Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Asırlık çınar bizden ne bekliyor?

120. yılında İlahiyat ve İslami İlimler fakültelerinin bugünü, problem ve beklentileri

18 Aralık 2020 Cumartesi günü saat 10.00'da Türkiye İlahiyat ve İslami İlimler Dekanlar Konseyi (TİDKONSEY) tarafından organize edilen "120. Yılında İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri" adlı çalıştay, online olarak gerçekleştirildi. Çalıştay, Konsey Başkanı Prof. Dr. Ramazan ALTINTAŞ, Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif YILMAZ ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali ERBAŞ tarafından yapılan açılış konuşmalarının ardından iki oturum halinde öğleden önce ve öğleden sonra icra edildi. Her oturumda iki konu ele alınmak suretiyle toplam dört ana başlık halinde gerçekleşen programda, ülkemizdeki yüksek din öğretimi kurumlarının tarihi, toplumun dinî hayatındaki yeri, ilmî hayattaki yeri ve yapısal sorunları, konular hakkında birer öğretim üyesinin sunduğu tebliğlere üçer öğretim üyesi tarafından müzakerelerde bulunuldu. Program, en sonunda bir Çalıştay bildirisi ile sona erdi.

Geçtiğimiz günlerde bir öğretim üyesinin, Kur'an ve Hz. Peygamber (sav) ile ilgili –daha önce hiçbir kişinin/akademisyenin dillendirmediği bir tarzda- İslam'ın temel kaynakları olan Kur'an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye'deki anlayışa zıt ve aykırı görüşlerine bir reaksiyon olarak İlahiyat Fakültelerine yönelik menfinin algının oluşturulmaya çalışıldığı bir dönemde, önceden programlanmış bir toplantının bu olayın akabindeki günlere denk gelmesi, öte yandan İlahiyat Fakültesi mezunlarının öğretmenlik hakkını kaybetmesine sebep olabilecek bir kararın varlığının, Çalıştay arefesinde duyulması, 18 Aralık tarihinde gerçekleştirilen bu toplantıyı son derece önemli kılmıştı...

İki konuda da, gerek açılış konuşmalarında Diyanet İşleri Başkanının ve Din Öğretimi Genel Müdürünün açıklamaları ve gerekse Dekanlar Konseyinin ortak fikirleri Sonuç Bildirgesine yansıdı ve Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ'nin sunduğu metinde şu ifadelerle yer buldu:

… "alana dair spesifik tartışmaların halk önünde konuşulması veya kamuoyuna açılmasının da faydadan ziyade zarar getireceği aşikardır. …Bazı akademisyenlerin kişisel görüşleri üzerinden genelleme yapılarak "İlahiyat" ve "ilahiyatçı" kavramlarının negatif algı kampanyalarıyla yıpratılması teşebbüsleri, iyi niyet ve hakkaniyetle bağdaştırılamaz.

Din Öğretimi Genel Müdürümüzün de ifade ettiği gibi, İlahiyat Fakülteleri, kanunun verdiği vazife gereği, "öğretmen yetiştiren" kurumlardır. Bu itibarla, YÖK ve MEB ile koordineli olarak, ilköğretim ve orta öğretimde nitelikli öğretmen yetiştirmeye dönük çalışmalara öncelik verilecektir."

Bu iki önemli husus dışında biraz önce yukarıda zikrettiğimiz konularda; yani İlahiyat ve İslami İlimler fakültelerinin tarihi ve toplumun dini hayatındaki yeri, ilmi çalışmalara katkısı ve içinde bulunduğu yapısal sorunlar hakkında sunulan tebliğler de bunlar üzerine yapılan müzakereler de son derece değerli bilgiler ihtiva etmekteydi. Kamuoyuyla paylaşılan Sonuç Bildirgesi bu konuda bir fikir verse de biz "Asırlık Çınar" olarak nitelediğimiz bu değerli varlığımızın, mevcut durumu, taşıdığı değeri, sorunlarını ve beklentilerini kısaca ele almayı ve sizlerle paylaşmayı bir vazife olarak görüyoruz.

RTEÜ Rektörü Hüseyin KARAMAN tarafından yönetilen Birinci Oturumun ilk konusu olan "Osmanlıdan Günümüze İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerinin Tarihi", Prof. Dr. Hüseyin YILMAZ tarafından sunulan tebliğle başladı. Aktarılan bilgiler, bu kurumların aslını teşkil eden ve 1900 yılında Darul-Fünun bünyesinde kurulan ilk yükseköğretim kurumundan itibaren bugüne gelinceye kadar, defalarca isminin, müfredat programının değişikliğe uğratıldığı, hiçbir ilmî gerekçeye dayanmayan sebeplerle kapatıldığını ortaya koymaktaydı. Prof. Dr. Cafer KARADAŞ, Prof. Dr. M.Şevki AYDIN ve Prof. Dr. Mithat ESER'in katkıda bulundukları müzakerelerde de pekişen görüş şuydu: İlahiyat ve İslami İlimler fakülteleri, 120 yıllık geçmişinde pek çoğu siyasi olmak üzere birtakım müdahalelere maruz kalan, talihsizlikler yaşayan, ismi, müfredat programı, öğrenci kaynağı ve mezunlarının istihdamı gibi konular, tamamen dönemin getirdiği şartlarla belirlenen ve bazen bir gecede alınan kararlarla bazen de bilimsel hiçbir gerçeğe dayanmayan tasarruflarla adeta maziye ait tüm kazanımları kaybettirilen kurumlardır. Bu şartlarla bugünlere gelmeyi başaran bu kurumlar zaten tarihinde yeteri kadar menfi muameleye maruz kalmışken, günümüzde artık bu türlü menfi bir bakış açısıyla değil, her şeyden önce geçmişine saygıyla beraber vefa duygusuyla bakılmayı hak ediyor ve bunu bekliyor!...

Şunu ifade edelim ki, şu anda sanal mecralarda "tidkonsey" olarak izlenebilecek çalıştayın ilk tebliğ ve müzakereleri bile bu kurumlara bakışımızda köklü bir değişiklik gerçekleştirebilir.

Biz konuya dair bu kadar aktarımla yetinerek diğer oturumlara ait görüşlerimizi gelecek yazımızda paylaşacağımızı ifade edelim ve yazımıza son verelim.

Sağlıcakla kalınız.

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.