Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Nisan 6, 2020
“Gevşeklik göstermeyin ve üzülmeyin…”
Sesli dinlemek için tıklayınız.

11 Mart 2020 tarihinde Avrupa temaslı bir erkek hastanın testinin pozitif çıkmasıyla Türkiye'de de görülmeye başlanan Kovid-19 adlı virüs bugüne kadar hızlı bir yayılımla 27.069 vak'a sayısına ulaştı. Resmi sağlık kurum ve kuruluşlarının çalışanlarıyla birlikte seferber edildiği ülkemizde, hastanelerde tedavi altındayken hayatını kaybedenlerin sayısı 574'e ulaşırken, iyileşen 1042 hastanın varlığı ise yakınları ve diğer hastalar için teselli ve ümit kaynağı oldu…

Evde kalınmasını sağlayacak birtakım tedbirler ve müeyyidelere de başvurulmuş durumda… Ancak dışarı çıkma ve görev başında olmak durumunda kalanların başında sağlık çalışanları geliyor ve onlar aldıkları önlemlere rağmen en fazla risk altında olanlar… Nitekim Sağlık Bakanı'nın yutkunarak ve hüznü çehresine yansıyarak duyurduğu üzere 600'den fazla sağlık çalışanı da virüsten etkilenmiş durumdalar… Bu tabloya bir de Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu gibi, hastasının tedavisiyle meşgul olduktan hemen sonra bu kez kendisi hasta yatağına yatan ve kaptığı virüs sebebiyle hayatını kaybeden bir tabip, bir akademisyen, bir güzel insan gibi sağlık ordusunun nice fedâkâr mensupları eklenince hüzün de yüreklerde katmerleniyor tabii ki… Yüce Rabbimiz, gece-gündüz demeden çalışan, evinden, ailesinden uzakta kalmayı göze alarak canla başla vazifesini yaparken "görev başında" bu hastalığa tutulan ve can kurtarmaya çalışırken "can veren" bu cefâkâr vatan evlatlarına gani gani rahmetler eylesin… Makamları Cennet, mertebeleri Firdevs olsun… Rabbimiz onları şehâdet mertebesiyle mükerrem; Peygamberimizin komşuluğu ile müşerref kılsın; ve bu mertebe sahiplerinin yakınlarına bu dünyada sabr-ı cemil ve metânet; mahşer gününde ise şehitlerinden yana şefâatler nasib eylesin…

VİRÜS ÂFETİ BİZE NELER ÖĞRETTİ?

Yaklaşık dört aydır virüs âfetiyle alt üst olan dünya, üzerinde yaşayanlara katlanılması zor günler yaşatıyor. Sosyologların "haz ve hız çağı" olarak nitelendirdikleri 21. Yüzyıl, bir önceki çağ gibi yine insanoğluna gerçek mutluluğu veremedi. Yine süper güç olarak nitelendirilen devletlerin dünyaya nizâmât vermeye kalkıştığı; "beş ülke"nin tüm dünyaya hükmetme anlayışını devam ettirmeye uğraştığı, zalimin zulmünü sürdürmede hiçbir tereddüt göstermediği, mültecilerin denizlerde boğulup, sınır kapılarında can verdiği bir dünyaya belâ oldu Korona adlı virüs… İster laboratuvarlarda "üretilmiş" olsun, isterse hayvanlardan insanlara geçmiş olsun, tüm insanlığı, "ummadığı" mahrumiyetlere mahkum bırakan, yaşlı-genç, kadın-erkek, zengin-fakir, amir-memur, patron-işçi… kısacası akla gelebilecek her kesimden insanı etkisi altına alarak hasta eden ve bir kısmının ölümüne sebep teşkil eden bu ancak elektron mikroskoplarıyla görülebilecek kadar küçücük; ve fakat büyük işler gerçekleştiren "düşman"; insana ne kadar da "âciz" bir varlık olduğunu hatırlattı…

Aslında ondört asırdır insana acziyetini hatırlatan ayetleriyle Kur'an bu hususa dikkat çekip durmaktaydı… Ama onu okumak bir yana, kapağını bile açmayan bir nesille karşı karşıyayız bugün… Dolayısıyla acziyetini öğreten ve hatırlatan değil, ona "güçlü" olduğunu ve bu gücünü keşfetmesini telkin edip duran "ayartıcı" faktörlerle etrafı çevrilip duran bir nesil var karşımızda, hem de İslam dünyasında…

Oysa Allah Teâlâ sadece Müslümanlara değil, tüm insanlığa seslenmişti asırlar önce… "Ey insanlar! Allah'ın verdiği söz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın; ve o aldatma ustası (Şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın." (Fâtır, 5)

Ama kapağını açıp yaprağını çevirmediğimiz, okuyup ders ve ibret almadığımız Kur'ân-ı Kerim'in Şuarâ suresinin 4. Ayetinde, "Biz istesek onlara gökten bir mûcize indiririz de derhal ona boyun eğerler." buyruğunda ifade edildiği üzere, bugün artık sadece İslam dünyasında değil, tüm dünyada "düşman" olarak görülen ama aslında "âfet" görünümünde bir "âyet" olan bu felâket karşısında tüm dünya boyun eğmiş durumda… İşte Korona virüsü tüm insanlığa, -istesek de istemesek de- bu "boyun eğişimizi" hatırlattı, vesselâm…

VİRÜSÜN ETKİLEDİĞİ HAYATIMIZI NASIL TANZİM EDELİM?

Tıp otoriteleri virüsün en önemli özelliğinin "temas yoluyla bulaşmak" olduğunda hemfikirler. Bu sebeple teması en aza indirmek için günler öncesinden "evde kalmak" yönünde telkinler, yetmedi tedbir ve müeyyideler konuldu, bilindiği üzere… Hiçbir din mensubunun sahip olmadığı bilgi ve yönlendirmenin, Müslümanlar için var olduğunu söylemek mümkündür. Kur'an-ı Kerim, kendisinden önce gönderilen Zebur, Tevrat ve İncil gibi mukaddes kitaplardan çok farklı ve zengin bir muhteva ile insana kendisini tanıtan ayetlerle doludur. Beşer, insan, nefs kelimelerinin geçtiği 300'den fazla ayette insanoğluna "nasıl bir varlık olduğu" anlatılmaktadır. Yine gönderilen peygamberlerin sonuncusu olan Hz. Muhammed (sav) insanın bu dünya hayatına dair, sözleri ve uygulamalarıyla ona yol göstermiş ve rehberlik etmiştir. Amerika'da yayınlanan ünlü bir derginin, geçtiğimiz günlerde Peygamber Efendimizin temizlik ve karantina uygulamaları hakkında asırlar önce tavsiye buyurduğu hususları gündeme taşıdığını duymuşsunuzdur…

Bu bağlamda, içinde yaşadığımız şu günlerde evde kalmak suretiyle kendimizi, yakınlarımızı ve diğer insanları koruma adına göstermemiz gereken sorumluluk anlayışını hiç gevşetmeden sürdürmek gerektiği kanaatindeyiz. Zira ondört asır önce indirilen ayetler, sadece o günün müminlerine değil, günümüze de gelecekte yaşayacak müminlere de hitap etmektedir:

Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz.

Âl-i İmran, 139

Ayet, Uhud savaşından sonra indirilmişti… Müslümanları teselli etme amacı taşıdığı anlaşılan bu âyet, yenmenin de yenilmenin de Allah'ın değişmez kanunu olarak bu dünya hayatında her zaman var olduğunu, uğradıkları yenilgiden dolayı ümitsizliğe kapılmamaları gerektiğini hatırlatmaktaydı. Yine bu ayet, iman ve inancın muhteşem bir güç olarak mümine verdiği azim ve kararlılık sayesinde nice zaferlere ulaşmanın mümkün olacağını da müjdelemekteydi… Nitekim, sonradan kazanılan zaferler de bunun en açık göstergesiydi…

Yine bu bağlamda, bugünlerde batılı ajansların geçtiği haber ve görüntülerde Amerika ve Avrupa'daki hastanelerde sağlık çalışanlarının dua ve yakarış seansları yaparak kendilerini manevi yönden desteklediklerini görmekle, psikolog ve psikiyatristlerin bu yöndeki tavsiye ve sözlerine kulak vermemiz gerektiğini ifade etmeliyiz. Onlar, mutlaka bu süreci manevi destek alarak atlatmanın gerektiğini vurgulamaktadırlar. Zira maneviyat desteği bugün için tartışılması abes olan bir gerçeklikle insanın fizyoloji ve biyolojisine yansıyan son derece önemli katkıda bulunmaktadır. Kişinin virüse karşı güçlü olmasında "bağışıklık sistemi" son derece önemli bir kalkan iken bağışıklık sisteminin güçlü kalmasında ise maneviyat desteği en önemli faktördür. Kısacası iman, inanç, maneviyat ve mukaddesat desteği, bugün her zamankinden daha değerlidir diyebiliriz. Sözlerimize son verirken inanç kaynağımız Kur'an-ı Kerim'e başvuralım istiyoruz. Yüce Rabbimiz buyuruyor ki:

"De ki: 'Allah bize ne yazmışsa başımıza ancak o gelir, O'dur bizim Mevlâmız'… Ve müminler yalnız Allah'a güvenip dayansınlar." (Tevbe, 51)

Allah Teâlâ'dan, niyazımız o ki, bütün dünyaya gönderdiği bu mucize "âyet"i, bizler ve tüm insanlık için bir "âfet" kıldığı gibi, üzerimizden de kaldırmak suretiyle dünya için engin şefkat ve merhametine bir vesile kılsın… Yarın idrak edeceğimiz Berat Gecesinde dua ve niyazlarımızı kabul buyursun… Amin.

Hepimize sorumluluk şuuruyla gevşekliğe düşmeden tedbirlere devam; cümlemize sağlık ve afiyet; hastalara şifa ve hayatını kaybedenlere rahmetler dileğiyle…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN