Kudüs bizim için neler ifade eder?
Geçen haftaki iki yazımızı, Mescid-i Aksâ'nın Müslümanlar için taşıdığı değer konusuna tahsis etmiş ve Müslümanlar için Mescid-i Aksân'nın neler ifade ettiği ve etmesi gerektiğine değinmeye çalışmıştık. Çünkü bir kez daha vurgulamak isteriz ki, gerek Mescid-i Aksâ, gerek Kudsü Şerif ve gerekse Filistin Diyarı hakkında, yetersiz bilgiden, sevgi ve saygıdaki eksikliğimizden kaynaklanan bir "ilgisizliğin", tüm İslâm Dünya'sına yıllardır musallat olan bir hastalık olduğu; zalim devlet İsrail'in işgal, asimilasyon, saldırı ve soykırımlarını fütursuzca yapmasında işte bu hastalıkla muallel olan İslâm Dünyasının da önemli bir sorumluluğunun bulunduğu acı bir gerçektir. Bu bağlamda ilk iki yazımızda Mescid-i Aksâ'yı ele almaya çalıştık. Bu yazıda ise Kudsü Şerif'ten bahsedeceğiz. Zira her defasında uyguladığı nice mezalim esnasında tepki veren dünya ve İslam ülkelerindeki kamuoyunun, saldırıların sonrasındaki günlerde Mescid-i Aksâ'yı da Kudüs'ü de Filistini de unutması, sonraki saldırılarda hep İsrail'e cesaret veren bir unsur olmuştur. İşte bu sebeple, 69 çocuk ve 35 kadın olmak üzere 249 can kaybına sebep olan bir mezalime sebep olan bu son saldırıların, tekrarlanmaması için her bir Müslüman bu üç önemli hususu asla unutmamalı, unutturmamalıdır. Mescid-i Aksâ da, Kudsü Şerif de Filistin toprakları da sadece Kudüs sakinlerinin ve Filistinlilerin değil, her bir Müslümanın gönül dünyasında müstesna bir makama sahip olmalı, her bir mümin yürek onları sevmenin ve ilgi göstermenin, imanı, akidesi ve inancıyla bir bağı olduğunu unutmamalıdır. Şimdi soruyu bu kez şöyle soralım ve cevabını aramaya başlayalım: Kudüs bir Müslüman için neler ifade eder?
KUDÜS BİR MÜSLÜMAN İÇİN NELER İFADE EDER?
Bizler, şanlı ecdadımızın zarif ve hürmetkâr ifadeleriyle sicil kayıtlarında onu hep "Kudsü Şerif" diye yazmışız ve anmışızdır. Zira o, Allah Teâlâ'nın muhtelif ayetlerde ifade buyurduğu üzere, "mübarek, şerefli, değerli, sadakat ve selam yurdu" olan bir şehirdir. Şimdi geliniz, bu kadim şehri tanımak ve her birine iman etmenin, akidemizin bir parçası olan önceki peygamberlerin ya doğup büyüdüğü ya da kâh hicretleri vesilesiyle, kâh bir süreliğine uğramak suretiyle şerefine şeref ve bereket kattıkları Kudsü Şerif'i, bu özelliklerini öne çıkarmak suretiyle bir kez daha incelemeye çalışalım.
Öncelikle şehre ismini veren "el-Kuds", Arapça bir kelimedir ve yukarıda ifade ettiğimiz üzere, kutsal, mübarek, yüce, tertemiz gibi manalar taşımaktadır. Bugün şehrin uluslararası ismi olan Jerusalem, İbrânîce'deki "Yeruşalayım" (Barış Şehri) temeline dayanmaktadır.
Kelime anlamı olarak yüce değerler taşıyan Kudüs, kadîm bir medeniyet ve tarih şehridir. Çünkü hem bu şehir hem de bu topraklar, birçok peygamberin doğup büyüdüğü, vahiy aldığı ve tevhid mücâdelesini sürdürdüğü mübarek topraklardır.
PEYGAMBERLER YURDU KUDÜS...
Peygamberler Tarihine baktığımızda Kudüs'ün şöyle bir özelliği göze çarpmaktadır: Ebü'l-Enbiyâ (Peygamberlerin Babası-Atası) olarak bilinen Hz. İbrâhim'den itibaren pek çok peygamberin, "mukaddes" olarak tanımlanan Filistin Diyarına göç ettiği ve Kudüs bölgesinde yaşadığı görülmektedir.
Sözgelimi, zaman içinde Hz. Mûsâ ve Hz. Elyesa, bu kutsal şehirde yaşayan ve tevhid mücadelesi veren peygamberler olarak tarihe geçmişlerdir.
Hem hükümdar hem de bir peygamber olan Hz. Davud, Kudüs'ü fethederek başkent ilan etmiş ve İsrailoğullarını kırk yıl adaletle yönetmiştir. Yine kendisine varis olan oğlu Hz. Süleyman da bugünkü Filistin ve Ürdün'ün tamamı ile Suriye'nin bir kısmını içine alan geniş bir coğrafyada hükümdarlık yapmıştır. Çok sayıda eser inşâ ettiren Hz. Süleyman, babasının başlattığı Beytü'l-Makdis'i tamamlamaya muvaffak olmuştur. Hazret-i Zekeriyya ve Hazret-i Yahya'nın da kabirlerinin burada olduğuna inanılmaktadır.
Yine, annesi Hanne'nin adağı gereği küçük yaşta mescide verilen ve Hz. Zekeriyya'nın gözetiminde ibadetle büyüyen Hz. Meryem'in, doğup büyüdüğü ve civar şehir Baytüllahim'de dünyaya getirdiği oğlu Hz. İsâ'nın, 12 yaşlarında iken beraberce geldikleri şehirdir Kudüs…
Bahsi edilen tüm bu peygamberler, Kur'an-ı Kerim'de "her birinin, Allah'ın, insanlara doğru yolu gösteren hidayet rehberi, kutlu elçiler olduğuna inanmamız gereken" ve yine onların, "birbirinden ayırmadan hepsinin peygamberliğine iman etmemiz icab eden peygamberler olduğu", imanımızın gereği olarak bize emredilen, Allah'ın sevgili ve pek değerli kullarıdır. Dolayısıyla, sadece imanımız, akidemiz ve inancımız gereği, bir Müslüman olarak bizlerin Kudsü Şerif'i, bir "Peygamberler Yurdu" olarak bilmemiz, sevmemiz ve benimsememiz üzerimize bir vecibedir…
Ayrıca bu mübarek ve mukaddes şehrin, Kur'an ve Hz. Peygamber diliyle anlatılan ve değeri ortaya konulan tarafları da vardır elbette… Gelecek yazımızda da bu konuya değineceğimizi ifade ederek son sözümüz olarak diyoruz ki: Gönlünüzde Kudsü Şerif sevgisiyle, sağlıcakla kalınız efendim…
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Mescid-i Aksâ’yı sevmenin ve benimsemenin önemi (28.05.2021)
- Filistin’deki ateşkes hangi anlamları taşıyor? (21.05.2021)
- Peygamberimizin ümmeti için en çok korktuğu şey: Vehn… (17.05.2021)
- “Sana ‘yakîn’ gelinceye dek, ibadet edenlerden ol” (13.05.2021)
- Kadir Gecesi'nin duasında dikkat çeken nedir? (08.05.2021)
- Ramazan ayında “Son On Gün”ün ibadeti: İtikaf… (01.05.2021)
- Kalb ve oruç üzerine… (23.04.2021)
- Takva mertebesine ulaştıran orucun özellikleri (20.04.2021)