İsmail Güleç

Berdü’l-acûz de var!

Murat Bardakçı üstadım eyyam-ı bahur günlerini açıklayan çok güzel bir yazı yazdı. Yazıyı kaleme almasına ise eyyam-ı bahur günleri başladı, haberi üzerine birilerinin;

Kemâl-i cehl ile da'vâ-yı irfan eylemek olmaz

Sözü hilafına akıl ve mantık ile izah edilemeyecek şeyler söylemesi olmuş.

Yazıyı okuyunca bir taraftan gülerken bir taraftan da üzüldüm. 50 yaşına geldiği halde eyyam-ı bahuru duymamış olmak bir noktada hoş görülebilir.

Etme ar öğren oku ehlinden
Her şeyin ilmi güzel cehlinden

fehvasınca birkaç saniye içinde öğrenilebilir. Ama tüm doğruları kendi duymuş olduklarına ve bildiklerine göre değerlendirmek, bir dakika ayırıp ne olduğunu öğrenmeden önyargı ve şartlanmışlıkla alakasız iddia ve yorumlarda bulunmak ne acınası bir durum. Önyargı hem gözü hem de aklı kör ediyor.

Bardakçı üstadım tenezzül buyurup izah etmemiş ama ben eyyam-ı bahur için önerilen 'Çöl sıcağı', 'Afrika sıcağı' ve 'kavurucu sıcaklar' isimlerinin neden olamayacağını muhatapların anlayıp anlamamalarından emin olmamakla birlikte izah etmeye çalışayım.

Çöl ve Afrika sıcakları ile Afrika üzerinden ülkemize gelen ve etkisi altına alan sıcak hava akımı kastedilir ve bunun belirli bir zamanı yoktur. Baharda da gelir, Temmuz'da da güzün de. Kavurucu sıcak ise sıcaklığın şiddetini ifade etmek için kullanılan bir sıfattır ve her zaman ve her yerde görülebilir. 35 derece bir Erzurumlu için kavurucu sıcak iken Adanalılar ve Urfalılar için normal sıcaklıktır. Dolayısıyla coğrafya ve zamana bağlı olarak değişir. Oysa eyyam-ı bahur özel isimdir ve sadece Ağustos'un ilk yedi gününde görülen sıcaklar için söylenir. İsim önerenlerin biraz daha düşünmeleri gerekiyor.

Berdü'l-acüz

Eminim eyyam-ı bahur ismine itiraz edenler berdü'l-acûza da itiraz edeceklerdir. Berdü'l-acüz "Kış mevsiminin sonlarında görülen şiddetli soğuk"lar için kullanılan bir tabir. Berd Arapça bir kelime ve soğuk demek. Acüz ise yaşlı, ihtiyar kadın anlamına geliyor. Sözlük anlamına göre tercümesi "yaşlı kadın soğuğu" demek ama biz onu "kocakarı soğukları" yapmışız. Atalarımıza "Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır." sözünü söyleten bu soğukların görüldüğü tarih ise 11-17 Mart arası.

Neden kocakarı soğuğu denilmiş?

Bu konuda birkaç rivayet var. Bir rivayete göre yaşlı bir kadın bu soğukları önceden bilip haber verdiği için "yaşlı kadının söylediği soğuklar" anlamında kısaltılarak berdü'l-acüz denilmiş. Bir başka rivayete göre sekiz çocuk sahibi bir kadın evlenmek için çocuklarından kendisine yardımcı olmasını ister. Onlar da her biri için bir gece dışarıda kalmasını, ancak o zaman evlenmesine müsaade edeceklerini söylerler. Kadın yedinci güne kadar dayanabilir ve 'kocakarıyı öldüren soğuk' anlamında denilir bu defa.

İlk ikisi kadar makul olmayan bir rivayet daha var. Yine yaşlı bir kadın ve onun yedi keçisi ile ilgili. Bu günlerde kadının keçileri her gün birer birer ölür ve çevresindekiler kocakarının bu dramına işaret etmek için berdü'l-acüz derler.

Eminim kocakarı soğukları Türkçe olmasına rağmen e cinsiyet ayrımcılığı var, ithamıyla itiraz edenler de çıkar. Onu da o zaman konuşuruz.

Koca Ragıp Paşa ve Fitnat Hanım

Şecâ'at arz ederken merd-i kıptî sirkatin söyler

Sözü gibi bugün hâlâ yeri geldikçe dillendirdiğimiz çok veciz ve hikmetli dizeleri terennüm eden sadrazam ve devlet adamı Koca Ragıp Paşa ile Türk edebiyatının en önemli kadın şairlerinden biri olan;

Olmayınca hasta kadrin bilmez âdem sıhhatin

Gibi sehl-i mümteni kabilinden dizelerin sahibi Fitnat Hanım arasında içinde berdü'l-acüz geçen bir kısa hikaye var.

11-17 Mart tarihleri arasında, havanın buz kestiği bir gün Fitnat Hanım hizmetçisi ile birlikte Kapalıçarşı'da giderken Koca Ragıp Paşa ile karşılaşır. Paşa, Fitnat Hanım'ın ardından yürürken Fitnat Hanım'ı kızdırmak için onun da duyabileceği kadar yüksek bir sesle yanındakine sanki kocakarı soğuklarından bahsediyormuş gibi "Bu kocakarı ortalığı dondurdu" diyerek Fitnat Hanım'a kocakarı der. Fitnat Hanım bu, ayağına kadar gelen fırsatı kaçırır mı? Amiyâne tabirle topu çatala bırakır. O da Paşa'nın duyacağı şekilde bu sefer öküz soğuklarından bahsediyormuş gibi yanındakine, "Aman şekerim dikkatli ol, kendine iyi bak. Çünkü kocakarının arkasından öküz geliyor" diyerek Paşa'ya öküz der.

Kocakarı da öküz de aslında birer terim. Paşa da Fitnat Hanım da bu iki kelimeyi birbirlerine laf sokmak için kinayeli bir şekilde söylüyorlar. Paşa, berdü'l-acüzden bahsedermiş gibi görünerek Fitnat Hanım'a kocakarı diyor. Ortalığı dondurdu derken kendisine selam vermemesini mi yoksa yazdığı bir şiirini mi kastetti, bilmiyoruz. Fitnat Hanım da kocakarı soğuklarının hemen peşinden gelen sitte-i sevrden bahsediyormuş gibi görünerek Paşa'ya resmen öküz der. Ama bunu dolaylı yoldan söyler. Bu arada hatırlatmak isterim. Paşa sadrazam ve devlet adamı, Fitnat Hanım da şeyhülislam kızı ve kardeşleri de şeyhülislam. Sıradan insanlar değiller.

Sitte-i sevr veya boğa soğukları

Sitte-i sevr halk takvimine göre güneşin boğa burcuna girdiği zaman, yani 21-26 Nisan tarihleri arasında çıkan fırtınalı ve rüzgârlı geçen altı güne deniliyor. Denizciler bu günlerde sefere çıkmazlar, yolculuğa çıkacaklar bu günleri güvenli bir yerde geçirirler. Çeşitli kültürlerde farklı isimlerle bilinir.

Şeriat geliyor, Araplaşıyoruz diye korkan arkadaş! Bunun için korkma, rahat ol. Çaresi olmayan bir derde müptela olmuşsun, haberin yok. İlla korkacaksan bunun için kork.

Artık hiçbirimiz maalesef hava durumunu halk takvimi üzerinden takip etmiyoruz. Akıllı telefonlarımıza bakıp on beş günlük hava durumunu öğreniyoruz. Küresel ısınma ile birlikte İklim değişiklilerinin konuşulduğu bugünlerde kimseye ne eyyam-ı bahuru ne berdü'l-acüzü söyletebilirsiniz. Onlar folklorumuzda, atasözlerinde, masallarda, hikâyelerde, ninelerimizin ve dedelerimizin dillerinde kaldı. Bir de bulmacalarda.

Bardakçı üstadımız, üşenmemiş, izah etmiş. Ama o iddiaları dillendirenlerin idrakleri kapalı olduğu için muhtemelen anlamayacaklardır. Bu durumda en doğrusu Hz. İsa gibi kaçmak veya Ömer Seyfettin'in Nâdân isimli hikayesindeki sadrazam gibi yapmak. Çünkü;

Her derde çâre var güzelim, humka çâre yok

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.