Unutmayalım
Suriye'deki vahşi rejimin ülkemizdeki siyasi akrabalarını takip ediyor musunuz? Ben ediyorum. Kaç gündür kirli bir algı çalışması yapıyorlar. Elbette şaşırmıyor ve bütün bunların ne manaya geldiğini biliyoruz.
Kanlı rejimin zindanlarında yaşanan tarifsiz zulümler birbiri ardına ortaya çıkıyor. İnsanlara reva görülenler anlatılacak gibi değil. Şahitliğimiz ne yazık ki şudur: Bu korkunç vaziyet bile içimizdeki akrabalarında bir parça insaniyet uyandırmıyor.
Bizim durduğumuz yer hiç değişmez, hep aynıdır: Bir mazlumun dahi zulümden kurtarılması büyük bir şeydir. Mezalim altında olanın dilini, dinini, mezhebini merak etmiyor, öğrenmek de istemiyoruz. Mazlum olması bize yetiyor.
Azınlığın çoğunluğu tahakküm altına aldığı, inancına musallat olduğu bir düzenin yıkılması mutlaktır. Haksızlık, hakkaniyet karşısında tutunamaz. Vakti gelince kaybeder.
Ülkemizde, yakın tarihe kadar birinci tehdit olarak görülen dindar çoğunluk, bugün devleti yönetiyor. İrticayla mücadele başlığı altında sayısız hayatı ve kabiliyeti yok etmişlerdi. Binlerce insan mazlum ve mağdur olmuştu. Dindarlara bunları yapanlar ile komşumuzda yaşanan halk devrimine leke sürmek isteyenler aynı zihniyettir. Unutmayalım.
Değişim ve dönüşüm zamanlarında bazı boşluklar oluşabilir. Kara niyetli kişiler ve adresler bu boşlukları farklı maksatla doldurmaya çalışabilir. Paralel yapının devlete sızması yahut Siyonistlerin toprak hırsızlığına teşebbüs etmesi gibi. Her fırsatta yüksek sesle söylüyoruz: Siyonistlerin kesinlikle hasmıyız. Sadece iyi günlerimizde değil, en kötü zamanlarımızda bile onların düşmanıyız.
Allah'a inanmış insanlarız. Olayların siyasî sonuçları elbette önemlidir. Fakat insanî olanı siyasî olana değişmeyiz. Bu ikisinin birbirini tamamlaması ise her zaman ilk tercihimizdir.
HALEP NERESİDİR?
"Komşumuz Suriye'de Amerika, Rusya ve İran gibi devletlerin ne işi var" diye soramayan muhalefet, bizim orada bulunmamızı eleştiriyor. Hakikaten ibretlik bir durum.
Türk tarihinde Halep'in, İslam medeniyetinde Şam'ın neye karşılık geldiğini bilmeyenlerin sözleri boş laftan öteye geçmez.
Büyük ölçüde Türkmen sahası olan Halep vilayetimizin 1918 yılı idari taksimatına bir bakalım.
Antakya, Antep, Beylan (Belen), Birecik, Elbistan, Göksun, Harran, İskenderun, Kilis, Maraş, Pazarcık, Suruç, Urfa; Halep vilayetimize bağlı sancak ve kazalar. Aynı sene, adeta bir aileyi ikiye bölmüş ve tam ortalarından sınır geçirmişler. Saydığımız şehirler bu tarafta; El Bab, İdlib, Maaret el Numan, Münbiç, Rakka, Resulayn, Tel Rıfat ve Halep şehir merkezi sınırın diğer tarafında kalmış.
Geçmiş yıllarda, her bayram sınırda yaşanan ve ekranlara yansıyan görüntüleri hatırlayalım. Mutlaka ana haber bültenlerine konu olurdu. Aradaki tel örgüye rağmen bayramlaşan, hediyeleşen akraba toplulukları. Sınırın iki tarafında gördüğümüz insanlar, esasında ayrı ülkelerin vatandaşları değil; aynı soy, kültür ve coğrafyanın evlatlarıydı. Adaletten uzak ve insanî olmayan bir huduttan bahsediyoruz. Ecnebilerin meşhur oyunlarından birinden.
Yazımızın birinci bölümünde bahsettiğimiz zihniyet iktidara gelmediği müddetçe, kadim devletimiz ve aziz milletimiz hem insanî olanı tahkim etmeyi hem bölgemizdeki oyunları bozmayı sürdürecektir.
İbrahim Tenekeci
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.