Artık onları tanıyoruz
Yaşadığımız günler bize bir kez daha göstermiş oldu: Yalan söylemekle, yanlı ve yanlış bilgiler vermekle, kasıtlı davranmakla ne eleştiri, ne muhalefet yapılır. Bunun adı siyasî ve insanî husumettir.
Örneğin: Şu veya bu nedenden dolayı kesilen ağaçları gündeme getirip de dikilen fidanlardan, ekilen tohumlardan hiç bahsetmeyen biri, iyi niyetli olabilir mi? Ona tabiat sevdalısı (çevreci) diyebilir miyiz? Hep kayıp ve kusurları öne çıkaran, başarı ve kazançların ise üstünü örtme telaşı içinde olanların durumu da biraz buna benziyor. Vatanseverlik böyle bir şey midir?
Hiç bilmediğimiz özel bir durumun içindeyiz. Bu sürecin sonu nasıl bitecek, tahmin dahi edilemiyor. Sosyal medya hesabımda 'şimdi kardeşlik zamanı' diye üç kelimelik bir cümle kurdum. Derhal kardeşlik fikrinin aleyhine biçimsiz yorumlar gelmeye başladı. O yazılanlara asla eleştiri diyemeyiz. Bunun adı başka bir haldir. Peki, nedir?
Mehmet Kaplan "Milletler ancak tarihlerini bilmek suretiyle millî şuura sahip olurlar" diyor. (Kaynak: Türk Milletinin Kültürel Değerleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1987, sayfa 26.)
Tarih sadece savaşlardan, dönüm noktalarından, icat ve keşiflerden, liderlerin değişiminden ibaret değildir. Tarihimizden aldığımız derslerden biri de budur: Milletimizin bin yıldır başardığı her şey, içimizdeki olmazcılara (bozguncu) rağmen olmuştur. Millî hafıza bunları iyi bilir, unutmaz ve ciddiye almaz.
Dikkat edelim: Müslüman olmanın güzelliğini, bu güzellikten neşet eden incelik ve kıymetleri bile dillendirmeye çekinir hale geldik. Mesela temizlik bahsi… Çünkü malum zihniyet hemen harekete geçiyor ve konuyu bambaşka yerlere taşıyorlar. Yöntemleri hiç değişmedi, hep aynı: Bir olumsuz örneği bin gibi gösteriyor, bir kişinin kusurunu genelin tamamına yaymaya gayret ediyorlar. Artık onları tanıyoruz.
Dünyayı tesiri altına alan, günlük hayatı felç eden ve çaresi tam olarak bulunamayan bir salgın hastalıkla karşı karşıyayız. Özellikle muhterem büyüklerimizin, ata bildiklerimizin varlığı tehdit altında…
Devletimiz hem yaşamaya hem yaşatmaya çalışıyor. Bu büyük afat karşısında eksiklikler ve beklenmedik sorunlar mutlaka olur, olacaktır.
Eleştirecek bir şey bulamayan, yardımların üzerindeki ambleme, sağlık bakanının bir sözüne, devlet-millet dayanışmasına hücum ediyor. Kimi de sahte haber üretiyor.
Tüm samimiyetimle soruyorum: Gerçekten de böyle mi olması lazım?
Bunları yapmakla herhangi bir isme yahut adrese değil; hak, hakikat ve hakkaniyete muhalefet etmiş olmuyor muyuz?
İbrahim Tenekeci
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.