Yahudiler, 1881'de Odessa'da "Sion Âşıkları" adlı bir dernek kurdular. Amaçları Yahudiler'in Filistin ve Kudüs'e yerleşmelerini sağlamaktı. Bu yıllarda 5 bin kadar Yahudi, Filistin'e göçetmişti. Bu yıllarda Filistin'de 430 bin Müslüman, 55 bin Hristiyan ve 35 bin Yahudi yaşıyordu. Osmanlılar, meselenin farkına varınca Yahudi göçüne engel almaya çalıştılar. Bu konuda Vahdettin Engin, Tufan Buzpınar ve Ahmet Kavas'ın araştırmaları vardır.
FİLİSTİN'E GÖÇ YASAK
II. Abdülhamid başta olmak üzere, Osmanlı devlet adamları Yahudi göçünün Filistin'de kritik dengelere bağlı mevcut durumu bozacağı ve bölgeyi karıştıracağı kanaatindeydiler. Sultan Abdülhamid'in 1880 yılında çıkardığı iradesiyle Yahudiler'in Filistin'e göçmen olarak yerleşmelerinin kapısı kapatıldı. Osmanlı tebaası olan Yahudiler'in Filistin'den toprak satın almaları yasaklandı. Hac amaçlı olarak Kudüs'ü ziyaret edecek Yahudiler ise Osmanlı konsolosluklarından vize almak, Filistin'e girerken geri döneceklerine dair teminat parası yatırmak ve girişlerinden itibaren 30 gün içinde Filistin'i terketmek şartıyla gelebildiler.
Birçok ülkeden kovulmuş, perişan durumda yerleşecek yer arayan Yahudiler'in durumuna acıyan Osmanlı yönetimi, 1882'de Yahudiler'in Filistin haricinde gösterilecek yerlerde 100-150 haneyi geçmeyecek şekilde yerleşmeleri şartıyla ülkeye kabul edilebilecekleri kararını aldı. Ancak mahalli yöneticiler ve bölge halkının bir kısmı, hükümetin yasağına rağmen büyük paralar karşılığında Yahudiler'e toprak sattılar. Yahudiler, kendilerine sempati duyan Araplar'a da toprak satın aldırdılar. II. Abdülhamid, bu gelişmeler üzerine bölgedeki boş devlet arazilerinden bir kısmını şahsi mal varlığı olarak satın aldı.
HERZL'İN HAYALİ SUYA DÜŞTÜ
1895'ten itibaren, siyonizmi milletler arası bir politika haline getirmek isteyen Theodor Herzl sahneye çıktı. Çeşitli aracılar vasıtasıyla Yahudiler'e Filistin'de toprak sağlamak için II. Abdülhamid'e ulaşıp fikrini hayata geçirmeye çalıştı. Herzl, aracılardan netice alamayınca meseleyi bizzat Sultan Abdülhamid'le görüşmek istedi ve 1896 Haziran'ında İstanbul'a geldi, ancak padişahla görüşemedi.
II. Abdülhamid'le doğrudan ilişki kurabilen ve sultanın Avrupa'daki hafiyelerinden biri olan Polonyalı asilzade Newlinski, Herzl'in ısrarlarıyla konuyu sultanla konuştu. Sultanın Newlinski'ye cevabını Herzl hatıralarında şöyle nakleder: "Eğer Bay Herzl senin benim arkadaşım olduğun gibi arkadaşın ise, ona söyle bu meselede ikinci bir adım atmasın. Ben bir karış bile olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim bu imparatorluğu kanlarını dökerek kazanmış ve yine kanları ile mahsuldar kılmıştır. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan tekrar kanlarımızla örteriz. Benim Suriye ve Filistin alaylarımın askerleri birer birer Plevne'de şehit düşmüşlerdir. Bir tanesi dahi geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanında kalmışlardır. Türk imparatorluğu bana ait değildir, Türk milletinindir. Ben onun hiçbir parçasını vermem. Bırakalım Yahudiler milyarlarını saklasınlar, benim imparatorluğum parçalandığı zaman onlar Filistin'i hiç karşılıksız ele geçirebilirler. Fakat yalnız bizim cesetlerimiz taksim edilebilir. Ben canlı bir beden üzerinde ameliyat yapılmasına müsaade edemem".
Sultanın bu cevabına rağmen Herzl pes etmedi. Yahudi asıllı Macar Türkolog Vambery vasıtasıyla 17 Mayıs 1901'de II. Abdülhamid'in huzuruna çıktı. Ancak bu görüşmede Filistin'e Yahudi yerleştirilmesi meselesine hiç değinilmedi. Üstüne üstlük II. Abdülhamid, Herzl'i kabulünden önce Yahudiler'in Filistin'e girişi ve toprak satın almalarıyla ilgili kısıtlamaları da artırmıştı.
İSRAİL'İN KURULACAĞINI BİLDİ
Herzl, Yahudiler'in Filistin'e yerleşmesi için 1896 ile 1902 yılları arasında beş defa İstanbul'a gelmiş, ancak bütün tekliflerine rağmen bir netice alamamıştı. Herzl'in ölümünden sonra yerine geçen David Wolffsohn da girişimlerinden bir netice elde edemedi.
Yahudiler'in her türlü teşebbüslerine rağmen Filistin'e yerleşen Yahudi sayısı Sultan Abdülhamid döneminde 25-30 binde kalmışken, bölgenin Osmanlı'nın elinden çıkmasından sonra ise Filistin'e yüzbinlerce Yahudi yerleşti ve 1948'de İsrail'in kurulmasından sonra akmaya başlayan kan hiç durmadı.
II. Abdülhamid gelecekte neler olabileceğini anladığı için Filistin'e Yahudi göçünü engellemeye yönelik her şeyi yapmıştı. Nitekim Sultan Abdülhamid, Selanik'te sürgündeyken, Doktoru Atıf Hüseyin Bey'e 1911'de bu mesele ile ilgili olarak, "Para kuvveti her şeyi yapar. Yahudiler de bugün hükümet teşkil edecek değiller ya. Bu bir başlangıçtır. Gaye-i emeldir. Şimdiden işe başlayıp birçok sene hatta bin sene sonra maksatlarına muvaffak olabilirler ve zannederim ki olacaklardır da" demişti.
OSMANLI HÂKİMİYETİNDE KUDÜS
Murat Kargılı, 2014'te kendi topladığı kartpostallarla "Kutsal Yolculuk Hac" isimli çok güzel bir eser neşretmişti. Şimdi ise yıllarca sabır ve azimle topladığı resim, afiş, poster, çizim, obje ve kartpostallarla, yine muhteşem bir esere imza attı. IRCICA yayınları arasından çıkan "Kudüs Hatırası/ Souvenir of Jerusalem" isimli eser üç dinin kutsal şehrinin huzurlu yıllarını, yani Osmanlı dönemini gözler önüne seriyor.
Ulaşım imkânlarının çoğalmasıyla 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kudüs'ün ziyaretçileri artmıştı. Ziyaretlerin artması ekonomisinin çoğu hac ve turizme dayalı Kudüs'te yeni bir ekonomik istihdam alanı açtı: Hediyelik eşyalar. Bu eşyalar bazen bir kartpostal, bazen bir poster veya çeşitli objelerdi. Elimizdeki 300 sayfalık eser, bu hatıra objeleriyle hazırlanmış. Kartpostallar, afiş ve posterler, reklam kartları, hatıra objeleri gibi bütünlük açısından ayrı bölümler halinde ele alınan kitap, devrin ruhunu yansıtıyor.
İlk bölümü Kudüs kartpostalları oluşturuyor. Kudüs kartpostalları, şehir coğrafyası, tarihi eserler, insanlar, kıyafetler, merasimler gibi birçok hususta tarihi gözler önüne seriyor. Kitaptaki diğer bölüm ise hatıra objelere ayrılmış. Ziyaretçilerin artmasıyla otel, restoran, kafelerin yoğunlaştığı Yafa Kapısı ve Yeni Kapı civarındaki mağazalar bu objelerin satıldığı yerlerdendi. Bazen zeytin ağacından yapılmış işlemeli cilt kapakları, Kudüs bezemeleri, Kubbetüssahra dioraması gibi eşyaların satıldığı bu mağazalarda el işi eşyaların yanında kartpostal ve fotoğraf albümleri de vardı.
En renkli ve dikkat çekenlerden biri de reklam afişleri, kartları ve posterlerin bulunduğu bölüm. Dönemin ünlü ressam ve illüstratörlerinin çizdiği ilaç, yiyecek, tütün, giyecek, ünlü yapılar gibi pek çok sahada varlığını gösteren bu ürünler, hem ürünler ve reklamın tarihi açısından hem de bölge açısından oldukça önemlidir. Bazen Yafa'dan geçen trenin resmedildiği, bazen de tuğralı damgalar ve portrelerle süslenmiş sigara paketlerinde karşımıza çıkan bu reklam objeleri oldukça renkli. Bu objelerin yanında eserde Kudüs'e, bölgeye ve binalara ait harita, kroki ve planlara da yer verilmiş. Bunların içerisinde resimli Kudüs Rehber Haritası'na ait görseller dikkat çekiyor. Yine 1922'de Kudüs Müftülüğü'nün daveti üzerine Mescid-i Aksa'daki tamirat çalışmaları için Kudüs'e giden Mimar Kemaleddin Bey'e ait çizimler de tarihimiz açısından önemli. Osmanlı Kudüs'üne yakışan bu eseri hazırlayan Murat Kargılı ve IRCICA'yı tebrik ediyoruz.
Erhan Afyoncu - SABAH