Tekkede pişen çorbanın hikmeti, lezzetinden öndedir
Bundan birkaç hafta önce "Tekke gastronomisi olur mu?" başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazıda tekke ve benzeri ortamlarda pişen yemeklerden ve bu yemeklerle ilgili kurallardan bahseden bir kitaptan yola çıkarak tekke gastronomisine dikkat çekmiştim. Bu yazı üzerine ehibba ve yârândan hürmet ve muhabbet ettiğim bir büyüğüm konunun çok daha kapsamlı olduğunu, seyr-i süluk derecelerine yenilen yemeklerin değiştiği, halvete giren dervişe verilecek yiyeceklerin farklı olduğu, kimi tekkelerde balık yenilmediği, koyun etinin tercih edildiği ve bunun da bir nedeni olduğu, yenilen zeytinlerin çekirdeklerinin atılmayıp tesbih yapılması gibi daha birçok konunun olduğunu hatırlattı. Gastronomi tabiri, akla lezzetçilik ve menü oluşturma esaslı bir yaklaşım olduğu için onun yerine bir başka isim bulunması gerektiğini söyledi.
Gastronomi yerine belki mutfak tercih edilip Tekke Mutfağı denilse hüsn-i kabul görür mü bilmiyorum ama ben tekkelerde başlı başına kendine has bir mutfak kültürü ve yemekleri olduğu için mutlaka tekkeye mahsus bir mutfaktan bahsedilmesi gerektiğini düşünüyorum. Neden böyle düşündüğümü bir önceki yazımda açıklamıştım. Konuyu biraz daha somutlaştırayım.
İstanbul'daki âsitâne tekkelerine has birtakım yemekler pişerdi. Kâdirihâne'de pişirilen aşure ile Sünbül Efendi'de pişan aşure farklıdır ve evde pişenlere benzemez. Yine Kâdirihâne'de pişen erbain helvası başka yerde pişmez. Merkez Efendi Tekkesi'nde hazırlanan limon, portakal ve karaduttan yapılan tatlılar dervişleri arasında çok meşhurdu. Karagümrük Cerrahi Âsitanesi'ndeki Safer aşı ve kurban kavurmasını evinizde pişiremezsiniz ve asla o tadı alamazsınız. Mevlevihaneler'de hazırlanan kavurma lokması ve tekke pilavı da kendine hastır.
Eşrefiye Çorbası
7 Mayıs 2023 Pazar günü Kâdiriyye'nin Eşrefiyye kolunun piri Eşrefoğlu Rûmî'nin türbesinin bulunduğu İznik'te bir merasim vardı. Bursa'dan Safiyuddin Bey ile ve İstanbul'dan Eren Erkmenkul Efendi ile birlikte gelen Kâdirîler, Eşrefiye çorbası pişirdiler ve öğle namazından önce dağıttılar ve namaz sonrasında da Eren Erkmenkul Efendi'nin riyasetinde kendilerine has merasimi icra ettiler. Bu çorbayı da bir başka tekkede veya yerde yemek pek mümkün değil.
Eşrefoğlu Rûmî, Kâdiriyye tarikatının Eşrefiyye kolunun kurucusu, aynı zamanda şair de olan bir mutasavvıf. İznik'te doğup büyüyen Eşrefoğlu, tahsil için Bursa'ya gider ve Çelebi Sultan Mehmed Medresesi'nde tahsile devam eder.
Tasavvufa intisabına dair bir menkıbe rivayet edilir.
Eşrefoğlu, medresede talebe iken ve nasibinin tasavvufta olduğuna işaret eden bir rüya görür. Bursa'da sabah namazının ardından Çelebi Sultan Mehmed Medresesi civarında dolaşırken devrin meşhur sufilerinden meczub Abdal Mehmet'in yanına gider. Aklında rüyasında gördüğü kâmil mürşidi bulma arzusu vardır. Eşrefoğlu'nun aklından geçenleri anlayan Abdal Mehmet kendisine "Danişment var git bize bir köfteli çorba getir" der. Eşrefoğlu Rûmî, Abdal Mehmet'in bu arzusunu yerine getirmek için hemen çarşıya gider ancak "köfteli çorba" bulamaz. O gün Eşrefoğlu'nun şansına aşhanelerde sade çorbadan başka bir şey pişmemiştir. Abdal Mehmet'in huzuruna eli boş gitmek de olmaz. Eline bir tas çorbayı alır ve Abdal Mehmet'in yanına gider. Utana sıkıla çorbayı takdim eder. Abdal Mehmet kâseye kaşık sallar ve köfte gelmeyince muhabbetle Eşrefoğlu'na döner "Danişment hani bunun köftesi?" der. Eşrefoğlu mahcubiyet içinde köfteli çorba bulamadığını ve ertesi gün getireceğini söyler. Abdal Mehmet yanından bir avuç toprak alıp çorbanın içine atar, karıştırır ve yemeye başlar. Sonra Eşrefoğlu'na uzatır. Eşrefoğlu'nun kaşığına köfteler gelince nasıl bir insanla muhatap olduğunu anlar.
Abdal Mehmed, Eşrefoğlu'na bâtınî ilimlerden nasibi olduğunu söylemesi üzerine Emîr Sultan'a gider. Emîr Sultan ihtiyar olduğunu söyleyip Hacı Bayrâm-ı Velî'ye gönderir. Ankara'ya giden Eşrefoğlu, Hacı Bayrâm-ı Velî Dergâhı'nda on bir yıl kadar riyâzet ve mücâhede ile en ağır hizmetlerde bulunur. Hacı Bayrâm-ı Velî kabiliyetli dervişinin belli bir merhaleyi aşmış olduğuna kanaat getirir. Onu önce dergâha imam, sonra da kızı Hayrünnisâ ile evlendirerek kendisine damat yapar. İcâzet verip İznik'e halife tayin eder.
Abdülkadir Geylânî'den sonra Kâdirîlerin ikinci pîri kabul edilen Eşrefoğlu'nun bu hatırasına teberrüken her sene İznik'te pirin huzurunda Eşrefiyye çorbası pişirilir ve dağıtılır.
Tekkelerde pişen yemeklerin buna benzer hikâyeleri olur. Keşke bir arkadaşımız çıksa da hikayesi olan yemekleri toplasa.
Güzel olmaz mı sizce de?
Not: İznik'e kadar gitmişken eğer işkembeyi seviyorsanız mutlaka Kaptan Usta'nın pişirdiği çorbayı denemelisiniz.
İsmail Güleç
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bir Orhan Gazi Dönemi Cami: Büyükesence Cumaaltı Camii (07.05.2023)
- Meal okumayıp hadis mi okuyalım? (04.05.2023)
- Din mealden değil, Hz. Peygamber’den öğrenilir (01.05.2023)
- Elini verince dünya dönecek mi? (27.04.2023)
- Tekke gastronomisi olur mu? (24.04.2023)
- Bugün bayram günü derler (20.04.2023)
- Kulunu güldürdü Kadir Gecesi (16.04.2023)
- Yetim Peygamber (13.04.2023)