Erdem Vergisi
"Akıllı olmak yetmez, erdemli olmak da lâzım" başlıklı yazımın ardından okurlardan gelen birkaç e-posta, erdemden ne anladığımı, erdemli insan ile neyi kastettiğimi açıklamam gerektiğini düşünmeye sevk etti beni. Açıklamadan önce kısa bir açıklama daha yapayım; başlık, bir arkadaşımla "erdemli şehrin insanları" üzerine konuşurken zikrettiği "erdem vergisi" deyişinden ilhamla orada duruyor. Kavram hoşuma gitti. Yazacaklarımı bu kadar az sözle bu kadar öz ve güzel ifade edecek başka bir tamlama bulamazdım. Baş tacı yapıp kendisinin de izniyle başlık olarak kullanıyorum.
Erdem, sözlüklerde dürüstlük, iffet, nâmus, merhamet, alçak gönüllülük, yiğitlik, sadâkat, adâlet, kerem ve ihsan gibi ahlâkî meziyetlerin hepsine birden verilen isim olarak tarif ediliyor. Erdemli olmak da bu meziyetlerin hepsine birden sahip olmak demek. Kur'an bunlara adalet, itidal, hoşgörü, doğruluk ve dürüstlük, azim ve sebat, ülfet, kardeşlik ve dostluk, sevgi ve dayanışma, barışçılık, cömertlik, tövbe, tevekkül, kanaatkârlık, itaat ve teslimiyet, hikmet, hayırda yarışma, güler yüzlülük, ölçü ile tartıda dürüst davranma, selamlaşma ve ağırbaşlılığı da ekliyor. Bunların hepsi tek seferde ve bir yerde öğretilmiyor maalesef. O bir diğer yazının konusu diyelim ve geçelim.
O hâlde cevabımız aşağı yukarı belli oldu: Kimsenin kimseyi kandırmadığı, ölçüde ve tartıda dürüst davranılarak alışverişte adaletin hâkim olduğu, kimsenin hakkının yenilmediği, herkesin herkesi sevdiği ve güven içinde yaşadığı, insanların birbirine her konuda yardım ettiği, kimseye haksızlık yapılmayan, insanların kendi işinde gücünde dürüst ve temiz bir şekilde çalıştığı, kurallara uyduğu bir şehre "erdemli şehir" diyebiliriz. Platon'un, Moore'un, Compenalla'nın, Fârâbî'nin ideal şehirleri de böyle bir yer değil miydi?
Erdem vergisi ise erdemli şehirlerde yaşayan insanların gönüllü olarak ödediği ve ödediği için hiçbir zaman rahatsızlık duymadığı ve şikâyetçi olmadığı gibi üstelik ödediği için mutlu olduğu bedeldir. Erdemsiz insanlara göre ise enayilik vergisi. Bu bedelin nasıl ödendiğine gelince:
Hasan El-Bennâ'nın torunu Tarık Ramazan'ı bilirsiniz. Şu sözleri durumu çok güzel özetliyor.
Helâl etin şekil şartlarında azami hassasiyet gösteren bazı Müslümanlar, hayvanların ahır ve kümeslerde aşırı tüketim ve en yüksek kâr anlayışı ile gayr-i tabii ve acımasız şartlarda et fabrikasına dönüştürülmesine sessiz kalıyor. Benzer şekilde Müslümanların yönettiği birçok şirket teknik olarak ekonomik aktivitelerinin İslâmî olmasına hassasiyet gösterirken kapitalizmin acımasız kâr etme ve tüketme anlayışına teslim olduklarından habersiz görünmektedirler.
Maliyetinin yükselmesini ve kâr oranının azalmasını göze alarak ahır ve kümeslerde nizamî ve ahlâkî sistem kurmak, şirketleri yönetirken insan faktörünü unutmamak… Bunun karşılığında elbette bir bedel ödenecek: Daha az kâr edilecek. Erdemli olmak için ödenen vergi işte böyle bir şey.
Devam edelim örnek vermeye.
Bir arkadaşımdan dinledim. Yıllardan beri gittiği berberi vefat eder, kalfalarından biri ayrılır, başka yerde dükkân açar, biri de ustasının dükkânında mesleği devam ettirir. Kalfanın patron olduktan sonra yanında çalışanlarına karşı davranışları arkadaşın dikkatini çeker. Bir, iki derken, durumun patronun bir özelliği olduğunu görür ve yanında çalışanlara iyi davranmadığı için o berberi bırakıp daha uzakta olan öteki kalfaya gider.
O artık erdem vergisini daha fazla yürüyerek harcadığı eforla ve nakit olmasa da vakitle ödemektedir.
En çok da trafikte ödenir bu vergi. Erdemsiz bir "herif-i nâşerîf" diğer sürücüleri enayi yerine koyarak emniyet şeridini ihlal edip herkesin önüne geçmeye çalışırken, erdemli şoför şeridinde bekleyerek öder meselâ... Kırmızıda geçmek, yayalara yol vermemek, tehlikeli şerit değiştirmek, olur olmaz yere araba park etmek hep erdemsiz şoförlerin rutin davranışlarıdır.
Erdem vergisi trafikte birkaç dakika daha fazla beklemekle peşin ödenir.
Bir başka arkadaşım anlatmıştı. Evine yakın iki market var. Birinin ürünleri diğerine göre azıcık pahalı. Ama bizimki pahalı olana gidiyor. "Niçin onu tercih ediyorsun?" diye sorduğumda ucuz markette çalışanların ücretine yılbaşında zam yapılmadığını ve çalışanların mutsuz olduğunu, diğerinde zam yapıldığını ve çalışanların da maaşlarındaki artıştan memnun olduğunu bu yüzden daha çok maaş alan işçilerin çalıştığı marketten alışveriş yaptığını söyledi.
Burada da erdem vergisi üç beş kuruş daha fazla para harcamakla ödeniyor.
Ödevlerini Google'dan bulmayıp kendi yaptığı için, sınavda kopya çekmediği için daha düşük not alan öğrencinin ödediği erdem vergisi ise daha düşük not ile mezun olmak.
Arkadaşı için çıkan kadroya başvurmamaktır erdemlilik. İdareci olacağım diye kuralları çiğnememek, teamülleri bozmamaktır. Yarışta kaybetmek pahasına da olsa centilmenliği ve kurallara uymayı elden bırakmamaktır erdemlilik.
Aldığı ürünlerin üretim süreçlerinin doğaya ve insana saygılı bir şekilde yürütülmesine dikkat edenin ödediği vergi, araştırmak ve öğrenmek için vakit harcamak ve muhtemelen biraz daha yüksek ücret ödemek olacaktır.
Gördüğünüz gibi şehirlerde refah, bilgi, üreticilik, bağımsızlık, kalkınma, eşitlik, özgürlük, adalet, kardeşlik, sevgi, insanlığın, canlıların ve tabiatın saygınlığı, dayanışma ve çoğulculuk erdemsiz olmuyor.
Erdem o kadar önemli bir kavramdır ki âdeta insan ile hayvan arasındaki farkı belirleyen mikyastır. Erdem olmadığında insan hayvanlaşıyor çünkü.
Erdemsiz insan eğer güçlü ise zorba oluyor.
Erdemsiz insan eğer bilgin ise insanlığı öldüren, kurutan, dünyayı yaşanmaz hâle getiren bilgi üretiyor.
Erdemsiz insanda sevgi şehvete dönüşür, hayvanlaştırır, tüketir, doymak ve tatmin olmak nedir bilmez.
Erdemsiz insanın fiil ve hareketleri zulümdür, ateştir ve yakar, yıkar.
Ama erdemli insan böyle mi!
Erdemli insan güçlü olursa yiğit olur, pehlivan olur, Hz. Ali olur.
Erdemli insan bilgili olursa insanı ihya eder, diriltir, yeşertir, dünyayı yaşanacak hâle getirir, Peygamber'ine vekil olur.
Erdemli insanda sevgi aşk ve muhabbete dönüşür, ilahîleştirir, inceltir, hassaslaştırır, kemâle götürür, Ahmed Yesevîlerin, Hacı Bektaşların, Hacı Bayramların takipçisi olur.
Erdemli insanın fiil ve hareketleri itidal üzeredir. O adaletlidir, yormaz, yıkmaz, Harun Reşidler, Alpaslanlar, Fatihler gibi olur.
Erdem olmadan ne insan olunur, ne de Müslüman…
Vesselâm.
İsmail Güleç
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Akıllı olmak yetmez erdem de lazım (22.03.2019)
- Başkan adayları için hikâyeler (19.03.2019)
- Büyükannelerimizin en çok okuduğu üç eser (15.03.2019)
- YÖKAK’ın hazırladığı kılavuz üzerine (11.03.2019)
- Bana camini söyle sana kültürünü söyleyeyim (08.03.2019)
- "Üniversitelere karne" meselesi (05.03.2019)
- Öğretmenlerin performansı ölçülmeli mi? (28.02.2019)
- Medreseler hakkında ne biliyoruz? (21.02.2019)