Orhan Gazi dönemi, Osmanlı Devleti için birçok bakımdan bir ilk olma özelliğini taşır. Osmanlılar için ilk medrese, ilk cami, ilk zaviye, ilk çarşı ve daha birçok şey Orhan döneminde başlar. Bu açıdan Orhan dönemi kuruluş dönemi olarak kabul edilir.
Osmanlı Beyliğinin bugün Bursa, Kocaeli, Sakarya, Bilecik, Eskişehir arasındaki bölgede kurulduğunu ve bu bölgeden çevresine doğru genişlediğini biliyoruz. Bizanslardan fethettiği şehirlerin yanı sıra az da olsa yeni şehirler de kurarak büyüdü.
Özellikle Kocaeli-Sakarya-Düzce gibi bölgenin kuzeyine yerleştikçe ihtiyaçlarını karşılamak üzere binalar yaptılar. Bölgenin coğrafyasından istifade edip ağacı kullanarak hem mesken hem de mabet inşa ettiler. Ormandan kestikleri ağaçların kabuklarını soyup çivi çakmadan birbirine geçme usulü ile yaptıkları bu inşa türüne çantı adı veriliyor.
İlk örnekleri, Türkiye Selçuklularında görülen çantı camiler veya mescidler inşa edilmeden önce iri taş parçalarından bir zemin yapılır. Kabuklarını soydukları genişliği ve uzunluğu ağacın kalınlığına göre değişen aynı büyüklükte kesilmiş düzgün tomruklar taş zemin üzerine dizilerek duvar yapılır. Ahşap geçme tekniği ile uçları inceltilen tomrukların gövdeleri çivi kullanılmadan birbirine geçirilir ve uçları çıkıntı olur. Üzerleri de kiremitle kaplı kırma çatı ile örtülür.
Bu teknikle yapılan camilere çantı camiler deniliyor. Trabzon'dan Kocaeli'ye kadar tüm Karadeniz bölgesinde büyük bir kısmı ortadan kalkmış olsa da bu teknikle yapılmış birçok cami hâlâ ayakta.
Sakarya'da iki çantı cami
Bu teknikle Sakarya'da inşa edilmiş iki cami var. Biri Kaynarca ilçesinde Şeyh Musluhiddin Camii. Diğeri de Büyükesence köyündeki Cumaaltı Cami. Bölgenin Orhan döneminde feth edilmesi ve camilerin de o dönemde yapılmasından dolayı bu camilere Orhan Camii de deniliyor. Bu camilerin ortak özelliği birkaç köyün ortasında Cuma namazı da kılınmak üzere inşa edilmesi. O yüzden Cumaaltı Cami de deniliyor.
Bu camiler bize bir şey daha söyler. Bizans elinden alınan şehirlerde kilise olur ve bu kiliselerin bir kısmı cami olarak kullanılır veya yakınlarında taştan camiler inşa edilirdi. Çantı mescidlerin olduğu yerler, bölgenin daha önce yerleşim bölgesi olmadığına da işaret eder. Bu yönüyle bölgenin kuruluş dönemini hatırlatır ve bölge insanın hafızasını ve tarih şuurunu diri tutar.
Büyükesence Cumaaltı Cami
Bugün Sakarya'nın Erenler İlçesi Büyükesence Köyü mezarlığı içinde olan ve Orhan döneminde inşa edildiği düşünülen çantı tekniğiyle yapılan cami Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından aslına uygun bir şekilde inşa edildi ve Mayıs ayının başında (1 Mayıs 2023) açıldı. Ben de açılışından bir hafta sonra ziyaret etme fırsatı buldum.
(Restore edilmeden önceki hali, fotoğraflar için Fahri Tuna'ya teşekkür ederim.)
Önce taştan temeli yapılmış sonra da büyük kısmı eski kalaslar kullanılarak restore edilmiş. Restore esnasında çürük olan döşme ve kirişler de değiştirilmiş. Harimi kare planlı ve son cemaat mahalli ile birlikte dikdörtgen planlı olan caminin sac minaresi sökülüp ahşap minare konulmuş. Çatısı da sökülüp yeniden yapılarak derli toplu ve temiz bir mescit haline getirilmiş. Emeği geçenlere teşekkür ederim.
(Restore edilmeden önceki hali)
Bina, ilk olarak Büyük ve Küçük Esence köyleri ile Hasanbey köylerinin Cuma Mescidi olarak inşa edilir. Vakıflar Müdürlüğü kayıtlarında Orhan Gazi adına kayıtlı caminin Orhan Gazi'nin hüküm sürdüğü yıllar düşünüldüğünde 1324'ten sonra 1362'den önce inşa edilmiş olmalıdır.
Bu mescidin bir özelliği giriş kısmının da iki katlı olması. Genellikle camilerin içinde ikinci kat yapılırken bu caminin girişi de iki katlı. Cemaatin sığmamasından dolayı inşa edildiği tahmin edilebilir.
(Restore edilmeden önceki hali)
Neler yapılabilir?
Cumaltı Camii bölgenin bugüne ulaşmayı başarmış en eski yapısıdır ve bu bakımdan çok kıymetlidir. Ancak kıymetinin yeterince bilindiğine dair şüphelerim var. Mescidi ziyarete ettikten sonra kullanılmaz ise bu mescidin birkaç yıl sonra eski haline döneceğini tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. Henüz çevresi düzenlenmemiş mescitle ilgili ne tür etkinlikler yapılabilir diye düşünülmeli. Restore etmek önemli ama yeterli değil. Hayatın içine katmadıkça yapılan işler boşa gidecektir.
Bizim geleneğimizde ilk mektep çocuklarının baharın gelmesiyle kırlara götürülmesi adeti vardır. Mescidin bulunduğu yer koruluk ve mezarlık olmasına rağmen boş alanların düzenlenmesi ile piknik yapmaya çok müsait hâle gelir. Dolayısıyla bölgedeki ilk ve orta okul çocukları için kır gezisi planlanıp mescid önünde yapılacak piknik ile cami tüm çocukların hafızasına nakşedilmeli.
(Restore edilmeden önceki hali)
İkinci husus özellikle ortaokul ve lise öğrencilerinin en azından bir gün buraya getirilerek bölgenin ilk fethedilen yer olduğu ve nasıl feth edildiği anlatıkdıktan sonra cami mimarisi hakkında bilgi verilmeli. Caminin önünde Osmanlı Devleti'nin kuruluşunu dinleyen gençlerin bir daha unutacaklarını sanmıyorum.
Bu tür camiler ancak bölge insanın sahip çıkması ve hayatın içine sokulması ile ayakta kalır. Çocuklarımızı ve gençlerimizi, tarihimizi anlatmak için bize eşsiz bir fırsat sunan bu tür camiilere götürmek o bölgenin yöneticilerinin ve il ve ilçe müdürlerinin en temek vazifelerinden biri olmalıdır.
(Restore sonrası)
Bu tür mekanların çevresinin temizliği de çok önemli. Yeniden inşa edilen mescid ile hemen yanındaki camiin kıblelerin istikametlerinin az da olsa farklı olması ise dikkatimi çeken diğer husus oldu.
Vakıflar Genel Müdürlüğü restore ederek üzerine düşeni yapmış. Şimdi sıra Erenler Belediyesi ile İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde. O mescidin çevresi tertemiz olmadıkça ve çocuklar tarafından ziyaret edilmedikçe restore edilmesinin bir anlamı olmayacak.
Bu vesile ile bu toprakları yurt haline getiren şehitlerimizi ve gazilerimizi minnet ve şükranla yâd ediyorum. Bu güzel camiyi restore edilmesinde katkısı olanlara da teşekkür ediyorum.
İsmail Güleç