835'te çıkan kar fırtınasında sekiz kişilik bir kayık denizde kayboldu. Camilerin minareleri yıkıldı.
Sultan Abdülmecid döneminde 1844 Mart'ında patlayan fırtına bir türlü durmayıp, günlerce devam etti. 24 Ekim 1853'teki fırtınada ise Kadıköy Vapur iskelesi hasar gördü. Bir yıl sonra 7 Kasım'daki fırtınada bazı minareler yıkıldı. 15 Aralık'ta ise fırtına Üsküdar'da minarelere zarar verip, ağaçları kökünden söktü. 11 Şubat 1856'daki fırtına sonucunda 17 minare yıkıldı. 4 Kasım 1878'deki fırtına Heybeliada'daki caminin minaresi ve bazı çatılara zarar verdi. 10 Aralık'taki şiddetli rüzgârlar Karacaahmet'teki servileri devirdi. Aralık ayında ise ardı ardına şiddetli fırtınalar meydana geldi. Büyükçekmece'de gemiler battı. Yalılar harap olurken, iskeleler ve Yenikapı'daki kahvehaneler yıkıldı. 4 Kasım 1879'daki fırtınada da Boğaz'da iki gemi battı. 9-10 Haziran 1905'te meydana gelen şiddetli fırtına İstanbul'un birçok bölgesinde hasara sebep oldu. Kayıklar batarken, telgraf hatları ve minareler zarar gördü. Kayıklar battı.
Halkın zararı çok büyüktü. İkinci Abdülhamid, zarar görenlere 10'ar bin lira verdi. Hazine'den de verilen yardımlarla halkın zararı giderilmeye çalışıldı.
Erhan Afyoncu - Sabah