Yunanistan, Batı'da ne zaman Türk karşıtlığı artsa en öne çıkarak durumdan istifade etmeye çalışır. Günümüzde de 100 yıl önce başına gelenleri unutup, Fransa gibi bazı ülkelerin gazına gelerek ülkesinin ekonomik gücünün çok üzerinde bir silahlanma politikasına girdi. Bir asır önceki idarecilerinin boş hayallerinin Yunanistan'ı ne hale getirdiğini unutuyor. Hatice Yıldırım ve Cengiz Mutlu bu meseleyi araştırmalarında anlatırlar.
YUNANİSTAN'A PARA YAĞDI
Venizelos, İngiliz ve Fransız askerlerinin desteğiyle 1917 Haziran'ında Kral Konstantin'i tahtından indirerek savaş sonrası kazanımlardan faydalanmak amacıyla Yunanistan'ı I. Dünya Savaşı'na dahil etti. Cihan Harbi'nin bitmesinden sonra hayallere dalarak Anadolu'yu işgale kalktı. Kuruluşundan itibaren Batılı devletler tarafından siyasi, mali ve askeri anlamda desteklenen Yunanistan'ın bu durumu Milli Mücadele sırasında da devam etti. Yunanistan'ın savaşı devam ettirecek herhangi bir mali kuvveti olmamasına rağmen gaza gelerek, "Megali İdea" hayalleri kurup, emperyalist devletlerin siyasetine alet oldu.
1918 Şubat'ında müttefik devletlerin yardımları Yunanistan'a ulaştı. 12 milyon pound İngiltere'den, 300 milyon frank Fransa'dan ve 50 milyon dolar Amerika'dan gelmişti. İngiltere Mart 1919'a kadar 2 milyon pound daha gönderdi.
İngilizlerin desteğiyle Batı Anadolu'yu işgale başlayan Yunanistan, ummadığı bir direnişle karşılaştı. Yunanistan'ın Anadolu'da uğradığı hayal kırıklığı Yunan siyasetini de değiştirdi. Kasım 1920'deki seçimleri İtilaf Devletleri'ne yakın olan Venizelos'un kaybetmesi ve ardından Kral Konstantin'in geri dönmesi, İtilaf Devletleri tarafından verilen destek ve yardımların kesilmesine sebep oldu. Bu durum mali buhranı da beraberinde getirdi.
İngiltere ve Fransa'nın mali desteğini kesmesi, Yunan maliyesinin altüst olması demekti. Zira Yunanistan'ın büyük bir bütçe açığı söz konusuydu. 1920-1921 yıllarında Yunanistan'ın geliri o dönemin Türk Lirası'yla 115 milyon, gideri 142 milyon Türk Lirası'ydı. Mevcut 142 milyon liralık giderin 53 milyonu harp masrafıydı.
Yunan hükümeti Venizelos dönemindeki borcu ödemeyeceğini ilan edince drahmi 93 kuruşa kadar düştü. Yunanistan'ın dış yardım almadan ayakta kalamayacağını bilen Kral Konstantin politikalarda bir değişiklik olmayacağını beyan etti. Tekrar borçların sahiplenildiği ve ödeneceği açıklaması yapıldı. Bu açıklama üzerine drahmi 170 kuruşa çıktı.
DRAHMİNİN DEĞERİ DÜŞTÜ
Yunanistan ile İtilaf Devletleri'nin arasını açan bir diğer husus, tedavüle yeni paraların sokulmasıydı. Yunan Maliye Bakanı, Anadolu'yu işgale devam etmek için her ay 100 milyon drahmiye ihtiyaç duyduklarını ve ordunun acil ihtiyaçları için 200 milyon drahminin tedavüle sokulması gerektiğini savunuyordu. İtilaf Devletleri ise böyle bir durum yaşandığında mali desteğin son bulacağını ifade ediyorlardı.
Yunanistan aldığı borçlarla silah alıyor, ancak aldığı silahlarla herhangi bir başarı elde edemiyordu. Dolayısıyla aldıkları silahlar doğrudan doğruya ülke ekonomisini batırıyordu. Yunanistan, ülkedeki mali buhran sebebiyle İtilaf Devletleri'nin onayını almadan piyasaya 500 milyon drahmi sürdü. Bu yüzden drahminin değeri 208 kuruştan 178 kuruşa düştü.
Yunanistan'da askere alımlar yüzünden azalan tayfa sayısı, asker nakline tahsis edilen gemilerin çalışamaması gibi sebeplerden deniz ticareti de aksamıştı. Yine yabancı devletlerin limanlarına gidemeyen gemiler, ecnebi kambiyo tedarikinden de yoksun kaldıkları için drahminin değerinin düşüşü arttı.
Yunanistan'ın borçları hızla arttı. Savaştan 10 yıl önce 400 milyonu geçmeyen Yunanistan'ın borçları 6 milyara ulaşmıştı.
HABER UYDURDULAR
Eskişehir-Kütahya Muharebesi sonrası drahmi düşüşünün sebebi, Yunanistan'ın günlük askeri masrafının 2 milyondan 6 milyon drahmiye çıkmasıydı. Bu masrafı karşılayamayan Yunan hükümeti dışarıdan borç bulmak için Kuvayı Milliye'nin dağıldığını iddia ediyordu. Yunanistan, başarı kazanamayıp drahminin düşüşünü engelleyemeyince sahte haberler üreterek kendilerine güven duyulmasını sağlamaya çalıştı. İstanbul'daki Rumlar arasında Yunan ordusunun 40 bin Türk askerini esir aldığı, Mustafa Kemal ve Erkan-ı Harbiye Heyeti'nin de bu esirler arasında olduğu konuşuluyordu. Ancak Avrupa devletleri buna itibar etmedi. Drahminin değeri bu haberlerle ilk başta 180 kuruşa yükseldi, ancak daha sonra 142 kuruşa düştü.
Büyük Taarruz öncesi drahmideki dalgalanmaların çok fazla olmasından dolayı pek çok İngiliz şirket, teslim ettikleri malların karşılığını alamamaya başladı. Yunan tüccarlar verdikleri sözleri yerine getiremiyorlar, herhangi bir ödeme yapamıyorlardı.
Savaş masrafları ve memleketin durumu iyice kötüye giden Yunanistan'da Atina'daki ekmekçilerin grevi neticesinde hükümet halkın iaşesi için 160 fırına el koydu. Yunanlar, Atina ve diğer şehirlerde kriz sebebiyle protestolar düzenlediler.
İzmir Rumları, Mayıs 1921'de, "Yunanlar geldiler, rahatımızı bozdular, biz harp istemeyiz. Tanrı'nın izni ile Türkler gelir kurtuluruz" demeye başladılar. İlginç olan bir diğer husus da Yunan işgali altında bulunan halkın, ellerindeki drahmiyi Osmanlı parası ile değiştirmeleriydi. Bu değişim sonrasında İzmir borsasında drahmi 85 kuruşa gerilemişti.
Yunan hükumeti, tüccar, halk ve vapur sahiplerine yüklü miktarda borç yapmıştı. Ayrıca Atina Milli Bankası'ndaki ahalinin parasının bir kısmı da gizlice sarf edilmişti. Drahminin değersizleşmesiyle gümrükten mallar çıkarılamıyor, bu yüzden de eşyalar gümrüklerde birikiyor ve bekleyen mallar da bozuluyordu.
Anadolu'daki Yunan işgalcilerinin iaşesinde sıkıntılar yaşanıyordu. Yunanistan'ın bununla ilgili borç bulma teşebbüsleri ise hüsranla sonuçlanıyordu. Zar zor buldukları borçlar da silah alımına gidiyordu.
Yunanistan'ın mali durumu o denli kötüydü ki Sakarya Savaşı'ndan sonra işgali altında tuttuğu yerlerde kendi toprağı olmamasına rağmen hukuka aykırı olarak vergi toplamaya çalıştılar. Ekonominin kötüye gitmesi üzerine Yunanlar açlık mitingleri düzenlediler, mitinglere katılanlar ise jandarma tarafından tutuklandı.
Savaş masrafları Yunan ekonomik gücünün çok üstünde idi ve gelir-gider savaş boyunca dengelenememişti. Dönemin Türk gazeteleri durumu, "Şımarık ve haddini bilmez bir milletin az-çok sağlam bir devlet maliyesini nasıl altüst edebildiklerini izah eden en büyük bir misaldir" şeklinde yorumlamıştı.
Borca girilerek alınan silahlarla başarıya ulaşmayan askeri harekâtlar, Yunanistan'ın para biriminin değerini düşürmekten başka bir işe yaramamıştı. Silahlanmaya harcadıkları dış borçlar Yunanistan'ı fakirleştirdi. Yunanlar Milli Mücadele'de büyük bir bozguna uğrayınca Avrupa'dan yardımlar da kesildi. Avrupalılar, 1927'deki borç anlaşmasına kadar kapıları Yunanistan'a kapattılar.
YUNANİSTAN'IN VEKÂLET SAVAŞI
Cengiz Mutlu, bir makalesinde Yunanistan'ın İngiltere adına nasıl vekâlet savaşına girdiğini anlatır. İngiltere dünya savaşının sonlarına doğru harbin getirdiği ağır mali yük ve toplumsal baskı ile karşılaşmıştı. Yorgun İngiliz ordusu, Anadolu'da yeni bir savaşı göze alamazdı. İngiliz Başbakanı Lloyd George, Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı'na Anadolu'yu işgal etmelerini teklif etti. Fakat teklif reddedildi. Daha sonra Sırp ordusunu İstanbul'un işgaline davet etti. Bu teklif de reddedildi. Romenler de İngilizler'in teklifini kabul etmediler.
Bunun üzerine İngilizler, I. Dünya Savaşı'na geç katıldığı için, savaşın sonunda fazla yıpranmamış Yunan ordusunu Anadolu'nun işgalinde kullanıp, kendi istediklerini elde etmeye çalıştılar. Yunanistan, hayaller kuruyordu, ancak sadece bir piyondu. Atatürk, not defterine İngilizler'in bu planıyla ilgili, "Tarih, İngiltere hükümetinin böyle gülünç bir teşebbüse ümit bağlamasını hayretle kaydedecektir. Maskara bir kavmi, Türkiye'yi istilâ ettirerek cihangir yapmak. Siyasi ve askeri bir gaflet numunesi" kaydını düşmüştü. Atatürk, Sovyetler Birliği'nin ilk elçisi olarak Milli Mücadele yıllarında Ankara'ya gelen Aralov'a ise "İngilizler'in boğazlanmak üzere gönderdiği Yunanlar'ı yeniyoruz. İngiliz emperyalistleri bizi yok etmek istiyorlar, ama bunu başaramayacaklardır" demişti.
Erhan Afyoncu - Sabah