Malum, salgın hayatın her alanını olduğu gibi ekonominin de her alanını etkiledi. Bundan üniversiteler de nasibini aldı ve özellikle yabancı öğrenciler konusunda üniversitelerimiz sıkıntı çekeceğe benziyor.
Üniversite söz konusu olduğunda yabancı öğrenci çok önemli. Önemi sadece ekonomik nedenlerden kaynaklanmıyor. 12. asırda ilk örneklerini gördüğümüz üniversitelerin kuruluşunda yabancı öğrencilerin katkısı olduğu için de önemli. Paris ve Bologna'yı üniversite yapan unsurlardan biri özellikle başta Almanya ve İngiltere olmak üzere Alplerin kuzeyindeki ülkelerden gelen öğrenciler idi.
Günümüzde ise daha çok bu konu ekonomik kaygılarla değerlendiriliyor. Hiç şüphesiz o da önemli ama bence ondan daha önemli olan husus iyi yabancı öğrencilerin üniversitenin akademik ve sosyal hayatına getireceği katkıdır.
Temel iki sorun
Yabancı öğrencilerin ülkemize gelmelerindeki en büyük sorun ulaşım olacak gibi görünüyor. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye de sınırlarını diğer ülkelere kapattı. Son günlerde THY yavaş yavaş uçmaya başladı. Diğer havayolu şirketleri de benzer durumda. Hem uçulan ülke sayısı az hem de sefer sayıları. Normalleşmesi de zaman alacak gibi görünüyor. Bu da bilet fiyatlarını olumsuz etkileyecek ve öğrenciler için ilave bir yük olacak.
Bir diğer sorun üniversiteye girişte hesap edilen mezuniyet notlarının veya ülkelerinde girdikleri sınavların da iptal edilmesi. Ülkemize yabancı öğrenci gönderen ülkelerden Fransız Bakaloryası sistemini uygulayan Fas, Cezayir, Tunus, Kamerun vb ülkeler ile Katar, Kuveyt, İran ve Irak gibi Ortadoğu ülkelerinde mezuniyet sonbaharı bulacak. Bu da ülkemize bu ülkelerden gelecek öğrencilerin gelişlerini etkileyecek doğal olarak.
Alınan önlemler
Tehlikenin farkında olan YÖK önlemleri ilk alan kurum oldu. Hem üniversitelerin ön kayıt yapmasına izin vermesi hem de kayıt süresini yıl sonuna kadar uzatması yabancı öğrenci konusunda üniversitelerin elini rahatlattı.
YÖK, geç gelen uluslararası öğrencilere, hızlandırılmış eğitim ile kaçırdıkları dersleri telafi etme imkânı sağlaması, güz dönemine yetişemeyen öğrencilere kayıt dondurma hakkı vermesi hep yabancı öğrenciler için sağlanan imkanlar oldu.
YÖK'ün talebi ile Dışişleri Bakanlığı vize işlemlerini hem kolaylaştırma hem hızlandırma gayreti içinde. İçişleri Bakanlığı da yabancı öğrencilerin işlemlerini daha yakından ve çabuk takip etmeye başladı ve kolaylaştırdı. Kurumlar üzerine düşeni yapmış görünüyorlar.
Peki ya üniversiteler?
Kimi üniversiteler de öğrencileri rahatlatacak önlemler almaya başladılar. 500 kontenjandan 50'sini dolduran ve "Devlet üniversitesi olduğum halde neden bu kadar az öğrenci geliyor veya biz neden kontenjanları dolduramıyoruz?" diye sorgulamayan devlet üniversitelerini kast etmiyoruz tabii ki.
Üniversiteler ilk olarak kampüslerini yeni kriterlere göre, hijyen ve sağlıklı ortamlara dikkat ederek hazırladılar. YÖK'ün derslerin %40'nın uzaktan eğitim ile verilebilmesine izin vermesi kampüslerdeki kalabalıkların önüne geçilmesi ve sosyal mesafenin korunması için atılan bir adımdı.
Türkçe Öğretimi
Yabancı öğrencilerin büyük bir kısmının bir yıl Türkçe hazırlık okuduklarını düşündüğümüzde aslında kaybedecek çok fazla şeyimizin olmadığını söyleyebiliriz. Yapacağımız şey şimdiye kadar sınıflarda öğrettiğimiz Türkçeyi sanal ortam sınıflarına taşıyarak öğrencilere bulundukları ülkeden Türkçe öğretmek ve eğitimi destekleyen programlar geliştirmek.
Konunun ülkemizde üniversiteler dışında iki önemli muhatabı daha var. Biri adı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar olduğu halde yabancı öğrencilere burs veren YTB, diğeri de dünyaya Türkçe ve Türk kültürünü öğretmek ve tanıtmak üzere kurulan Yunus Emre Enstitüsü. Bildiğim kadarı ile Yunus Emre Enstitüsü'nün bu konuda hazırlıkları ve çalışmaları var. Muhtemelen YTB yetkilileri de bu konuda Yunus Emre Enstitüsü ile iş birliğindedir. Ama bizim ülkemizde kurumlar kendi ilgi alanları dışındaki konularda da iş yapmaya meraklı oldukları için pekâlâ devletin ilgisiz bir kurumu da Türkçe öğretmek üzere hazırlık yapmış olabilir. Neyse biz yine konumuza dönelim.
Türkçeyi nasıl öğretebiliriz?
Bunu dünyada ilk kez biz yapmayacağız. Dünyada örnekleri çok, dolayısı ile biz de yapılanları taklit edeceğiz ve Türkçeye uyarlayacağız. Zamanla tecrübemiz biriktikçe de kendi usullerimizi geliştireceğiz. Ben yapılacakları kabaca sıralayayım.
1. Çevrimiçi uzaktan dersler: Sınıf ortamlarında yapılan dersleri sanal ortamlara taşımak çok zor olmadığı gibi artık iyice alıştık. Dolayısı ile burada ciddi sıkıntı çekeceğimizi sanmıyorum.
2. Derslere uygun zenginleştirilmiş kitap: Bana göre en çok sıkıntı çekeceğimiz alan burası olacak gibi duruyor. Ülkemizde Türkçe öğretiminde okutulan kitaplar belli. Yunus Emre'nin Yedi İklim'i, Ankara Üniversitesinin Hitit'i, Gazi Üniversitesi'nin Gazi ve İstanbul kitabı. Yine bildiğim kadarı ile Yunus Emre'nin Yedi İklim'i ile İstanbul için geliştirilmiş program mevcut. Diğer kitaplar için de bir yıl içinde hazırlanabilir ve bu sorun da zaman içinde akıllıca bir planlama ile aşılır.
3. Kendi kendine öğrenmeyi destekleyen üçer dakikalık videolarla Türkçe öğretimi. 3 Dakikada Türkçe mesela bunlardan biri. A1 ve A2'nin dilbilgisi konuları için farklı dillerle karışık olarak hazırlanmış videoları var. Bunun avantajı öğrencinin konuyu anlayana kadar videoyu dinleyebilmesi.
4. Dil öğretiminde kazandırılmak istenen dört beceriyi destekleyen uygulamalar yazmak ve geliştirmek.
5. Yine öğrencilere konuşma imkânı sağlayabilecek karşılaştırmalar yapan uygulamalar yazmak.
6. Öğrencilere oyunlarla Türkçe öğreten programlar hazırlamak.
7. En önemlisi ise öğrencinin dil düzeyini sağlıklı bir şekilde ölçen ölçme-değerlendirme araç-gereçleri geliştirmek ve on-line sınavlar yapmak.
Bütün bunları yapmak zor değil. Dünyada yapılıyor. Ama bizde maalesef bir kısmı varken bir kısmı daha yeni hazırlanıyor.
Bütün bu imkanlarla yabancı öğrencilere ülkelerinde başarılı bir şekilde Türkçe öğretebiliriz. Birkaç ay erken gelmeleri halinde sıkıştırılmış akademik Türkçe programları ile de destekleyerek önümüzdeki sene ders dönemine öğrencileri hazır duruma getirmek işten bile sayılmaz.
Ama bunları yapması gereken özellikle kimi devlet üniversiteleri yönetimlerinin mevzuata bakalım, paramız yok, bu sene de gelmeyiversinler, gibi mazeretlere sığınacağını tahmin edebiliyorum. Bir de TÖMER'lerinin başına işten anlamayan biri varsa geçmiş olsun.
Ümidim ve temennim 2023 yılına geldiğinde ülkemizdeki yabancı öğrenci sayısının beceriksiz ve vizyonsuz idarecilere rağmen 350 binlerin üzerine çıkması hedefinin gerçekleşmesidir.
İsmail Güleç