“Çağlar ötesinden gelen ses” Kur’an-ı Kerim’in sesidir!..
Henüz iki gün olmuştu yeni bir Ramazan-ı Şerif ayını idrak edeli… Virüs salgını sebebiyle alınan karantina tedbirleri, salgının yol açtığı hastalıkla mücadeleler, virüse yakalanarak kaybedilen hayatlar bu feyizli ve mübarek ayı buruk bir şekilde karşılamamıza sebep olmuş, sadece bizim kuşağın değil, yaşlılarımızın bile görmediği, şahid olmadığı bir "başka"lıktaki Ramazan ayına girmiştik…
İlk orucun tutulduğu gün, cumaydı ve Müslümanlar için yine bir başka mübarek gündü… Son haftalarda sembolik olarak bir camide –tedbir şartlarına riayet edilerek- Cuma Namazı sınırlı sayıdaki bir cemaatle eda ediliyor ve Diyanet İşleri Başkanı tarafından irad edilen hutbe naklen yayınlanıyordu. İşte o gün, yine Başkan Prof. Dr. Ali Erbaş, minberden yaptığı konuşmasında, bulunduğu makam, taşıdığı sorumluluk ve vazifesi gereği, müminleri ve tüm insanları bilgilendirici ve uyarıcı ifadelerle örülü hutbesini irad etmişti. Bir diğer ifadeyle, görevini yerine getirmişti… Söz konusu bu konuşmadan tam iki gün sonra 26 Nisan 2020 günü bir dernek ve baro tarafından yapılan açıklamalarla Diyanet İşleri Başkanına karşı sanal-sosyal medyada büyük bir linç kampanyası başlatılmıştı… Gerisi hepinizin mâlûmu…
Bu yazımızda -bilinen şeyleri tekrarlamamak için- olayın sonrasında yaşanan gelişmelere ve detaylara girmeyeceğiz. Üzerinde durmak niyetinde olduğumuz ve bir nebze irdelemeyi düşündüğümüz konu, yine Kur'ân'ın rehberliğinde, Şeytan ve her çağda destekçisi olan insan kılığındaki birtakım varlıkların, yaşanan olayları nasıl tersyüz edişidir. Çünkü buna dikkat çekmek her zamankinden daha ziyade Kur'an'ın nazil olduğu bir ay olan şu mübarek günlerde aynı zamanda her bir müminin "vazife" şuuruyla yerine getirmesi gereken bir görevdir. Bu görev aynı zamanda Kur'an ayı olan Ramazan ayında, Kur'an'ı "okumak", "anlamak" ve "ders almak" adına bir ibadettir, bir eylemdir, dinî ifadeyle bir "salih amel"dir…
ŞEYTAN VE DOSTLARI GÖREV BAŞINDA…
Kur'an üzerine derin okumalar yapan ve ayetlerden aldığı ilhamla beyitler, dörtlükler ve şiirler kaleme alan şair Cengiz Numanoğlu'nun bir beytinin, benim için konuya dair ufuk açıcı bir katkısı olduğunu burada ifade ederek o beyti sizinle paylaşmak istiyorum.
"Şeytan denen virüsler mutasyona bürünür.
Ancak yine Kur'an'ın ışığıyla görünür."
Evet, insanoğlunun dünya hayatındaki serüveninde en başından beri ona musallat olmaya and içmiş ve asla bundan vazgeçmemiş bir varlıktır Şeytan… Hz. Adem'i ve eşini yalanlarla kandırıp aldatarak cennetten sürgün ettiren, oğlu Kabil'in kanına girip kardeşi Habil'i öldürten, babaları Hz. Yakub'un sevgisini ve ilgisini elde etmek için kardeşleri Yusuf'u bir engel olarak gösterip ondan kurtulmak için üvey kardeşlerine tuzaklar kurduran ve İsrailoğullarına, peygamberlerini öldürme planları yaptıran Şeytan, çağına göre kendini güncellemeyi de pekâlâ başaran bir varlıktır. Asla demode olmayan ve her devrin, her dönemin –görünmese de- en aktüel ve en popüler varlığı hükmündedir, Şeytan… Tabii ki, hiç değişmeyen başlıca özelliğini her zaman ve zeminde devam ettirerek: Kötülüğün kaynağı, kötünün tâ kendisi olarak!.. Nitekim, her devir için piyasaya sürdüğü geçerli argümanlar her devir ve dönem için talep görmüş, şeytanın arzındaki cazibe ise hiçbir zaman kaybolmamıştır. Tabiri câiz ise her dönem mutasyona uğrayarak yeniden ortaya çıkmış ve bu özelliğini her peygamber döneminde de her daim güncellemiş ve kurguladığı senaryolar cazibesinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Kur'an'ın bütünü ele alınarak ondaki ayetler gereği gibi "okunduğunda" şeytanın her bir peygamber döneminde, "baş düşmanı" olarak işaretlediği "Ademoğlu"nu yani insanı, yoldan çıkarmak ve gönderilen önceki ve o dönemdeki peygamberlerin getirdiği mesajları boşa çıkarma çabası içinde olduğu gözlenecektir. Kur'an-ı Kerim'de Allah Teâlâ'nın şeytandan; şerrinden, tuzaklarından, özelliklerinden… toplam 99 ayette bahsediyor olması da son derece dikkate şâyândır…
Şimdi açıyoruz, "mübarek bir kitab" (En'âm, 155) olarak nitelenen Kur'ân-ı Kerim'i… Sayfalarını birer birer çevirerek okuduğumuz zaman, "tevhid" yani Allah'tan başka ilah olmadığına inanmak başta olmak üzere, insanlara güzel ahlâkı, dürüstlüğü, adaleti vb. olumlu ve iyilik-güzellik adına herşeyi telkin eden inanç esaslarını getiren ve insanlara bunları telkin eden peygamberler içinde farklı bir görevle görevlendirilmiş olan bir peygamber görüyoruz… Adı yirmi yedi ayette geçen bu peygamber, Hz. İbrahim'in yeğeni olan Hz. Lût aleyhisselam'dır… Hz. Lût'u diğer peygamberlerden ayıran önemli bir farkı vardır. Peki, onun bu farkı nereden kaynaklanmaktadır?
HZ. LÛT'UN DİĞER PEYGAMBERLERDEN FARKI NEDİR?
Kur'ân-ı Kerim'de ismi zikredilen 25 peygamberin hayat hikâyelerinden bahseden sureler ve ayetler vardır. Bazen bu bilgiler, kendi adlarını taşıyan Yunus, Yusuf, Hud, İbrahim… gibi surelerde, bazen birkaç peygamberin yaşadıklarının anlatıldığı Kasas (Kıssalar), Şuara, Enbiya gibi surelerde, bazen de sureler içindeki müstakil ayetlerde zikredilir. Bu peygamberlerden Hz. Lût dışındakilerin hepsi ortak bir misyon taşırlar. Hemen hepsi "Ben size Allah tarafından gönderilmiş bir elçiyim. Sizin iyiliğinizi isteyen biriyim. Allah'tan başka ibadete layık bir ilah yoktur. O'na iman edin." derler. Yine onlar gönderildikleri toplumlarına, "Namazınızı kılın, zekâtınızı verin. Alışverişte, tartıda-ölçüde haksızlık etmeyin. Bu hususlarda söylediklerime uyun." diye nasihat ederler. Ancak Hz. Lût, Allah tarafından gönderildiği Sodom şehrinin sakinlerine yukarıda zikrettiğimiz hususları hatırlatmak yerine öncelikle onların işleyip durdukları ahlaksızca davranışlardan vazgeçmelerini, sergiledikleri sapıklığı terk etmelerini istemişti (A'râf, 80; Şuarâ, 160). Çünkü bu aziz peygamber, daha önce hiç rastlanmamış bir sapkınlığa şahit olduğu toplumun öncelikle bu iğrenç işten vazgeçmeleri gerektiğine inanmaktaydı. Çabası bu yöndeydi; her şeyden önce derdi ve tasası buydu Hz. Lût'un…
Uzun yıllar toplumunu vazgeçirmeye çalıştı durdu Hz. Lût (as)… Ancak değişen bir şey yoktu. Tarihi kaynakların verdiği bilgilere göre Sodom ve Gomore şehirlerinde yaklaşık 400.000 kişinin yaşadığı tahmin edilmekteydi. Ama Hz. Lût'a iman eden kişilerin sayısı 10 kişi bile değildi…
Bundan sonra yaşananları gelecek yazımızda ele alacağımızı ifade ederek sözlerimize son verirken bir şeye dikkat çekmek isteriz. Binlerce yıl önce yaşanmış bu olaylarda şeytanın oynadığı oyun ve çaldığı rol günümüzde mutasyona uğrayarak aynıyla devam etmektedir. Bakmayın siz ahlaksızlığı ve sapkınlığı bilerek ve isteyerek tercih edenlerin, azgınlıklarını alenen sergiledikleri buluşmalarının adına "Onur Yürüyüşü" dediklerine… Aldanmayın "özgürlük istiyoruz" taleplerine… Ve asla kanmayın, "Lut kavminin çocuklarıyız" sözlerine… Emin olunuz ki, hepsi Şeytan'ın başarıyla sahnelediği oyunlarıdır… Fakat ne var ki, muhatapları, Şeytan'ın bu sinsi oyunlarının farkında değillerdir!..
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- “Allah’a çağıran ve salih amel işleyenden daha güzel sözlü olan kimdir?” (04.05.2020)
- Fatiha Suresinden ilk ders: Hamd etmek… (30.04.2020)
- Kur’an ayında, Kur’an’ın ilk suresi Fatiha’daki sırlar… (27.04.2020)
- Ramazan ayı, Kur’an ayıdır!.. (23.04.2020)
- “Hazırlıklı olmak” ya da “hazırlıksız yakalanmak” (20.04.2020)
- Karun’un helak olmasının sebepleri nelerdi? (16.04.2020)
- Varlıklı olmanın şımarıklık ve taşkınlığa evrilmesi örneği: Karun (13.04.2020)
- Kur’an’ın, “mutref” dediği kimselerin günümüzle ne alakası var? (09.04.2020)