Dikkatle bakan sever.
Durup bakmak, sevmektir.
Sevmek, dünyaya sevdiğinin gözüyle bakmaktır.
Becerebilsek, belki Simone Weil gibi hissedip düşüneceğiz: "Katıksız dikkat, ibadettir."
Ama bakmayız.
Dikkatimiz nerdeyse her zaman dağınık.
Biz yavaşsak bile zihnimiz hızlı.
Bunu hayvanlarla haşır neşir olanlar iyi bilirler. Dikkatle bakınca hayvanların "dilsiz" olmadıkları fark edilir. "Kuş dili" öyle öğrenilir. Rüzgârla öyle konuşulur. Taşlar bile öyle dile gelir.
Ama ne kadar nadirdir böyle anlar hayatımızda!
***
Annemin kedisi Puffy'yi iki gün önce öte dünyaya uğurladık.
18 yaşındaydı.
Ömrünün son yıllarına kadar burnundan kıl aldırmayan bir prenses edasıyla yaşadı.
Uzaktı, soğuktu.
Güzel mi güzel, bembeyaz, uzun tüylerinin arasından biri mavi, diğeri yeşil ama ikisi de ısrarla "rahat bırakın beni!" diye bakan bir çift göz...
Puffy buydu.
İletişim kurmak ne kelime! Azıcık dokunulmasına bile izin vermezdi.
Nihayetinde Van kedisiydi.
"Altın kafes"te mutlu olmaya isyan ediyordu.
***
Bundan birkaç yıl kadar önce...
Eve gelip giden misafirler, torunlar, hepimiz ona daha dikkatli bakmaya ve anlamayabaşladık; içine çekildiği "kabuk"tan dışarı çıkmaya çağırdık.
Kedi bu! Hemen fark etti.
Beklediği an gelmişti.
Değişti.
Aramıza karışmaya ve iletişim kurmaya başladı.
Dahası inanamadığımız bir şey oldu.
Puffy artık özel olarak gelip başını sevdiriyor, sırtını kaşıtıyordu.
Nasıl ibret verici ve ilhamlarla dolu bir süreçti.
Annemin avuçları altında kâğıt gibi incelmiş bedeniyle son nefesini verirken huzur içinde olduğundan eminim.
İnşallah bizdeki haklarını da helal etmiştir. (Not: Hayvanların bir "ümmet" olduğunun ve üzerimizde hakları olduğunun unutulmasını hiç anlayamamışımdır.)
***
Bütün diyeceğim şu...
Ev hayvanlarıyla ilişkimizde bir yamukluk olduğu kesin.
Ya severken kendimizi kaybediyoruz ya da onları!
Hele köpeklerle ilişkimiz...
Ne yalan söyleyeyim, o noktada biraz umutsuzum.
Köpek mi ediniliyor, "oyuncak köle" mi, belli değil.
Aslında bütün sevme biçimlerimiz böyle...
Sevdiklerimizin varlıklarını ezip büzmeden, kendi duygusal dalgalanmalarımıza alet etmeden sevmeyi öğrenmek ne kadar uzun sürüyor.
Haşmet Babaoğlu - Sabah