Mevlidi Kaside-i Bürde’den okumak
Malum, Mevlid Haftası'ndayız ve ve Hz. Peygamber'in dünyayı teşriflerinin 1449. sene-yi devriyesini idrak ettik, ediyoruz. Herkes gibi ben de bu hafta gelince, bir şey yapma gayretine düşerim. Yıllardan beri iki şey yaparım. İlki mutlaka usûl ve makam bilir güzel sesli bir hanendeden mevlid dinlerim. Bazen aynı bahri önce Bahriyeli Aziz, Bekir Sıtkı Sezgin ve Kani Karaca gibi bir üstattan daha sonra günümüz hanendelerinden birinden dinlerim. Böyle hoş sedâlı hâfızlarımız olduğu için de Allah'a şükrederim.
Bu hafta içinde yaptığım ikinci şey, mevlidi farklı metinlerden okumak. Bu sene nasibime, Dr. Bünyamin Ayçiçeği'nin hazırladığı, Necip Efendi'nin Kaside-i Bürde şerhi, Muhtasar Tevessül düştü ve kitaptan mevlid ile ilgili kısmı okumak oldu.
Malumunuz, iki Kasîde-i Bürde var. Daha meşhur olanı, daha çok okunanı ve bilineni ikincisi ve ben de ikincisini, yani Busuri'nin Kaside-i Bürde'sini okudum. Kaside-i Bürde İslam dünyasının her köşesinde büyük bir ilgi görmüş, mübarek gün ve gecelerde, sünnet, düğün, bayram ve cenaze törenlerinde okunagelmiş. Kasidenin 140. beyti ve sonrası felçlilere şifa maksadıyla yedi gün süreyle okunma âdeti de var. Ancak kendisine okumak için izin verilenler okuyabilir. Okumanın da kendine has bir âdâbı ve usûlü var. İnşallah ona da bir başka yazıda değiniriz. Biz şimdi konumuza dönelim.
Kaside, Hz. Peygamber'in övülmesi, doğumu, gazânın önemi ve katıldığı savaşlar, mucizeleri, miraç, pişmanlık, ümit ve duadan sonra niyaz ile sona eriyor. Peygamber efendimizin doğumundan bahseden beyitler, kasidenin 59. beytinden itibaren anlatılıyor. İlgili kısmı, Sezai Karakoç üstadımızın eşsiz tercümesiyle birlikte okuyalım:
Doğuşu açıklar bize her yönden her açıdan O'nu…
Başlangıcı da iyi O'nun, sonu da…
Hoştur doğuşu ve batışı…
O doğum günü ki, iyi farkına vardı İran, indiğinin
Kendisi için korku, kendisi için ceza, kendisine cehennem azâbı..
Göçtü, darmadağın oldu Kisra'nın saray duvarları o gece…
Devleti de, bu duvardan başlayarak yarıldı, çatladı ve dağıldı…
Son nefesini verdi, korkudan mecûsi meş'alesi..
Ve Yahudi nehri, bilinmeyen bir yere alıp gitti,
Dert yuvası başını…
Ve sapık Save halkı, her günkü gibi
Su aldıkları göle gittiklerinde;
Bu da nesi?... Kurumuş kül olmuş!
Döndüler elleri boş,
Kızgın kudurmuş ve çatlamış dudakları…
Sanki doğmuştu ateşte su,suda ateş duygusu!...
Tabiat, o gün yoldan çıkmışları, tabiatından çıkararak karşıladı..
Sanki, çarpıkların ateşi sıkıldı terledi de sulanıp söndü üzüntüden;
Sularıysa hüzünlerinden ateş gibi kızdı, buharlaştı..
Cinler çığlık atarlar, Nurlar, saçarlarken havaî fişeklerini
Hak böyle tantanayla çıkıyordu ortaya, Hakk'ın sesi ve ihtişâmı…
Kör oldular, sağır oldular, felç oldular, muştuları duymadılar,
Haberleri almadılar; görmediler korkutuş yıldırımlarını…
"Bundan sonra o eğri dinimiz belini doğrultup ayağa kalkamaz"
Dediler, haberini verdiler kâhinleri, ozanları…
Gökte yıldızların aktığı görülürdü
Ve aynı anda yerde putların devrildiği, yıkıldığı..
Ve vahy yolundan çekilip gitti bozgun
Şeytanların şahı; bozgun askeri yerinde kala kaldı…
Nasıl ki, Ebrehe'nin ordusu dağılmıştı;
İki avuçtan atılanla bir ordu kör olmuş, yere saplanmıştı…
Allah dedikten sonra o taşların atılışı
Rabbine yalvarır yalvarmaz balığın karnından atılanın çıkışını andırmıştı…
Şiir, buradan sonra Hz. Peygamber'in mucizeleri ile devam ediyor. Biz Bûsûrî'nin Hz. Peygamber'in mevlidini nasıl anlattığına bakalım.
Busurî, Hz. Peygamber'in doğumunu olağanüstü bulur ve onun ne kadar büyük ve önemli olduğunu daha doğumundan itibaren belli olduğunu söyler. Onun doğumunun da ölümünün de çok hoş olduğunu söyler. Çok önemli olduğunu söyledikten sonra neden böyle düşündüğünü açıklamaya başlar şair. Hz. Peygamber doğduğunda Sasaniler için sonun başladığını söyler. Dönemin İran padişahının sarayının duvarları çatlar ve yıkılır. Bu aynı zamanda devletin de duvarlarının çatlamasıdır ve kısa bir süre sonra devletin de yıkılacağının habercisidir. Mecûsîlerin hiç sönmeyen ateşi de korkusundan söner. Yahudilerin yaşadığı yerdeki ırmakların yatakları değişir. Savelilerin ihtiyaçlarını karşıladıkları Taberiye gölü kurur ve bunu gören Saveliler kudurur. Ateşin sönmesi ve suyun kuruması arasındaki ilgiye değinerek bunun nedenini güzel bir şekilde izah eder. Ama izah ederken yaptığı benzetmeler, insanın aklını başından alacak güzelliktedir.
İnsanlar arasında böyle olağanüstülükler olurken, cinler de Hz. Peygamber'in doğumundan haberdar olur. Çıkan ışıklardan kör, sağır ve felç olup müjdeli haberi alamazlar. Hz. Peygamber'in doğumu ile diğer dinlerin geçersiz olduğunu söyler ve putların yıkılmasından bahseder. Ebrehe'nin ordusunun iki avuç taşla darmadağın olduğu gibi şeytanların şahı ve onun askerlerinin de bozguna uğradığını söyler.
Gördüğünüz gibi Hz. Peygamber'in doğumunda gerçekleşen olağanüstülüklerden yola çıkarak Yahudiler, Nasraniler, Mecûsîler ve müşriklerin devrinin kapandığını şiir yoluyla bize aktarır ve doğumun dünya tarihinde ne kadar önemli olduğunu bize göstererek bugünlerde en çok ihtiyacımız olan şeyi, ümit verir ve bizi içine düşmüş olduğumuz yeisten kurtarır.
Ben bunları anladım ve bu şekilde değerlendirdim. Eminim şiir size benim anladıklarımdan çok daha fazlasını söyleyecektir. O halde yapılması gereken iş bu yazıyı okuduktan sonra Sezai Karakoç'un tercümesini baştan sona yüksek sesle okumak. Ben öyle yaptım ve bana çok iyi geldi. Size de iyi gelecektir.
İsmail Güleç
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Mim Kemal Öke’nin Turgut Reis’i (26.10.2020)
- Ömer Seyfettin’in İlk Namaz’ı (22.10.2020)
- İpe un sermek belki o kadar kötü değildir (18.10.2020)
- Sorunumuz sadece deizm mi? (16.10.2020)
- Gençler neden deizme ilgi duyuyor? (12.10.2020)
- Yolculuk içinde yolculuk (08.10.2020)
- Uzaktan eğitime uzak eğitim (04.10.2020)
- Sıkıntılarımıza ilaç: Delâil-i Hayrât (30.09.2020)