Böyle bir zamanda
İnsanın sadece acısı değil, acımasız oluşu da üzüntü veriyor.
Dünyada her şey çift yaratılmış. Kadın ile erkekten tutun da iyilik ve kötülük bahsine kadar. Şu günlerde en çok fedakârlık ile sahtekârlığın mücadelesini görüyoruz.
İnsan soyunun maalesef karanlık bir tarafı var. Her milletin açık yarası, müşterek derdi budur.
Birinci Cihan Harbi yıllarını ayrıntılı okursak, savaşın sadece cephelerden ibaret olmadığını göreceğiz. Askerlerin günlük öğünleri açlık seviyesine düşmüşken, cephe gerisinde inanılmaz vurgunlar yaşanıyor. En temel gıda maddesi olan un üzerinden bile türlü yolsuzluk yapılıyor. Böylece haramı sermaye edinen yeni bir sınıf ortaya çıkıyor: Savaş zenginleri. Bunlar, seferberlik ilanını şahsi menfaat olarak anlayan, maddiyatı vatan belleyen kimselerdir.
İkinci Dünya Savaşı yılları da birincisine çok benzer. Savaşa girmediğimiz halde stokçuluk, karaborsacılık tahammül sınırlarının ötesine geçiyor. Sermaye sahibi ailelerin yaldızını biraz kazırsanız, bir kısmının altından o devir çıkar.
Adapazarı ve Van depremlerini hatırlayalım. Yardım için gidenler ile yağma peşinde koşanlar aynı toprak üstündeydi.
Şimdi de görünmez bir düşmanla mücadele halindeyiz. Salgın hastalık yaşıyoruz. Hemen insan ırkının karanlık tarafı uyandı, harekete geçti.
Haberler ve operasyonlar birbiri ardına geliyor. Sahte dezenfektan üretenler, fırsatçılar, maskeleri bile stoklayanlar, karaborsacılar, elindeki malı fahiş fiyatla satanlar. (Bir otobüs biletinin dört yüz liraya çıktığını düşünelim.) Bunlara elbette 'insan' diyemeyiz. Ancak başka bir canlı türünden bahsedebiliriz. Kul hakkını umursamayan eşref-i mahlûkat olamaz.
Sosyal medyada yalan haber yayan, manipülasyon yapan, memleketine nankörlükte bulunanları da bu gruba dâhil edebiliriz.
Bir de mevcut durumu ve yeni düzenlemeleri suistimal edenler var. Marketten roka, pazardan çilek aldık. Poşet içinde. Birinin yarısı, diğerinin tamamı çürük çıktı. Bu kazanç helal midir?
Yaşadığımız günler vesilesiyle, bir kez daha helal ile haram arasındaki mücadeleye şahitlik ediyoruz. Yazdığımız olumsuzluklara rağmen milletimizin ana gövdesinin sağlam ve sarsılmaz olduğunu görüyoruz. Doğru, dürüst ve düzgün insanların çokluğu bize güven veriyor, cesaret aşılıyor. Çok şükür.
İbrahim Tenekeci
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.