Sistemli bir şekilde yapılan ve arkadaşlarımız, kardeşlerimiz arasında hızla yayılan bir algı çalışması var. "Sanatçı muhalif olmalıdır" düşüncesi, sadece mevcut muhafazakâr iktidara karşılık gelmeye başladı.
İktidarın, hükümet edenlerin yanlışlarını söylemeyelim mi? Kesinlikle söylemeliyiz. Onları eleştirmeyelim mi? Elbette eleştirelim. Nihayetinde bütün yazılarımız ortadadır. Uyarmak, ikaz etmek, mesuliyet ve mensubiyet duygusu olan her insanın vazifesidir. Fakat eleştiri, vurmak için fırsat kollamak değildir. Muhaliflik, daima açık aramak, kusur üretmek olamaz.
Sanatçı, mizacı gereği zaten muhaliftir. Siyonizm, kanlı emperyalizm, vahşi kapitalizm, ayrılıkçı terör ve milletin değerlerine husumet besleyenler öylece ortada dururken sadece kendi insanımıza muhalefet etmek, aidiyet hissimize büyük zarar verir. Bu durum, bize, birilerinin düştüğü hali hatırlatır. Malum; dışarıya karşı tek söz etmemiş, hep içimizden birilerini hedef almışlardı.
Sanatçı evvela dünya hırsına, menfaat merkezli münasebet kurmaya, insanın yıkıcılığına, ilişkilere kadar yansıyan kara siyasete, ciddiyetsizliğe, vefasızlığa, emanete ihanet edenlere muhalif olmalıdır.
Kapitalizm, önce kendinizi değerli hissettirir, sonra istismar eder. Ne yazık ki bazı insanlar da böyledir. Yeri gelmişken söyleyelim: Bu davranış biçimi, camiamızda da yaygın hale gelmeye başladı.
Hep beraber seyrediyoruz: Bütün birikimini yakın dönemde, mevcut iktidarın açtığı alan, sunduğu imkân sayesinde edinmiş. Fakat muhalif görünmeye çalışıyor. Buranın ona verdiği mikrofonu kullanarak yine burayı şikâyet ediyor.
Her ay birkaç belediyede telifli etkinliğe katılıyor. Kurumları 'bağlıyor.' Elindeki projelerle bakanlıkların, valiliklerin kapısını aşındırıyor. İlişkilerini buna göre kuruyor. Ama muhalif. İnanırsanız.
Böyle kimselerin muhalifliği, esasında, 'onlardan değilim, iş icabı beraberiz' gibi mesajlar içeriyor. Bu vaziyet, samimiyet sorununu da beraberinde getiriyor. Yani ne kalıyor ne gidiyor. Hem kârlı kazancından vazgeçemiyor hem bedel ödemeden muhalif olmanın konforlu ve güvenli alanında yaşamak istiyor. Durumlarını kısaca özetleyelim: Sürekli birilerine, bir yerlere göz kırpanlar, istikamet üzerine olamazlar.
Bugünkü iktidarın oluşturduğu ortamdan temayüz eden, bu iklimin nimetlerinden son damlasına kadar faydalanan kimselerin ısrarlı muhalifliği, başka bir anlama gelir. Evet, nankörlüğün her türlüsüne karşıyız.
Cumhuriyet tarihi boyunca, üstelik kısa bir zaman öncesine kadar, muhafazakâr camianın, mütedeyyin kesimin zorlu bir hayatı olmuştur. Bunu kendi elimizle tekrar zor hale getirmeyelim.
Artık toparlayalım: Hepimizin üzerinde bir suçluluk psikolojisi oluşturmaya çalışıyorlar. Meydan, bu psikolojinin kötü ve dokunaklı örnekleriyle dolmaya başladı. Benzer yöntemi altmış yıl önce de uygulamış ve başarılı olmuşlardı. Yine mesafe almaya başladılar. Agâh olalım.
Aynı projenin bir parçası da şudur: Hükümet edenlerle ilgili hakkaniyetli bir cümle kurduğunuz, olumlu manada herhangi bir tespit yaptığınız vakit, hemen "yandaş yazar" suçlamasına maruz kalıyorsunuz. Her adaletli adımınız "iktidar güzellemesi" sayılıyor. Birçok arkadaşımızın bu etiketle yaftalanmamak için sükût ettiğini üzülerek görüyoruz.
"Hükümet edenlerle ilgili hakkaniyetli bir cümle kurduğunuz, olumlu manada herhangi bir tespit yaptığınız vakit, hemen "yandaş yazar" suçlamasına maruz kalıyorsunuz."
— Fikriyat (@fikriyatcom) February 19, 2021
İbrahim Tenekeci'nin kaleminden✍🏻
"Muhalefet şerhi"@ibrahimtenekeci https://t.co/AJWSaUsaWT
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.