Bazı insanların fıtratı ebeveynliğe uygun değildir. Çocukları olsa bile bu böyledir. Çünkü anne ve baba olmak, maddi ve manevi sorumluluğu da beraberinde getirir. Elimizde uzun sayılabilecek bir fedakârlıklar listesi bulunmaktadır.
Kimi insanlar şöhreti yahut iktisadi zenginliği taşıyamaz. Şaşırır, şımarır, başka bir şeye dönüşür. Olanı teşhir etmek ister. Parayla her şeyi halledebileceğini düşünür.
Bu durum bazı insan toplulukları için de geçerlidir. Yahudi ırkı, binlerce yıl boyunca dağınık bir şekilde başka devletlerin hükmünde yaşamıştır. Çünkü ırksal özellikleri devlet kurmaya ve yönetmeye müsait değildir. Bugün bunu çok daha iyi anlıyoruz.
Devlet sahibi olmak ağırlık ister. Söz verirseniz tutarsınız. Şımarıklık ve küstahlığın devlet yönetiminde yeri yoktur. "Orası güvenli bölge" dediğiniz andan itibaren orası güvenli bölgedir. İşaret ettiğiniz yere giden, sığınan masumları bombalayamazsınız.
Devlet sahibi olmak mesuliyet gerektirir. Kurallar, kaideler vardır, her aklınıza geleni yapamazsınız. Vaktiyle Hitler yönetimindeki Almanya, işte bu küstahlık ve şımarıklığa yakalanmış, gücüne güvenerek komşularına musallat olmuş, saldırmayacağım diye söz verdiğine bile saldırmış, topraklarını işgal etmiş, canlara kıymış ve maceranın sonunda şerefiyle beraber elindekilerin de ciddi bir kısmını kaybetmiştir. Dün kendini kuralların ve uluslararası hukukun üstünde gören Almanya, bugün bir devletten ziyade şirkete benzemektedir.
Siyonistler de aynı yolda ilerliyor. Şimdilik kendileri güçlü, komşuları güçsüz ve dağınık olabilir. Fakat bugünün sadece dünü değil, yarını da vardır. Dünya üstündeki hiçbir şey olduğu gibi devam etmez. Değişir, dönüşür, büyür, küçülür, kuvvetlenir, zayıf düşer. Birkaç on yıl insanlar için uzun, milletler için kısa bir zamandır.
Filistin topraklarında Haçlı devleti kuranların akıbetini biliyoruz. Yok oldular. Silinip gittiler. Bugün aynı coğrafyada hiç tanımadığımız ve asla tanımayacağımız siyonist devlet yer alıyor. İnanıyoruz ki tarih tekerrür edecektir. Allah vaadini tamamlayacaktır. Ümitsiz olamayız.
Kendilerini yakından bildiğimiz zalim devletler, her fırsatta "İsrail'in kendini savunma hakkından" bahsediyor. Hukukta ve insaniyette, hırsızın çaldıklarını savunma hakkı var mıdır?
Dünyanın farklı ülkelerinden gelen gaspçı yerleşimciler ile yerinden edilip mülteci durumuna düşen belde sakinleri. Bunlardan biri maalesef devlet, diğeri de devlet dışı aktör sayılıyor. Böyle haksız, adaletsiz bir dünyanın ve ahlaksız bir düzenin içindeyiz.
Vahşette ölçü tanımayan siyonistleri desteklemek; seri cinayetler işleyen bir katili beslemek, ona yardım ve yataklık etmek demektir.
İbrahim Tenekeci