Akrabalık ilişkileri: Muhammedi Muhabbet’i besleyen kaynak…
Modern hayat, insanı fert olarak da toplum olarak da bireyselliğe itiyor gitgide… Ardı arkası kesilmeyen reklamlarla, "Güvenlikli sitelerde, akıllı rezidans denilen ikametgahlarda "kendi dünyası"nda yaşaması" telkin edilen ve bu sayede etki altına alınan insanoğlu, farkındaysanız artık mahalle yerine sitelerde, adeta kuşatılmış mekânlarda yaşamaya başladı çoğunlukla… Bu tercih, beraberinde dost, ahbap ve akrabalarla daha az görüşebilme sorununu da beraberinde getirdi. Fiziksel uzaklık ve ulaşım zorluğu, görüşmeler ve ziyaretleşmelerin de azalmasına ve neredeyse yok olmasına bir sebep teşkil ediyor günümüzde… Nereye savrulduğumuzun yeterince farkında olamadığımız bu acı gerçeğin, bizim aile saadetimizi de tehdit eden bir tarafı olduğunu da unutmayalım. Birkaç yönden ele alınabilecek bu konunun biz bugün -birkaç yazıdır üzerinde durduğumuz- Muhammedî Muhabbet ile olan bağını ele almaya çalışacağız.
Değerli okuyucum.
Kişinin ailesi içinde huzur ve saadetine temel teşkil eden Muhammedî Muhabbet'in besleyici kaynaklarından biri de akrabalarla ilişkilerdir. Akrabalarıyla sağlıklı ve yeterli bir irtibata ve iletişime sahip olan kimselerin aile huzuru ve saadetlerinin de yüksek düzeylerde olduğu söylenebilir. Zaten dinimiz, Sevgili Peygamberimizin (sav) dilinden, akrabalarıyla ilişkileri ve iletişimi iyi olan kişinin, bu dünyada alacağı mükâfatlardan birinin de ömrünün uzun, rızkının bol ve gönlünün huzurlu olacağını müjdelemektedir bizlere…
Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz daha peygamberlik göreviyle görevlendirilmeden önceki hayatında bile tüm insanlara olduğu gibi akrabalarına da yakın ilgi gösteren, onlara iyilikte bulunan biriydi. Amcası Ebû Talib'in kalabalık bir ailesi olmasından dolayı, onun yükünü hafifletmek için küçük yaşta Hz. Ali'yi yanına alarak büyütmüş olması bu ilginin sadece bir örneğiydi.
Peygamberlik vazifesi verildiği; kendisini son derece heyecanlandıran ve ürperten o süreci yeniden hatırlayalım. Evine gelerek durumu sevgili eşi Hz. Hatice'ye (r.anha) bildirdiğinde, onun teselli dolu sözleri arasında şunları zikretmesi de anlamlıdır: "And olsun ki, Sen akrabalarına iyiliği olan, onlarla bağını devamlı koruyan birisin…"
Ardından, başlayan vahiy sürecinde ilk gelen ayetler arasında, "Önce yakın akrabalarını uyar." (Şuarâ, 214) emrinin bulunması, Resûl-i Kibriya (sav) Efendimizin ilk tebliğ muhatapları arasına akrabalarını almasını gerektirmişti.
Her ne kadar amcası Ebu Leheb başta olmak üzere, akrabalarından kendisine zorluk çıkarma ve düşmanlık dolu davranışlar görse de Rahmet Peygamberi (sav) Efendimiz, akrabalık ilişkileri konusunda Allah Teâlâ'dan aldığı emirler doğrultusunda ümmetine örnek teşkil edecek söz ve davranışlarda bulunmuştur hayatı boyunca…
Kıymetli okuyucum.
Sevgili Peygamberimiz (sav) bir taraftan kendisine vahy edilen, "Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Bir de ana-babanıza ve yakın akrabanıza iyilikte bulunun." (Bakara, 83,177, Nisâ, 36) meâlindeki ayetleri tebliğ ederken bir taraftan da,
"Kim rızkının genişlemesini veya ömrünün uzamasını istiyorsa akrabalarıyla ilgilensin." ve "Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse akrabalarıyla ilgisini devam ettirsin." hadisleriyle konunun önemine dikkatimizi çekiyordu.
Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz, sadece kan bağıyla olan değil, süt emme ve evlilik yoluyla da oluşan akrabalık bağlarını önemsediğini görmekteyiz. Nitekim, O'nun eşsiz güzelliklerle dolu hayatında, kan bağıyla mevcut akrabalık ilişkileri yanında, süt akrabalığından dolayı Hz.Halime'ye ve ailesine; yine evliliklerinden dolayı oluşan hısımlarına karşı son derece alakadar tavırlar sergilediğini görmekteyiz. Aşağıdaki satırlarda Rahmet Peygamberi (sav) Efendimizin hayatından akrabalık ilişkileri adına bizlere örnek olacak hatıralarını bulacaksınız.
Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimiz, amcaları Ebu Talib, Abbas ve Hz. Hamza'ya derin bir saygı ve sevgi duyardı. Ebu Talib'in iman etmesi için son derece gayret göstermiş, vefatı anında yanında durarak, "Amca! Ne olur şu kelime-i tevhid'i oku ki, sana şefaat edebileyim." diye bütün kalbiyle istekte bulunmuştu.
Hz. Hamza ve Hz. Abbas ise yaşadıkları sürece Peygamberimiz (sav) için değerliydiler. Hz. Hamza'nın vefatından sonraki bir döneme rastlayan yıllarda onun Mekke'de kalan kızı Ümame'yi, umre için gittiğinde yanına alarak Medine'ye getirmiş ve teyzesinin kocası olan Hz. Cafer'in himayesine vermişti.
Yine amcası Hz. Abbas'ın oğlu Abdullah ile yakından ilgilenmiş, onun için dualarda bulunmuş ve ashabın arasında "Kur'an Tercümanı" olarak anılmasına vesile olacak şekilde yetiştirmişti.
Dedesinin annesi tarafından akrabaları olan Ümmü Süleym (r.anha) ve Ümmü Haram (r.anha) isimli hanımlara da bir akrabaya gösterilmesi gereken ilgi ve sevginin en güzelini sunmuştu.
Böylesi kan bağı akrabalıkları yanında, Sevgili Peygamberimizin Hz. Hatice'den olan Hind ve Ümmü Seleme adındaki eşinden Ömer isimli üvey oğullarıyla da özenle ilgilendiğini ve kayınpederleri konumunda olan Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'e de gereken alaka ve sevgiyi gösterdiğine şahit olmaktayız.
Sevgili Peygamberimizin nezih hayatı, O'na indirilen ayetlerle birleştirildiğinde görünen odur ki, yüce dinimizde akrabalık ilişkileri son derece önemli kabul edilmiştir. Hal böyle iken, günümüzde insanların bu konuya yeterince özen göstermedikleri de acı bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Bu acı gerçeği irdelediğimizde, insanların akrabalarıyla ilişkilerini farklı birtakım sebeplerle kestiklerine şahit olmaktayız. Genellikle sebep, yapılan iyiliklere karşılık bulmamak ya da akrabalardan hep kötülük görüldüğünü düşünmektir.
GERÇEK SILA-İ RAHİM NEDİR?
Asırlar öncesinden ümmetine ışık tutan, yolunu aydınlatan Rahmet Peygamberi (sav) Efendimiz, bugünkü durumlarımızı görürcesine buyuruyor ki, "Akraba ile ilişkiyi devam ettirmek (sıla-i rahim) sana yapılan iyiliklere karşılık senin de onlara iyilikte bulunman demek değildir. Gerçek sıla-i rahim, akrabaların senden bağlarını koparacak, senden ilgilerini kesecek olsalar dahi onlarla bağını ve ilgini devam ettirebilmendir."
Ulaşılması zor; ama imkansız olmayan bu dereceye, ancak Allah'ın ve Resûlünün hoşnutluğunu kazanmak maksadıyla gayret edenler ulaşabilir ve bu husustaki zorluklara gönül huzuruyla katlanabilirler.
Ne dersiniz, aşağıdaki hadiste verilen müjde için buna değmez mi?..
Adamın birisi gelerek kendisine cenneti kazandıracak bir amel söylemesine ricada bulundu Rahmet Peygamberi'nden… Efendimiz de şöyle buyurdu:
"Kendisine hiç bir şeyi ortak koşmayarak Allah'a ibadet edersin. Namazını kılar, zekatını verirsin. Akrabalarınla da ilişkilerini devam ettirirsin."
Bazen, küçük bir hediyeyle bizatihi ziyaret, bazen muhabbet dolu bir mektup, bazen sevgi dolu bir telefon, bazen de hasretle gönderilen bir selam… Hepsi önce Allah ve Resûlünü, sonra da akrabalarımızı sevindiren davranışlardır vesselam…
Ailemizde, akrabalarımıza da yansıyan bir Muhammedî Muhabbet niyazıyla…
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sevgi de emek ister… (26.02.2018)
- Muhammedî Muhabbetin özü: Allah için sevgi (22.02.2018)
- Aile saadetinde Muhammedî Muhabbet önemi (19.02.2018)
- Allah’ın güzel isimlerinden: el-Vedûd (c.c): “Seven ve sevdiren” (15.02.2018)
- Bir eş ve hayat arkadaşı olarak Sevgili Peygamberimiz (sav) (12.02.2018)
- Cennet bahçesinin Muallim’i… (08.02.2018)
- Ravza-i Mutahhara: Cennet bahçelerinden bir bahçe… (05.02.2018)
- Beytullah’tan dönmek olmaz!... (29.01.2018)