Siyasi hayatımızın kritik bir dönemeci olan 24 Haziran seçimlerini demokratik olgunlukla gerçekleştirdik. Sonuçlar ülkemize ve milletimize hayırlı olsun. Milletimiz Türkiye'yi yeni döneme taşıyacak lider olarak Erdoğan'ı sahiplendi. Yüzde 52.6 ile Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk başkanı olarak seçti. 15 Temmuz ruhunun yansıması olan Cumhur İttifakı'na da Meclis çoğunluğunu verdi. Kesin olmayan sonuçlara göre AK Parti 295, CHP 147, HDP 67, MHP 48 ve İyi parti 43 sandalye kazandı. Ayrıca, DP, SP ve BBP de Meclis'te temsile kavuştu.
Bu sonuçlar elbette AK Parti ve liderinin 16 yıllık iktidardan sonra elde ettiği büyük bir başarı. İstikrar ile değişimi, hizmet ile kimliği sentezleyen Erdoğan siyasetinin ürünü. Ancak Meclis çoğunluğunun MHP ile birlikte sağlanıyor olması da Cumhur İttifakı'nın üzerine oturduğu siyaset düzleminin sürdürülmesi gerektiğini gösteriyor.
***
Her şeyden önce bu seçimlerle Cumhuriyet tarihimizin ikinci ana dönüşümünün Erdoğan eliyle gerçekleştirilmesi kararı verildi. Hatırlayalım ilki 1950'de demokratik hayatın Demokrat Parti ve Başbakan Menderes eliyle tesis edilme çabasıydı. İkincisi de 16 Nisan referandumu ile kararı verilen şimdi de uygulamaya geçilen hükümet sistemi değişimi... Parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı sistemine geçişi, kurumsallaşma sürecini önümüzdeki beş yıl Erdoğan yönetecek. İlk tecrübe teamül oluşturacak zorlu bir görev mahiyetinde. Yeniden inşa görevinin tazelenmeye fırsat tanıdığı da ortada.
***
Yeni bir sisteme geçişin ilk seçimlerinden alınacak başka önemli dersler var. Öncelikle, oyunu zaten stratejik kullanmayı tercih eden Türk seçmeni yeni sistemin ilk seçimlerinde bu eğilimini güçlendirdi. Bu eğilimin cumhurbaşkanlığı sistemi yerleştikçe daha da öne çıkacağını söyleyebiliriz. İşte bu sebeple oy değişimlerinden partiler de adaylar da gerekli dersleri çıkarmak durumunda. Nitekim, en yakın rakibinden 20 puan ara ile ilk turda seçimi kazanan Cumhurbaşkanı Erdoğan bile balkon konuşmasında seçmenin partisine verdiği mesajı aldığını söylemekten geri durmadı.
1- Erdoğan ile partisi arasındaki farkın kökenlerini iyi analiz etmek ve yenilenmeye devam mecburiyeti AK Parti'nin alması gereken ders. Mart 2019'daki yerel seçimler AK Parti'nin yeni sistemde kendini dönüştürmedeki performansının ilk sınavı olacak.
2- CHP adayı İnce, partisinden 8 puan fazla alarak CHP siyasetinde kalıcı olma emareleri gösteriyor. Kendisi bunu "41 yıl sonra bir CHP'linin ilk defa yüzde 30'u aşması" olarak niteledi. Ancak bu hareketlenmenin seçimin ilk turda bitmesini engelleyemediği de ortada. Erdoğan'ın varlığında diğer adayların başarı şansının ne kadar düşük olduğu bir kere daha ispatlandı. İnce siyasette olma isteğini sergiledi. Bunu Kılıçdaroğlu ile iktidar kavgasına girerek mi girmeden mi yapacak, göreceğiz. CHP seçmeninin stratejik oy kullanarak HDP ve İyi Parti'nin yüzde 10 barajını geçmesine katkı sağladığı anlaşılıyor. Bu sebeple CHP, HDP'yi Meclis'e taşıma eleştirisi ile yüzleşecek.
3- Yüzde 10 barajının ittifak olgusu olmadan bile çok anlamının kalmadığı görülüyor. Yeni sistemde barajı düşüren ve dar ya da daraltılmış bölgeye dayalı bir seçim sistemine geçilmesi gündeme getirilebilir. Seçmen tercihleri yerel temsilin öneminin arttığına işaret etmekte.
4- 7 Haziran ve 1 Kasım'dan sonra 24 Haziran seçimlerinde de HDP barajı aşabildi. Ancak terörle mücadelenin ve kayyum belediyelerinin başarısının HDP'nin bölgedeki oyunu düşürdüğü anlaşılıyor. Sandıklardaki PKK baskısı hafifletilince HDP, güçlü olduğu Güneydoğu illerinde 5 ile 12 puan arasında oy kaybetti. HDP ancak büyükşehirlerdeki CHP desteği ile barajı geçebildi. Terörle arasına mesafe koyamayan bir siyaset, CHP'nin geçici stratejik oyları ile bölgedeki düşüş trendini geri çeviremez.
5- Son ders de Batı başkentlerine. Erdoğan yönetimindeki Türkiye ile çalışmak için yeni bir değerlendirme yapmaları kaçınılmaz. Baskılamaktan vazgeçerek işbirliğini öne çıkarmak zorundalar.