Kaç zamandır ortak doğrunun, müşterek keder ve sevincin kaybedilmesine şahitlik ediyoruz. Neredeyse her vakada bu durum tekrar ediyor. Çocuk ve kadın cinayetleri, işçi hakları, orman yangınları, sokak hayvanları, yolsuzluk vakaları vs.
Karşılıklı olarak acılar yağmalanıyor. Hızlı bir şekilde siyasi husumet ve ön yargıların devreye girdiğini görüyoruz. Böylece hayatını kaybeden insanlar ve bazı olaylar üzerinden birbirini yıpratma yarışı başlıyor.
Orman yangınlarında ağaçlarla birlikte sayısız canlı kavruluyor, yok oluyor. Her insanın bu durumdan üzülmesi, olumsuz etkilenmesi lazım. Fakat öyle olmuyor. Her defasında iş çok başka yerlere gidiyor. Hayatında hiç ağaç dikmemiş, onun büyümesine şahitlik etmemiş, tatillerini hep yurt dışında geçirmiş kimseler bile bir anda çevreci ve en vatansever olarak karşımıza çıkabiliyor.
Beşiktaş'ta bir gece kulübünün tamiratı sırasında yangın çıktı ve yirmi dokuz emekçi tarifsiz bir şekilde hayatını kaybetti. Hararetli işçi hakları savunucularının bir kısmı, bu acı olay karşısında adeta sessizliğe büründü. Önce haritaya bakıyor, olayın hangi belediye sınırları içinde olduğunu öğreniyor, ona göre tepki gösteriyor yahut göstermiyorlar.
İki hafta önce İzmir'de korkunç bir olay yaşandı. Eşiyle boşanma aşamasında olan bir baba, dört kız çocuğunu vurduktan sonra intihar etti. Çocuklardan üçü oracıkta hayatını kaybetti. Diğeri de yoğun bakıma kaldırıldı. Zeytinlikteki cansız bedenlere ulaşıldığında, iki yaşında dünyaya veda eden bebeğin ağzında hâlâ emzik vardı.
İki ay evvel Ankara'nın Çankaya ilçesinde, alkol ve kumar bağımlısı bir baba, kızını ve oğlunu rehin aldıktan sonra onları katletti. O baba alkol bağımlısı değil de düzenli camiye giden biri olsaydı, bu cinayet hâlâ gündemde kalırdı.
Bu ülkede, maalesef, önce ölenin ve öldürenin kimliğine bakan, kullanışlı cesetler arayan bir kitle var. Hiçbir acı, siyasi hesaplaşmanın malzemesi olamaz.
Dünya her anlamda kötü bir yer. İlk insandan beri bu böyle. Kabil'in Habil'i öldürmesini hatırlayalım. İnsanlık tarihi, aynı zamanda acımasızlığın tarihidir. Allah'ın kelamıyla söylersek; "şüphesiz insan çok zalimdir." İbrahim suresi, otuz dördüncü ayet.
Artık bambaşka bir çağdayız. Cep telefonu ve sosyal medya, binlerce yıllık hayat akışının yatağını değiştirdi. Olumlu ve olumsuz anlamda.
Narin kızımızın insanı kahreden akıbetini hepimiz biliyoruz. Kelimelerin yetersiz kaldığı yerdeyiz. Hiçbir duygu bu acıyı karşılayamaz. Böyle bir canilik karşısında en ağır ceza bile yeterli olmaz.
Öte yandan, kırk yıldır kız çocuklarını ailelerinden koparıp dağlara kaçıranların, Narin'i bahane edip yürüyüş yaptıklarını görüyoruz. Kaçırılan, kaybolan çocuklarını arayan aileleri tehdit edenler de yine bunlardı. Hem garip hem gerçek.
Taşa bile anlatabilir, fakat bazı kimselere anlatamazsınız. Bunu biliyoruz. Geriye kalan makul çoğunluğun, memleketini gerçekten sevenlerin, siyasetten bağımsız olarak, bu ikilik ve cinnet halinden bir an evvel çıkması gerekiyor. Ülkemizin ve millet hayatımızın selameti için.
İbrahim Tenekeci