Tarihe, yaptırdığı hayır eserleri, yazdığı kitaplar, hazırcevaplığı ve nüktedanlığıyla geçen devlet adamlarından birisi 16. yüzyılda yaşamış Şemsi Ahmed Paşa'dır. Üsküdar'da Mimar Sinan'ın inşa ettiği ve halkın Kuşkonmaz adını verdiği caminin bânisi Şemsi Ahmed Paşa, Anadolu beyliklerinden İsfendiyaroğulları'ndandır. Bolu'da doğan Şemsi Ahmed Paşa'nın annesi ise İkinci Bâyezid'in oğlu Şehzâde Abdullah'ın büyük kızı Şahnisâ Sultan'dır.
ŞEMSİ AHMED PAŞA
Şemsi Ahmed Paşa Enderun'da yetişti. Ailesinin hemen hemen bütün üyeleri gibi iyi bir doğancı ve mahir bir avcı olan Şemsi Ahmed, daha Enderun'da iken Kanunî Sultan Süleyman'ın yakın çevresine girdi. Saray ağalıklarında görev yaptı. 1554'te Şam Beylerbeyiliği'ne tayin edildi. Beylerbeyi Şemsi Paşa ile bu sırada Şam kadılığına atanan Şeyhülislâm Ebussuud Efendi'nin oğlu Mehmed Efendi arasında gerginlik yaşanması ve birbirlerini İstanbul'a şikâyet etmeleri sebebiyle her ikisi de memuriyetlerinden azledildiler. Daha sonra Sivas Valiliği'ne tayin edilen Şemsi Ahmed Paşa, buradan 1562'de Anadolu Beylerbeyiliği'ne nakledildi. 1564'te Rumeli Beylerbeyi oldu. Emekli olduktan sonra II. Selim ve III. Murad'ın musahibliğinde bulundu.
Şemsi Ahmed Paşa, 5 Mart 1580'de vefat etti ve Üsküdar'daki caminin bitişiğindeki türbesine defnedildi. Üsküdar sahilinde Mimar Sinan'ın eseri olan ve kendi adıyla anılan cami, türbe ve medreseden oluşan bir külliye ile Bolu'da başta İmaret Camii ve Külliyesi, Gerede'de bir han yaptırmıştı. Şam'da da Ahmediye Medresesi'ni inşa ettirmişti.
YALI CAMİ ÖZELLİĞİ YOK OLUYOR
Şemsi Paşa, ölümünden önce Mimar Sinan'a konağının bulunduğu Üsküdar'da 1580'de bir külliye inşa ettirmişti. Büyük mimarımızın en güzel eserlerinden birisi Üsküdar'da "Kuşkonmaz Camii" de denen Şemsi Paşa Camii'dir. Vapurla geçerken bütün güzelliği ve zarafetiyle Üsküdar'a hoş geldiniz diye sizi karşılayan bu küçük ama son derece zarif ve orantılı külliye sahili bir biblo gibi süsler. Bu kadar güzel bir eser başka bir memlekette olsa cam fanusta korunur ama biz birkaç yıldır orijinalliğini ve güzelliğini bozmak için elimizden geleni yapıyoruz.
Kadir Topbaş'ın belediye başkanlığı döneminde 2017'de kazık çakılarak caminin deniz tarafına yol yapılmaya başlanmış, binada çatlaklar oluşunca vazgeçilmişti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Şemsi Paşa Camii'ni denizden koparmak için yol projesini şimdi tekrar başlattı. Ekrem İmamoğlu, Kadir Topbaş'ın yanlış bir icraatını devam ettiriyor ve yol tamamlandığında Şemsi Paşa Camii'nin yalı cami özelliği ile orijinalliği ortadan kalkacak! Kazıklı yol kadar olmasa da yapılan yol ve yoğun yaya trafiği camiye zarar verecek. İşin en ilginci ise "Portatif yol yapıyoruz, yalı cami özelliği bozulmayacak" diye yapılan yanlış işin savunulması. Caminin deniz tarafına yol yapılınca yalı özelliği nasıl kalır? İnsanların zekâsı ile dalga geçiliyor. Ayrıca caminin öbür tarafında yayaların geçtiği bir yol zaten var.
Şimdi, şu soruların açıkça cevaplandırılması gerekiyor:
Kültürel eserleri muhafaza etmekle görevli olan '6 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu' caminin orijinalliğini ve siluetini bozacak bu projeye nasıl izin verir? Mimar Sinan, caminin önüne yol yapmayı düşünemeyecek derecede öngörüsüz ve yeteneksiz bir mimar mıydı? Mimarîye ileri derecedeki hakimiyeti ile denizin üzerine yaya yolu yapmayı düşünemez miydi? Büyükşehir Belediyesi ecdadın en önemli eserlerinden birine niçin saygı göstermiyor? Üsküdar Belediyesi bu tarihî ve mimarî cinayete niçin ses çıkarmaz? Yol yapımına daha önce karşı çıkan Mimarlar Odası şimdi niçin ses çıkarmıyor?
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yetkili bütün makamlar Mimar Sinan'a yapılan bu saygısızlığı engellemeli, tarihî eserler hakkında alınan kararlar konusunda "Bu kararı şu parti verdiyse doğru, ama karar bu parti tarafından alındıysa yanlıştır" uygulamasına son verilmelidir.
İLK RÜŞVET İDDİASI
Lala Mustafa Paşa 1569'da altıncı vezirliğe terfi ettirilince Rumeli Beylerbeyi Ahmed Paşa emekli oldu. Şemsi Ahmed Paşa Şam Beylerbeyi iken emrinde Safed Sancakbeyliği yapan Lala Mustafa Paşa'nın kendisinden daha üst düzey bir göreve getirilmesini hazmedememiş, bu yüzden emekliliğini istemişti.
Ahmed Paşa, İkinci Selim döneminde padişahın musahiblik vazifesini yürüttü. Şemsi Ahmed Paşa, padişahın 1574'te ölümü üzerine Sokollu Mehmed Paşa karşısındaki hamisini kaybetti ve İstanbul'dan uzaklaştırıldı. Yeni padişah Üçüncü Murad, Şemsi Ahmed Paşa'yı emektardır diyerek Bolu'dan İstanbul'a getirtti ve tekrar musahib yaptı.
Tarihçi Gelibolulu Mustafa Âli, Şemsi Ahmed Paşa'nın Osmanlılar'dan kendi hanedanı İsfendiyaroğulları'nın intikamını almak için imparatorluğun sonunu getirecek bir hastalığın tohumlarını atarak bizzat padişahı rüşvet almaya alıştırdığını iddia eder. Ancak Tarihçi Mustafa Âli, Şemsi Ahmed Paşa'nın düşmanı Lala Mustafa Paşa'nın hizbinde yer aldığı için bu iddiası şüphelidir.
İRAN ELÇİSİ, ŞEMSİ AHMED PAŞA'DAN ALDIĞI CEVAPLA DONAKALMIŞTI
ŞEMSİ Ahmed Paşa tarihe hazırcevaplığı ve nüktedanlığıyla geçen devlet adamlarındandır. Kanunî'nin ölümünden sonra İkinci Selim'in tahta çıkmasını tebrik için İran'dan elçi gönderilmiş, elçi gelmeden namı gelmişti. Safevî Elçisi Şahkulu söz ustası ve hazırcevap bir devlet adamıydı. 1568 Şubat'ında Edirne'ye gelen İran elçisi şehrin dışında veziriazam haricindeki bütün Osmanlı devlet adamları tarafından karşılandı. Söz söyleme sanatında mahir olan Şahkulu Sultan'ı ilk karşılama ve elçiyle sohbet için Rumeli Beylerbeyi Şemsi Paşa görevlendirildi. Şemsi Paşa'ya sohbet sırasında altta kalmaması, gereken cevabı vermesi talimatı da verilmişti.
Safevî Elçisi Şahkulu Han, kendini büyük bir törenle karşılayan Osmanlı askerlerini küçümsemek için "Vallah ki bu askerin süsleri ve gösterişi düğün halkına benzer" dediğinde hazırcevaplığı ile meşhur Şemsi Ahmed Paşa, "Belli, Çaldıran'dan Taçlu Hanım'ı gelin getiren bu askerdi" demişti. Şemsi Ahmed Paşa, 1514'te Çaldıran Savaşı'nda Şah İsmail'in eşi Taçlu Hatun'un esir alınmasını muharebeden 54 yıl sonra İran elçisine hatırlatarak, hazırcevaplığıyla meşhur Şahkulu'nu susturmuştu.
ŞAİR VE YAZAR BİR DEVLET ADAMI
ARAPÇA ve Farsça şiirler yazan Şemsi Ahmed Paşa'nın en meşhur eseri Türkçe Divân'ıdır. Diğer eserleri ise "Cevâhirü'l-Kelimât" adlı Arapça- Türkçe lügat, "Tuhfe" isimli Farsça-Türkçe manzum lügat, "Şehnâme-i Sultan Murad" isimli manzum tarih, "İ'tikâd-nâme-i Şemsi Paşa" ve "Vikâye Tercümesi"dir. Şemsi Ahmed Paşa, "Şehnâme-i Sultan Murad" isimli 2.398 beyitlik eserinde Hulefâ-i Raşidin'den başlayıp, çeşitli İslâm devletlerinden bahsettikten sonra Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan başlayarak geniş bir şekilde Osmanlı tarihini anlatır.
Erhan Afyoncu-Sabah