Yüz yıllık çınarın dalları… İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerindeki bölümler
Din, ne felsefe gibi insanın sadece aklına, ne de sanat gibi sadece duygularına değil, onun bütün yönlerine hitap eden bir hakikattir. Dolayısıyla dinin inanç ve ibadet esaslarını, kurallarını ve hükümlerini anlatırken; dinî bilgileri ve dinin öngördüğü ahlâk kaidelerini, çocuklara, gençlere ve yetişkinlere aktarırken dinin bu önemli özelliğini hesaba katmak ve insanı her yönüyle muhatap almak gerekecektir. Ülkemizin yüksek din öğretimi kurumları olan İlahiyat ve İslami İlimler fakültelerinin bölümleri işte bu temel anlayış üzerine şekillendirilmiş, okutulan dersler de bunu gerçekleştirmek amacıyla programa dahil edilmiştir.
Her ne kadar hâlâ "geliştirilmesi" ve hatta birtakım yeni düzenlemelerle daha "iyi bir düzeye kavuşturulması" gereken bir müfredatla bugüne kadar gelmişlerse de kabul etmeliyiz ki bu kurumlarımız, insanı, üstün özellikleri ve eksik taraflarıyla birlikte bir "bütün" olarak gören anlayışa sahiptirler. Dolayısıyla şunu da ekleyebiliriz ki, İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri, ilahi vahye muhatap olma mazhariyetine sahip olan insanı, hamurunda taşıdığı "eğitilebilir" vasfı ve fıtratında barındırdığı üstün özellikleri sayesinde onu terbiye ederek eğitmek, yetiştirmek ve yüceltmek adına manevi bir eğitim-öğretim sürecini gerçekleştirmeye çalışan kurumlardır.
Şimdi, ana hatlarıyla bu kurumlarımızda yer alan bölümleri ve bu bölümler içinde yer alan anabilim dallarını paylaşmak istiyoruz sizlerle…
İLAHİYAT VE İSLAMİ İLİMLER FAKÜLTELERİNİN BÖLÜMLERİ
Bazı şehirlerdeki fakültelere mahsus kısmî farklılıklar dışında genel olarak bu kurumlar üç ana bölümden müteşekkildirler: Temel İslam Bilimleri Bölümü, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü, İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü…
İlahiyat Fakültesini bir çınarın gövdesine, bu gövdeden üç ana damar şeklinde neş'et eden güçlü dalları ise bölümlere benzetirsek, her bir dalın da yan dallarla sürgün verip bu çınara cesamet ve heybet kazandırdığını düşünebiliriz. İşte bu dallar, bölümlere bağlı ve onları oluşturan anabilim dallarıdır ki, bunları incelediğimiz zaman, insana, topluma, hayata dair ve kişinin hem dünya hem de ahiret saadetini hedefleyen dinin, "bütüncül" bakış açısını görmek mümkündür. Tıpkı dinin, insanın her yönüne hitap eden o müstesna özelliği gibi… Dilerseniz, şimdi bölümlere bağlı bu anabilim dallarını zikredelim…
Temel İslam Bilimleri Bölümü içinde yer alan anabilim dalları:
Kur'an-ı Kerim Okuma ve Kıraat İlmi, Tefsir, Hadis, İslam Hukuku, Kelam, İslam Mezhepleri, Tasavvuf, Arap Dili ve Belâğati
Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü içinde yer alan anabilim dalları:
Din Eğitimi, Din Sosyolojisi, Din Psikolojisi, Dinler Tarihi, İslam Felsefesi, Felsefe Tarihi, Din Felsefesi, Mantık. (Öğretmenlik mesleğini seçmek isteyenlerin almak zorunda oldukları Pedagojik Formasyon dersleri, YÖK'ün öngördüğü şartlarla yine bu bölüme bağlı anabilim dallarının öğretim elemanlarınca verilmektedir.)
İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü içinde yer alan anabilim dalları:
İslam Tarihi, Türk İslam Edebiyatı, Türk Din Musikisi, Türk İslam Sanatları
Bu bölümler bünyesinde yer alan anabilim dallarında görevli öğretim elemanlarınca 40 kadar zorunlu ders hazırlık sınıfından sonraki yıllarda okutulmaktadır. Yine farklı yarıyıllara dağıtılmış 190 adet "seçmeli" dersler ise öğrencinin ilgi duyduğu veya derinleşmek arzusunda olduğu alanlarda kendisine uygun dersi seçme imkanı sunmaktadır.
Kur'an dili olan Arapçanın yoğun bir şekilde öğretiminin sağlanmaya çalışıldığı Hazırlık sınıfından sonra eğitim öğretimine devam eden her bir öğrenci, kişisel gayretine bağlı olarak okuduğu, öğrendiği, tanıdığı ve bilgi sahibi olduğu alanlar ve derslerle, öncelikle dinin temel kaynakların biri olan Kur'an-ı Kerim'i doğru okuyabilme ve anlayabilme imkanı elde etmektedir. Yine bu dersler sayesinde, Kur'an'ın ahkâmı ile şekillenen ve ahlakı ile nakışlanan hayatıyla Son Nebi Hz. Peygamberin (sav) davranışlarını, sözlerini ve günlük yaşantısından yansıyan özelliklerini, Hadis ve Siyer ilimleriyle öğrenen öğrenci, bilgi temelini güçlendirmekte ve tamamlamaktadır. Diğer derslerin her biri Kur'an ve Sünneti anlamaya, bu iki kaynaktan hükümler elde etmeye, hayatında yaşamaya ve yüce İslam Dinini tüm insanlığa anlatabilmenin yollarını, metodlarını belirlemeye çalışan usûl dersleri olduğu gibi, insanlık tarihi boyunca kişinin bir Yüce Yaratıcıya olan inancının, psikolojik, sosyolojik ve felsefi açıdan ele alındığı muhtelif derslerdir. Kısacası bu dersler, bir öğrencinin aynı zamanda inanç (akide), ibadet (fıkıh), tarih, felsefe ve tefekkür yönlerine de hitap eden, onun ilimle beraber irfan ile de donanmasını hedefleyen bilgi kaynaklarıdır, denilebilir...
Adı geçen fakültelerde bizzat öğrencilerin kurmuş oldukları 20 civarında "Öğrenci Topluluğu" ise yukarıda bir kısmına değinilen derslerin sosyal hayattaki yansımalarına güzel bir örnek teşkil etmektedir. Toplulukların tertiplediği konferanslarla bilgi aktarımı ve paylaşımı gerçekleştirildiği gib, bu topluluklarda aktif görevler üstlenen öğrenciler, hem sosyal sorumluluk bilinciyle yetişmekte hem de sivil toplum kuruluşlarında görev alabilecek şekilde yetişmektedirler. Öğrencilerin bu minval üzere, ders dışı sosyal ve akademik çalışmaları, onlara meslek seçimi konusunda da geniş bir imkan sunmaktadır. Zira bu kurumlardan mezun olan öğrenciler genel olarak Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı ilk ve orta öğretim okullarında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni, İmam Hatip Liselerinde ise meslek dersleri öğretmeni olarak görev alabilirken, Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı olarak müftü, vaiz, Kur'an Kursu öğretmeni ve hem yurtiçinde hem de yurtdışında din görevlisi olabilmektedirler. Yine onlar üniversitelerde Araştırma Görevlisi olabilmekte; Cumhurbaşkanlığı Arşivleri Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kültür Bakanlığı gibi kurumlarda ve yine YTB ve TİKA gibi kamu kuruluşlarında ise uzman vasfıyla görev alabilmektedirler. Bunun yanında gerek Adalet Bakanlığı ve gerekse Sağlık Bakanlığı bünyesinde Manevi Danışmanlık ve Rehberlik uzmanı olarak görevlendirilmektedirler. Son günlerde alınan bir kararla Milli Savunma Bakanlığında görevlendirilmek üzere yine bu kurumların mezunlarının istihdam edileceği bilgisini de burada ifade etmeliyiz. Kısacası, günümüzün getirdiği şartlarla diyebiliriz ki, İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerinden mezun olanlar için hem ülkemizde, hem gönül coğrafyamız olarak zikredilen topraklarda yer alan ülkelerde, hem de dünyanın çok farklı muhtelif bölgelerinde "yüce dinimizi insanlara anlatmak" gibi bir mukaddes vazife, onları beklemektedir. Şunu da eklemeliyiz ki, bundan 50-60 yıl önce ülkemizde camilerde namaz kılan bir doktor, mühendis vb. meslek sahipleri fark edildiğinde boyunlarına sarılarak tebrik edilirdi. Çünkü sayıları çok azdı böylelerinin… Şimdiyse bu tür mesleklere sahip pek çok insanımız cami cemaati arasında yer almaktadır; fakat bugün hem onlara hem de toplumun tüm kesimlerine hitap edecek donanımda "İlahiyatçı"lara ihtiyaç duymaktayız. İşte bunun için tüm dünyada bu kutsal vazifeyi üstlenecek ilahiyatçılar yetiştirilmeli, bazı fakülteler bünyesinde bulunan yabancı öğrenci kontenjanları önemsenmeli ve sağlanan imkanların sadece bu öğrenciler için değil, ülkemiz ve bu kurumlarımız için de taşıdığı önem göz ardı edilmemelidir.
120 yıllık bir geçmişe sahip olan İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri işte bu önemli ve hayati misyonu üstlenmiş yükseköğretim kurumlarıdır; ve bu kurumlar menfi algı operasyonlarına muhatap olmayı değil, öncelikle toplum tarafından daha iyi tanınmayı ve anlaşılmayı hak ediyorlar kanaatindeyiz.
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Dâru’l-Fünûn’dan günümüze yüksek din öğretimi (21.12.2020)
- Yüksek din öğretiminde kadim geleneğin temsilcileri (17.12.2020)
- Salgına karşı seferberlikte en önemli engel: Sorumsuzluk (15.12.2020)
- Salgınla mücadelede ön safta olanlar: Sağlık çalışanları… (07.12.2020)
- Salgınla mücadele seferberliğinde kim hangi görevi üstlenmeli? (03.12.2020)
- Şimdi seferberlik zamanı! (01.12.2020)
- Ashab-ı Kehf kıssasından hissemize düşenler… (26.11.2020)
- Ashab-ı Kehf’in uyandırılışından sonra yaşananlar (23.11.2020)