Şimdi seferberlik zamanı!
Cumhurbaşkanımızın, Bakanlar Kurulu sonrasında yapacağı açıklamalara kilitlenmiş halde dün akşam saatlerinde basın toplantısını beklerken bir taraftan da dünkü hasta ve vefat sayıları hakkında paylaşılacak bilgileri bekliyorduk. Önce Cumhurbaşkanımızın alınan tedbirlerle ilgili açıklamaları, bir süre sonra da 30 Kasım 2020 tarihine ait son rakamlar ekranlara yansıdı… 31.219 yeni vak'a tespiti, 6.514 hasta sayısı ve 188 kişinin vefatını ortaya koyan bu tablo, acı gerçeği gözler önüne sererken, alınan tedbir kararlarının ne denli önemli ve gerekli olduğunu da bir başka açıdan ortaya koyuyordu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptığı basın açıklamasında, yükselen vak'a, hasta ve vefat sayılarını düşürmenin tek yolunun bu tedbirleri uygulamaktan geçtiğini; bilim kurulunun tespit ve tavsiyelerinin bu yönde karar alınmasında önemli bir rol oynadığını ve "Şu aşamada insan hareketliliğini en aza indirmeyi amaçlayan bu tedbirler dışında bir çare bulunmadığını" ifade etti.
Açıklamalarında, temizlik, maske, mesafe kurallarına en sıkı şekilde riayet edilmesini, salgın tehdit olmaktan çıkana kadar mecbur kalmadıkça vatandaşların kalabalığa karışmamalarını, evlerinde dahi dikkatli hareket etmelerini isteyen Cumhurbaşkanı, "bu salgına karşı en etkili tedbir kendimizi korumaktır." dedi.
Yine kendimiz kadar, "sevdiklerimizin ve diğer insanların sağlığı için üzerimize düşen fedakarlıkları yapmak mecburiyetindeyiz. Soğuk algınlığı, gribin artması sağlık sistemimizin üzerindeki yükü ağırlaştırmıştır. Sağlık çalışanlarımıza en büyük teşekkürümüz onlara ilave yük getirmemek olacaktır." görüşünü ifade eden Cumhurbaşkanı, hem hastanelerin doluluk oranını aşağıda tutabilmek hem de salgınla mücadele çalışmalarını ve sağlık çalışanlarının gayretlerini değersizleştirmeye yönelik spekülasyonlara karşı da dikkatli olmamız yönünde uyarılarda bulundu. Tüm bunların üstesinden gelebilmek için tek çareyi ise şu ifadesiyle ortaya koydu: "83 milyon hep birlikte seferberlik ruhuyla hareket etmemiz gerekiyor."
Evet, dün akşam yeni bir seferberlik kararı alınmıştır ve bu akşamdan itibaren yürürlüğe konulacak olan tedbirlerin başarılı sonuçlara kapı aralayabilmesi ise ancak bu seferberlik ruhunun tüm toplum tarafından benimsenmesine ve sahiplenilmesine bağlıdır diyebiliriz.
BUGÜNLERE NASIL GELDİK?
Mayıs ayının sonlarında alınan kararların Haziran ayı başından itibaren etap etap uygulandığı süreçte ülkemiz normalleşme sürecine girmişti hatırlarsanız… Ancak anılan süreçte uygulamaya konulan kararlar, salgın sebebiyle birtakım kısıtlamalara muhatap olan insanımızda gözle görülür rahatlama vesilesi olurken bir taraftan da gitgide endişe verici bir rehavete dönüştü… Öyle ki bu rehavet, azalan vak'a ve vefat sayılarıyla birlikte insanların gözünde salgını önemsiz ve değersiz bir hale getirirken, gerek Sağlık Bilim Kurulu uzmanlarının gerekse diğer akademisyen tabiplerin uyarılarını da "etkisiz" haberlere dönüştürdü zaman içinde… Bayramlarda ve yaz tatilinde büyük şehirlerden Anadolu'daki memleketlerine, köylerine gidenlerin çokluğu, tatil beldelerinin giriş çıkışlarında uzayıp giden araç konvoyları aslında sonbaharda yaşanacak ikinci dalganın habercisiydi, ama önemseyenimiz pek azdı… Şehirlerde tüketim çılgınlığının kendisine mekan tuttuğu AVM denilen yerler tıklım tıklım doluyken de, kafeler ve restoranlarda özellikle maskeyi ve mesafeyi önemsemeyen gençler tarafından adım atılamaz hale gelmişken de uyarıları dikkate alan kişilerin sayısı yok denecek kadardı... Okulların açılmaması yönünde karar alan Milli Eğitim Bakanlığı'nın, çeşitli kurslar altında özel eğitim kurumlarında devam eden eğitim-öğretim faaliyetlerinin salgının bulaşıcılığına davetiye çıkaran şartlarını gündeme getirenlerin uyarılarına kulak vermediği bir dönemi de yaşıyorduk o günlerde… Velhasıl, sonbahardaki ikinci dalga tahminlerin üstünde olumsuz şartları taşıyan bir donanımla karşımıza dikildi. Öyle ki, nice yakınlarımızın, dostlarımızın ve sevdiklerimizin virüse yakalandığını, hastaneye kaldırıldığını, yoğun bakıma yatırıldığını, entübe edildiğini ve hayatını kaybettiğini duymadığımız gün geçmedi son zamanlarda… Nice canla başla gecesini gündüzüne katan sağlık çalışanı, hastalarıyla ilgilenirken kaptıkları virüsle, iyileşemeden hayatını kaybetti. Nice akademisyen, mesleğinin en verimli döneminde aramızdan ayrıldı. Nice sözüyle-sohbetiyle yüce dinimizi insanlara anlatan değerli hatiplerimiz ve hocalarımız, sevenlerini boynu bükük bırakıp Bekâ Âlemine göçtü. Nice genç kızlarımız ve delikanlılarımız, yetişkinlerimiz, genç anne-babalarımız, kolay atlatacaklarını umduğumuz bu hastalığa yenik düştü. Nice yaşlı yakınımız, hayatının son demlerinde bir yudumluk nefesin hasretiyle göçtü bu fani dünyadan… Yani, sorumlu davranmayıp da kapıldığımız bu rehavet duygusu ve kurallara uyma konusunda yitirdiğimiz dikkat ve hassasiyet bize çok pahalıya patladı vesselâm… Peki bundan sonra yapılacak şey nedir/ne olmalıdır?
ŞİMDİ SEFERBERLİK ZAMANI
Evet yapılacak şey, Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği üzere bu ülkede yaşayan fertler olarak hep birlikte 'seferberlik ruhunu benimsemek ve bu ruhu kuşanmak'tır. "Seferberlik" kavramı üzerinde bir nebze duracak olursak onun tam da içinde bulunduğumuz şartlarla birebir örtüştüğünü görmek kabildir. Zira "Seferberlik; ülke ve millet olarak, başta askeri kuvvetler olmak üzere devletin tüm güç ve kaynaklarının, herhangi bir savaş durumunda tüm ihtiyaçları karşılayacak şekilde; hazırlanması, bir araya toplanması, düzenlenmesi ve kullanılmasına ilişkin bütün faaliyetlerin yürürlüğe konulmasıdır."
Sağlık Bakanımızın paylaştığı her mesajda, virüsle yürütülen bir "savaş"ın içinde olduğumuzu ifade etmesi ve vereceğimiz desteğin bu savaşı kazanmada ne denli önemli olduğunu vurgulaması, maalesef muhatapları olan bizlerde yeterince karşılık bulmadı. Virüsün bir düşman olduğunu yeterince kavrayamadığımız, bu düşmanı gereğince "düşman" belleyemediğimiz ve onu önemsemediğimiz için şimdi "mağlup" duruma düştüğümüz bu durumdan kurtulmak için tek çare artık bugün seferberliği "kuşanmak"tır.
Peki bu seferberlikte kim nasıl görevler üstlenebilir/üstlenmelidir? Dilerseniz bu soruya dair görüşlerimizi gelecek yazımızda ele alalım.
Sağlık ve afiyette daim olmanız dileğiyle…
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Ashab-ı Kehf kıssasından hissemize düşenler… (26.11.2020)
- Ashab-ı Kehf’in uyandırılışından sonra yaşananlar (23.11.2020)
- Ashab-ı Kehf’in mağaradaki uykuları nasıldı? (19.11.2020)
- Allah’a inanmış birkaç gençti Ashab-ı Kehf… (16.11.2020)
- Yıllarca uyutulan ve sonra uyandırılan gençler: Ashab-ı Kehf (12.11.2020)
- Enkaz altından sağ çıkan Elif ve Ayda bebeklerin öğrettikleri… (09.11.2020)
- Yeni bir Muharrem ayı, yeni bir Muharremiyye… (29.08.2020)
- Yeni bir Hicrî yıla girerken… (20.08.2020)