10 Nisan 2020 Cuma akşamı, hafta sonunu kapsayan 48 saatlik sokağa çıkma yasağı ilanından sonra ülkenin bazı yerlerinde yaşanan görüntüler dikkat çekiciydi. İnsanın benliğinde gizli bir kötülük kaynağı olarak duran "açgözlülük" bir kez daha ortaya çıkmış ve ne "sosyal mesafe" ne de başka bir kuralı "takmayan" insan kalabalıkları bir aylık çabayı, çekilen onca zahmeti ve verilen olağanüstü mücadeleyi belki de "yerle bir edecek" bir taşkınlık sergilemişlerdi. Kökü içeride ve dışarıda olan nice terör örgütleriyle de bir yandan mücadeleye devam edilirken, böyle bir tablo sergilenmesinde bu mahut örgütlerin sosyal medya aracılığıyla yaptıkları telkin ve tahriklerin anılan olumsuzlukların yaşanmasında elbette önemli bir yeri var. Ancak insandaki bu kötü huy, yani "açgözlülük", terbiye edilmediği zaman "yokluk" ve "felaket" anlarında yağmalamaya varan taşkınlıklara; "varlık" durumlarında ise "şımarıklık" ve "azgınlık" sapmalarına sebep olmaktadır, hiç şüphesiz… Bu sebeple, insandaki bu fıtrî, yani yaratılıştan var olan "açgözlülük" özelliğinin farkında olmak, terbiyesi ve manevi eğitimi için küçük yaştan itibaren çaba sarf etmek anne-babalar başta olmak üzere eğitimcilerin görevidir. Aynı şekilde, toplumu yöneten kişilerce de, bu özelliğin olağanüstü durumlarda, "önü alınamaz" sonuçlara sebep olacağı, mutlaka farkında olunması ve kontrolü adına neler yapılması gerektiği, sosyal-psikoloji verileri çerçevesinde belirlenmelidir.
Önceki yazımızda ifade ettiğimiz üzere, bugünkü makalemizde sizinle elindekileri "paylaşmaya yanaşmayan" ve "açgözlü" kişiliğe sahip olan birinin, varlık zamanında nasıl bir hâlet-i ruhiyeye sahip olduğunu, hangi şekilde şımarıklık ve taşkınlıklar sergilediğini Kur'an-ı Kerim'in muhteşem tasviri eşliğinde Karun figürü üzerinden ele almaya çalışacağız.
Zaman zaman tekrarlamak durumunda kaldığımız üzere bir kez daha söylemek isteriz ki, Allah Teâlâ, insanlara "yol göstericiliği" kıyamete kadar sürecek olan "Hidayet Rehberi" Kur'an-ı Kerim'de bu kişilikleri "hikaye" olsun diye anlatmıyor bizlere… Hemen her kıssanın sonunda "ibret almamızı, öğütler ve dersler çıkarmamızı" istiyor bizlerden… Karun Kıssası da işte onlardan biri…
Geliniz önce birçok peygamberin hayatından aktarılan kıssalar içinde Karun'a da değinen Kasas (Kıssalar) suresinin ilgili ayetlerine bakalım:
"Gerçek şu ki, Karun da Musa'nın kavmindendi ama o kendini üstün görüp halkına zulmediyordu. Çünkü Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, sadece (bu hazinelerin) anahtarlarını taşımak bile bir manga adama, hatta daha fazlasına zor geliyordu. Aynı soydan gelen halkı ona: "(Servetinden ötürü) böyle böbürlenip şımarma, çünkü Allah şımaranları sevmez!" (Kasas, 76)
Ayeti yorumlayan tefsirler, Hz. Musa'nın yakınlarından biri olmasına ve onun getirmiş olduğu ilahi mesaja muhatap olmasına rağmen insanoğlunun taşıdığı açgözlülük ve şımarıklık özelliklerinin nasıl da kişiyi boş bir gurur ve büyüklük kompleksine düşürdüğüne dikkat çekmektedirler. Anlaşılan o ki, Mekke'de inen surelerden biri olan Kasas suresinde, bu özellik sahiplerinin Hz. Musa (as) döneminde de olduğuna dikkat çekilerek bu insan tiplerinin her dönemde var olacağının bilgisi paylaşılmaktaydı. Bu bilgi hem İslam dinine gönül veren Ashab-ı Kirama; hem bizlere, hem de kıyamete kadar yaşanacak süreçte tüm insanlığa aktarılmaktaydı…
Ayette geçen "Karun'un Hazineleri" ilginç özelliklere sahiptir. Güçlü-kuvvetli bir ekip anlamına gelen "usbeh" kelimesinin kullanılması ve bu hazinelerin anahtarlarının bile bu kişiler tarafından zorlukla taşınabildiği, Karun'un ne derece büyük bir servete sahip olduğunun çarpıcı ifadelerdir. Öte yandan, edebî açıdan mucizeliği de söz konusu olan Kur'an-ı Kerim'in ilgili ayette yer verdiği "Mefâtîh" kelimesine dikkat çeken İslam bilginleri, Karun'un aynı zamanda büyük bir "mal stoku" ve "kilit altına alınmış değerli metâ" olarak düşünülebilecek koca bir servetin mâliki olduğuna işaret ettiği kanaatindedirler.
Bu ayetleri okurken insan düşünmeden edemiyor… Sevgili Peygamberimizin (sav) "Ademoğlunun bir vadi dolusunca altını olsa, o yine de iki vadi dolusu altını olmasını ister!.. Doğrusu onun gözünü ancak toprak doyurur!" hadis-i şerifinde ifade buyrulduğu üzere, demek ki, içindeki bu duygu insanın istek ve arzularına işte bu denli etki edebilmektedir.
Ayet bize Karun'u anlatırken, aynı zamanda günümüzde "varlık sahibi" ama "haddini bilmez" birtakım kimselerin niçin "araç stoku" yaptıklarını da anlamamıza imkan sağlıyor. Aynı şekilde, üzerimize bir belâ ve musibet olarak çöken ama nice ibretler taşıyan bir "âyet" olan virüs salgını da şu hakikati ortaya koyuyor: Farkında mısınız? Sizi evlerinize hapseden virüs, çok önemsediğiniz araçlarınızı da garajlarında tutsak eyledi!..
Ayetleri incelemeye devam edelim dilerseniz…
(Etrafındaki kimseler Karun'a nasihat ederek dediler ki) "Allah'ın sana verdiklerinden yararlanarak ahiretini kazanmaya çalış. Pek tabii, bu dünyadaki nasibini de unutma. Allah nasıl sana iyilikte bulunduysa, sen de başkalarına öylece iyilikte bulun. Sakın yeryüzünde bozgunculuk, karışıklık çıkarmaya çalışma. Hiç şüphen olmasın ki, Allah bozguncuları sevmez!" (Kasas, 77)
Çevresindekiler Karun'a birtakım nasihatlerde bulunarak onu şımarıklığı sebebiyle düşebileceği kötü durumlardan sakındırmak istemekteydiler. Hz. Musa'ya iman edenler olarak düşünülebilecek bu kimselerin telkinleri son derece değerliydi. Onlar, Karun'a elindeki imkanları hayırlı, erdemli amaçlar doğrultusunda harcayarak "ebedi hayat" olan ahireti kazanmasını, tabiri câiz ise kalıcı bir yatırım için ahiret yurdunu tercih etmesini öğütlemişlerdi. Yine bu kimseler, ahiret yurdunu tercih ederek hayır-hasenat hususunda cömert olmakla birlikte kendi ihtiyaçlarını karşılarken de ölçülü davranması gerektiğini hatırlatmaktaydılar… Bir şeyin daha farkında olmasını isteyen bu kişiler, Karun'un önceden yoksul iken Allah'ın kendisine ihsan ve ikramı sayesinde zenginleştiğini bu sebeple onun da etrafındaki yoksullara aynı şekilde ihsan, ikram ve iyilikte bulunması gerektiğini tembihlemişlerdi. Son arzuları ise şuydu: Yeryüzünde fesadı arzulama!.. İyilik-güzellik, hayırlı olan şeyler, tertip-düzen karşıtı olan her şey için kullanabileceğimiz "fesât" kavramı, sadece "bozgunculuk" değil "kötülük" namıma birçok hususu ifade eden bir kavramdır. Ayet şu uyarıyla bitmektedir: "Şüphen olmasın! Allah yeryüzünde fesat isteyenleri/çıkaranları asla sevmez!..
Anlaşılan odur ki, "sonradan görme" diyebileceğimiz bir kişilik sahibi olan Karun, çevresindekiler tarafından esaslı bir değerlendirilmeye tabi tutulmuş ve önemli hususlarda uyarılar almış ve dikkati çekilmiştir. Peki, Karun'un bunlara cevabı ne olmuştur?..
Karun'un verdiği cevabı Kasas suresinin 78. Ayetinden öğrenebilirsiniz. Ancak sütunumuzun çerçevesini aşmak yerine konuya gelecek yazımızda devam etmenin daha doğru olacağına inandığımızı, çünkü kıssanın devamında da önemli mesajların bulunduğunu ifade ederek sözlerimize son vermek istiyoruz.
Sağlık ve afiyet dileklerimle…
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay