Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Nisan 2, 2020
“İçimizdeki beyinsizler yüzünden…”
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Korona virüsün, insanların hastalanmasına, yaşlı ve kronik rahatsızlığı olanların çoğunda da hayatlarını kaybetmelerine sebep olduğu günler yaşıyoruz. Tüm dünyada etkisi artarak devam eden süreç, ABD gibi "süper" gücü sarsmaya, İtalya, İspanya ve Fransa gibi Avrupa ülkelerini ise perişan hale getirmeye başladı… Virüsü kontrol altına aldığını bildiren Çin bile yeni dalgalarla muhatap olduğu haberlerini paylaşırken; aslında "paylaşmayıp" gizlediği gerçek rakamlardan ötürü töhmet altında bugün…

Yeryüzünün neredeyse tamamını kaplayan virüs belâsını en az can kaybı, en düşük seviyede maddi kayıpla atlatma çabasını sarf eden, devlet-millet dayanışmasıyla bunu gerçekleştirmenin gayretinde olan ülkemizin fedâkâr, cefâkâr ve iyiliksever insanları; virüs sebebiyle alınan önlemlerden dolayı dükkanını açamayan, işine gidemeyen, evine ekmek götüremeyen insanların mağduriyetine ve ihtiyacına ilaç olacak yardım kampanyasını gönülden desteklerken, diğer tarafta ise her fırsatta yapılan iyi işleri ya görmezden gelerek "değersizleştiren", ya da ipe-sapa gelmez söz ve söylemlerle eleştiren, yalan ve iftiralarla kutsal değerlerimize bile hakaretlerle saldıran bir kesim de "kötü"lüklerine devam ediyor…

Bu hastalıklı ruh hali, sadece yaşanan şimdiki virüs salgınında değil, önceden depremler, sel baskını gibi tabiî afetlerde; sınır güvenliği ve vatan bütünlüğü için başlatılan harekâtlarda; mazlum ve mağdurlar için el uzatılan her iyilik organizasyonunda; Kandil geceleri, Ramazan ayı ve Kurban bayramı gibi, müminlerce mukaddes ve mübarek olduğuna inanılan her zaman diliminde ortaya çıkarak, attıkları twitler ve mesajlarında insanların hissiyatıyla ve kutsal değerleriyle alay edenlerde çokça gözlenir oldu, son zamanlarda… Anlaşılan odur ki, karşılaşılan her krizin bir kaosa dönüşmesini bekleyen bu kişi ve mihraklar, insanların can derdine düştüğü şu ortamı bile "fırsatı ganimete dönüştürme" amacına kurban etme çabasındalar…

Nereden geliyor bu marazî durum, nereden besleniyor bu hastalığın mikropları?.. Bu soruya herkes kendi bakış açısı, bilgisi, elindeki verileri, ilmi-irfanı ve tecrübeleriyle cevap verebilir elbette… Biz ise bugünkü yazımızda, birkaç yazıdır sürdüregeldiğimiz Sâmirî kıssası özelinde Hz. Musa (as) ile İsrailoğulları arasındaki yaşanmışlıkların devamı niteliğinde olan olaylardan bahsetmek ve meselenin günümüze yansıyan yönlerine işaret etmeyi düşünüyoruz.

HZ. MUSA VE YANINDAKİLER TUR-İ SİNA'DA NELER YAŞADILAR?...

Hz. Mûsâ, İsrâiloğulları'nın içinden seçtiği yetmiş kişiyi yanına alarak, kavminin altın buzağıya tapmalarından dolayı af dilemeleri, dua ve niyazda bulunmaları için, Allah'ın kendisiyle konuştuğu mekân olmasıyla kutsallık kazanmış bulunan Tûr-i Sînâ'ya gittiler. Dağa yaklaştıklarında bütün dağı bir bulut sütunu kapladı. Hz. Mûsâ bu bulutun içine girdi; onun isteği üzerine diğerleri de bulutun içine girerek hep birlikte secde ettiler. Bu esnada Allah Teâlâ'nın Hz. Mûsâ'ya emir ve yasaklarından oluşan buyruklarını bizzat duydular. Ancak herkesin bizatihi yaşadıkları bu olay sona erip bulut çekilince, "Ey Mûsâ! Allah'ı apaçık görmedikçe sana inanmayacağız" dediler (Bakara 2/55). İşte bu yüzden onları deprem gibi bir sarsıntı çarptı ve hepsi yere yığılıp kaldılar…

Yaşanan bu hadiseden sonra Hz. Musa'nın Rabbine yakarışını Kur'an-ı Kerim bize şöyle anlatır:

Mûsâ dedi ki: "Ey Rabbim! Dileseydin onları ve beni daha önce de helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri günah yüzünden bizi helâk mi edeceksin?"

A'râf, 155

Hz. Musa'nın (as) "beyinsizler" diye nitelediği kimseler, önceki ayetleri de göz önüne aldığımızda haddi aşan ve azgınlaşan birtakım tiplerdi… Ancak Kur'an'ın ifadesiyle bunlara "sefihler" denilmiştir. Peki, "sefih" kelimesi hangi manaları taşımaktadır?

Sözlüklerde "sefeh" kelimesi, "cahillik, ahmaklık, akılsızlık, beyinsizlik, malı boş yere harcama veya barbarlık, küstahlık" gibi anlamlara gelmektedir. Sefîh ise bu özellikleri taşıyan kimsedir. Belli bir zihnî olgunluk düzeyine erişmemiş, olgun ve ağır başlı davranışlar sergileyemeyen kimseleri de işaret eden bu vasıf için Türkçe'de genellikle "akılsız, beyinsiz" karşılıkları kullanılmaktadır.

Hz. Musa'nın, kendilerine peygamber olarak gönderildiği İsrailoğulları tarafından olur-olmaz isteklerle meşgul edildiği; ve halkı içinde Samirî gibi kuyumculuk sanatında mâhir kişilerin bu özelliklerini kötüye kullanıp insanları yoldan çıkardığı; Karun gibi –sahip olduğu Simya ilmiyle- altın dolu hazinelere mâlik olduğu ve fakat zekâtını verip de bunları kimseyle paylaşmadığı için yerin dibine geçirildiği… Kur'an-ı Kerim'in pek çok ayetinde ifade edilmektedir. (Örnek olarak bkz. Tâ-Hâ, 85-97; Kasas, 76) Görünen o ki, insanın bu gibi kötü özellikleri bir ruh hastalığı halinde İsrailoğullarında sıkça tekerrür etmiştir.

Bu psikolojik durumun günümüzdeki örnekleri ise bugünlerde sosyal ve sanal medyada karşımıza çıkmakta, Hz. Musa'nın, "beyinsizler" diye nitelediği kimseler gibi, söz ve söylemlerde bulunmaktadırlar. Yoksa başka hangi vasıf, insanların samimi duyguları ve kutsal değerleriyle "İBAN suresi ayet 1" diyerek küstahça alaya etmeyi kendine hak olarak görebilir?...

Huzur, sükunet ve sağlıcakla kalınız efendim.

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN